Fatih Terim, Milli Takım, Ulusoy vs. bunlar maçın gözle görünür kaybedenleriydi. Biraz da kıyısından köşesinden stada gelen ve ekran karşısında duran taraftarları koyalım görünür kaybedenlerin arasına.Madalyonun öbür yüzü var bir de, görünmeyenler. En başa sponsorları koyuyorum şahsen. Özellikle de maç günü sponsoru Turkcell'i. Sahada jingle'ını çaldırdı, stad girişine dev Cell-o maketi koydurdu, kale arkasında bayrak açtırdı, stadda 2 maskot gezdirdi vs. vs. Daha vardır mutlaka gözümden kaçanlar, VIP salonunda desk falan da açmıştır. Her neyse efendim, maçtan sonra ciddi bir kayba uğradığını söylemeye gerek yok sanırım. Yatırımların pozitif geri dönüşleri ancak olumlu bir havayla mümkündü, yakalayamadık. Her türlü coşku karesi de zaten maçın bitiş düdüğüyle hüsrana delil arayışına dönüştü. Diğer sponsorlarda da geleceğe dair bir kıpırtı oldu. İyi işler yapamazsak, ne anladım ben bu sponsorluktan hesabı.Efendim diğer kaybeden de sevgili basınımız. İki-üç firmanın anlaşmalarını bizzat biliyorum ki; maç günü elde edilecek başarı ile ertesi günü spor sayfasının yarısının kapatılmasıonı birbirine endeksleyen imzalardı. Keza TV'de de reklamlar bir hafta daha dönmeye devam edecek ve planlar biraz daha esneyebilecekti. Elde var sıfır. Yaa sevgili basın, siz Emre ve arkadaşlarını sevmezseniz sizin maaşlarınız sekteye uğrar. Racona ters.
Son kaybeden de kutsal değerlerimiz oldu, biz olduk yani. Stadda oyunun her kötüye gidişinde araya sokuşturulan "şehit" lafları -dilim varmıyor ama- onları kullanmak gibiydi. Olmadı, yakışmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder