Cuma, Kasım 30

Yenilmez armada AZ

AZ Alkmaar takımı 32 maçtır kendi evinde yenilmiyor Avrupa kupalarında. Hollanda'nın Trabzonspor'u, kendi halinde ilerliyormuş izlenimi veriyordu bana 2-3 yıl öncesine kadar ama adamların niyeti gayet ciddi. Emin adımlarla ilerliyorlar. 1977'de başlamış seri, aradan geçen 30 yıl. Arada boş zamanlar var tabi, maçsız, hareketsiz geçen yıllar ama dönüşte kaldığı yerden devam eden bir takım olmak önemli. Van Gaal'in hakkını da vermek lazım tabi, emektar aristokrat iyi işler yapıyor.

AZ 2007.Listede kendilerinden bir üst sırada 31 maçla Ipswich Town varmış, en tepede de malumunuz Manchester var. Old Trafford'da 1956-1996 yılları arasında namağlup geçen 56 maç ve ardından gelen Boliç'in golü. Kader bu ya, AZ'yi de elinden kaçırmıştı Fenerbahçe. AZ'nin bu 32 maçlık serüveninde; Inter, Barcelona, Liverpool ve Ipswich de var.

AZ 1977.

Perşembe, Kasım 29

Bi Carsten Jancker vardı...

Efsanevi Bayern Munchen - Manchester United cl finalinin ardından iflah olamayan oyuncuların başında. Uzun boylu, dazlak yapılı, mevsimine göre de sempatik. Bir taraftan Jaap Stam, diğer taraftan Koller.O final gününde İspanya semalarına adını yazdıracağını düşünürken son ana kadar David Beckham'ın elleriyle hazırlanmış iki golle yıkılan tarafın üyesi oluverdi. Becks de sonraları o İspanya'ya bir kral gibi gitti, kaderin cilvesine binaen. Maçın son periyodunda bir rövaşatası da üst direkten geri dönmüştü bu adamın, şoku atlatamamasının sebeplerinden birisi de bu olsa gerek.Bayern'den sonra Udinese'ye gitti. Sonra K'lautern, Shangai derken futbol dünyası bir Alpay'ı daha kaldıramaz diye düşündürmeye başladı. Şimdilerde Avusturya 1. liginde Mattersburg'da. Derin derin of çekmeler, çok sevdiğim bir zamanlar.
*Jancker'in yüzünde bir gizem var, resimlerde ısrarla saklıyor.

Estadio Alberto J. Armando (La Bombonera), Argentina

1940'tan beri meşin yuvarlakla haşır neşir olan efsane yapılardan biri. La Boca'da konuşlanmış, Buenos Aires'te, Arjantin futbolunun göbeğinde. Kaç yıldız görmüş, kaç yıldızı devirmiş, kaç kişinin gözyaşına, sevincine, hüznüne şahitlik etmiş kimbilir. Hala ayakta ve Boca'nın kükremelerine tanıklık ediyor.İlk maçında Boca'nın San Lorenzo karşısında aldığı 2-0'lık galibiyetin şahidiymiş. Boca ritmini bozmadan bugünlere kadar ulaştı, vardır bu koca yapının da katkısı elbet. 57.600 kişiye hizmet eden bu stadda seyirci rekoru 60.245 kişi ile kırılmış. Efsane bu ya, stadı yapan mimara işçiler bir kutu şeker vermişler adam da koca stadı bu kutuya benzetmeye çalışmış. İsim de oturmuş zihinlere.
1995'te yenilenmiş stad, 1975'te de bir girişim olmuş ama zamanın Arjantin'inde durumlar malum. "Bonbon Kutusu," finallerni müdavimi, korkulu rüya. Bünyesinde bir hayat var.D10s'la en mutlu anlarını yaşadı bu stad. En coşkulu günlerini, en spektaküler hareketlerini, en ateşli dakikalarını yaşadı. Bu ufak, kıvırcık, karmaşık saçlı genç adama tanıklık etmiş bahtiyar bir stad işte.*"Dinim Boca, Tanrım Maradona, Mabedim La Bombonera".

Postmodern idol: Becks

LA Galaxy'e imza attığında herkes oyuncunun maaşının yüksekliğinden bahsede bahsede bir hal olmuştu. Kimse kimseye karşılıksız para vermiyorki, ah bunu bir hatırlasak. LA takımı Sydney'e gitti. Bünyesinde yıldız barındıran her takımın yaptığı gibi. Avustralya da AFC'ye dahil olduğu için artık orası da Uzakdoğu turnelerinin göbeğinde bulunuyor. Neyse efendim konumuza dönersek bu seyahatte en çok yorulan oyuncu hiç şüphesiz Beckham oldu.Her an hayranlarıyla karşı karşıya, takımla beraber rutin antrenman ve maçlara katılmak zorunda, boş kaldığı her vakitte imza dağıtmak ve gülmek mecburiyetinde, sponsorlarının PR aktivitelerine sektirmeden katılmak zorunda, akşamları onuruna verilen medyalı, içmeli davetlere katılmak zorunda, Victoria ile basına poz verip geriye dönmek zorunda... Liste uzar.
Becks için Sydney günleri bu şekilde geçiyor. Eksiği var, fazlası yok. Yazık değil mi Carlos'a diyesim geliyor ama neyse, Zlatan geliyor aklıma.*Futboldan sonra Enrique gibi koşmaya niyeti yok ancak spordan da kopamayacağa benziyor. NFL'de metroseksüellikten de kurtulup yeni bir dalga yayma niyetine girer mi acaba diye de merak ediyorum.

Çarşamba, Kasım 28

İçimizdeki yabancılar

Yıllardır bizimle beraberler. Kültürümüzü, örfümüzü, adetimizi öğrendiler, kimi iyice benimsedi buraları çoluk çocuğa karışsa da bir yere gitmiyor, kimi çakma vatandaş statüsünde takılıyor, kimi de profesyonel profesyonel geziniyor ortalarda. Milliyetçilik bizde ata sporudur ya, her fırsatta adamlara türkçe öğretmeye çalışırız, 2-3 yıl geçtikten sonra hala gelişme yoksa arkadaşta başlarız homurdanmaya. Yakın örnekler; Milne ve Lucescu. Bir Rumen'in Türkiye'deki 3. yılında Fransızca konuşması koydu bize tabi. Başlarım senin entelektüelliğine. Keza Gordon Milne de aynı şekilde, sen ülkeye yıllarını ver, ülkeden bir kelime dahi alma. Olmaz, ters.
Bir de bu türün tersi yöndekiler var. Sular seller gibi konuşma meraklıları. Akla tabi önce Kompela geliyor ama onun gibi daha nicelerini gördü bünyelerimizi. "Bana pejevenk dedi" Hey gidi..Bu postun yazılma amacı budur, Hagi'dir efendim. Ülkemize teşrif eden en büyük topçulardan birisiydi, ortamın durumuna göre Türkçe takılırdı. Ciddiyet anında ana dilinden vazgeçmezdi. TD olduktan sonra da neredeyse hiç duymadık Türkçe demecini. Takım elbise adamı böyle ciddileştirir işte.

The Future is Asia

Asya... Eski medeniyetlerin beşiği, Ortadoğu'nun varlık sebebi, Mezopotamya'nın ait olduğu yer. Kapital efendiler geldi ve yerle bir ettiler herşeyi. Uzaklardan bir ada ülkesi ile kapalı devre çipil Çinlilerle takılıyor malum. Futbolda da farksızlar şimdilik. Bir numaralarını görmek nasip olmadı. Kendi hallerinde takılıyorlar, eğleniyor velhasıl. Yılın enlerini seçmişler, biz de vesileyle bu enleri tanıma fırsatı bulduk. Yoksa halleri demir perde.Yılın takımı; Tabii ki Irak Milli Takımı. Çakma yönetimin PR malzemesi. 3F dünya durdukça geçerliliğini koruyacak ve insanlar üzerindeki hükümranlığını sürdürecek.
Yılın futbolcusu; Suudi Arabistan'in golcusu Yasîr El Kâhtanî. 1994 - 2007 arasında bu ödüle layık görülen 4. S. Arabistanlı.Yılın teknik direktörü; Özbekistan Milli Takımı Teknik Direktoru Rauf Inileev. Türki devletler son dönemde atağa geçtiler futbol arenasında. Kazakistan'ı Özbekler izliyor. Bir sonraki turnuvaya kadar evrimlerini tamamlarlarsa bir turnuvanın kapısını aralarlar.
Bonus track, Asya'nın elması; Ödül Lennart Johansson'a verilmiş. Neden verildiğini zaman gösterecek. Bernie Ecclostone da Katar'ın yıldızı olduğunda doğal algılanmamıştı. Sonradan kokular çıkıyor aheste aheste.

Salı, Kasım 27

Miguel Veloso

1986 doğumlu Portekizli milli oyuncu. Orta sahada geriye dönük pozisyonda ve solda iyi işler yapıyor, frikiklerde oldukça iyi, Sporting Lizbon'un oyuncusu.
Bu genç oyuncunun babası eski bir Benficalı milli oyuncu olan Antonio Veloso'ymuş. Oğlum da izimden gitsin diyerek baba ocağına yazdırmış ama Sporting elini çabuk tutup çocuk daha 14'ündeyken kapıp götürmüş. Sonrası klasik bir Portekizli hikayesi.
2005 yılında profesyonelleşip başka bir takıma giden oyuncu, 2006'dan itibaren Sporting'in A takımında düzenli oynama şansı buluyor. Figo'nun Inter'ine karşı alınan 1-0'lık cl galibiyetinde man of the match seçildiğinde ise karar verilmiş; bu çocuk oldu, gözbebeğimiz Figo'yu bile durdurdu. Ardından gelsin dedikodular.Portekizlilerin birinci önceliği bilindiği üzere Premier League ve özellikle de Manchester United. Quieroz'un gazlamalarıyla mıdır nedir bilinmez, bu genç için de listenin başında ManU var. C. Ronaldo ve Nani de etkenler tabi. Bir zamanların U-21 milli takımını toplayan Fenerbahçe'ye benzeyecek anlaşılan Fergie'nin takımı. Ocakta iş kesinleşir gibi. Fiyat standart; 20 milyondan açılıyor.

Celtic Cup

Öteki İngiltere ülkeleri -Northern Ireland, Republic of Ireland, Scotland, Wales- aralarında konuşmuşlar, anlaşmışlar ve bir turnuva düzenleme üzerinde anlaşmışlar. İngilizler'in olayla ilişkisi var mı, teklif götürüldü mü, reddedildi de mi ses çıkmıyor gibi konularda henüz bir ses yok.2009'da ilk turnuvanın düzenlenmesi karara bağlanmış. Ülkeleri böyle bir düzenlemeye iten sebep ise 1984'ten beri ilk kez hiçbir British ülkesinin büyük bir uluslararası turnuvaya dahil olamaması. (Euro 2008)

Pazar, Kasım 25

Juego Bonito - 9

FIFA Word Cup'02, Korea, 13.06.2002, Türkiye A Milli Futbol Takımı, Çin maçı öncesiUnicef için onlar da çocuk olmuş..

Fifa 2010 / Groups

Kaderimiz bu günlerde turnuvalardan yana pek bir açık. İşte en büyük organizasyon, Dünya Kupası. 2002'deki kekremsi tat hala damaklarımızdayken yeni bir heyecan için çekildi kuralar.
Sevinçler, korkular belli edilmedi ama içten içe yaşandı Güney Afrika'da. Organizasyon güzel olacağa benziyor, Aynı yerde SoccerEx fuarının da yapıldığı şu günlerde tüm Afrika bölgeye akın etmiş de dünya sahnesinde parlama telaşında. Alınlarının akıyla çıksınlar diyelim.
Avrupalı Gruplar:
Group 1: Portugal, Sweden, Denmark, Hungary, Albania, Malta.
Kolay takım neredeyse yok. Son 3 torbadan da güçlenen ekipler gelmiş.
Group 2: Greece, Israel, Switzerland, Moldova, Latvia, Luxembourg.
İsrail yükselişini sürdürürse, Yunanistan da jenerasyonunu yenileme çabalarına girerse gruptan sürpriz çıkar.
Group 3: Czech Republic, Poland, Northern Ireland, Slovakia, Slovenia, San Marino.
Group 4: Germany, Russia, Finland, Wales, Azerbijain, Leichtenstein.
İddiası bulunan takım sayısı görünürde 4.
Group 5: Spain, Turkey, Belgium, Bosnia-Herzegovina, Armenia, Estonia.
Zor bir kura çektik. İspanya'nın eleme grupları tecrübesi malum, Boşnaklar dönüşümü tamamlayıp çıkacaklar karşımıza. Ermenistan 2008 elemelerinde grubun zirvesinden puanlar topladı. Estonya ve Belçika şimdilik kolay görünüyorlar ama -çok uzun olmasa da- zaman ne getirir bilinmez. Ermenistan maçları öncesi takınacağımız tutumu da merak ediyorum doğrusu. Saha içinde bir soykırım gerginliği olmasa bari.Group 6: Croatia, England, Ukraine, Belarus, Kazakhstan, Andorra.
İngiltere - Hırvatistan eşleşmesi hoş bir tesadüf, kazakların Avrupa'ya katıldıktan sonraki yükselişleri devam ederse iyi puan toplarlar.
Group 7: France, Romania, Serbia, Lithuania, Austria, Faroe Islands.
Group 8: Italy, Bulgaria, Republic of Ireland, Cyprus, Georgia, Montenegro.
Group 9: Holland, Scotland, Norway, FYR Macedonia, Iceland.
İskoçlar'a yazık olacakmış gibi bir his var içimde.

Statü:
Grupların liderleri turnuvaya direk katılacak, ilk 8 grübün ikincileri aralarında play-off oynayarak kupaya katılma şanslarını zorlayacaklar.
Ölüm grubu konseptli bir eşleşme yok ama çok zevkli maçlar izleyecxeğimiz kesin.

A class milli serüvenin mihenk taşları

Aralık 2001'den Ağustos 2007'ye kadar dönemin bir grafiğini yapmış Sporistciler. FIFA sıralamasındaki iniş ve çıkışlarımıza bakılarak hazırlanmış grafik buruk nostaljileri de yaşatıyor insana.Son kertede 12 basamak yükselip 16. sıraya kadar ilerlediğimizi de göz önünde bulunduralım ve postu derin düşünceler içinde kapatalım.

Düşmeyen değer Anelka

Bolton ManU'yu 1-0'la geçti, 3 puan Anelka'nın golüyle geldi. Anelka devre arası yaklaştıkça gündemde kalabilmek ve iyi bir transfer yapabilmek için ekstra efor sarfetmeye başladı. Gerisi gelir, iyi bir transfri yine yapar. Teknik direktörler için kendini kanıtlama malzemesi bu adam. Kimse adam edemedi bu Anelka'yı ama benim elimde yükselecek, en büyük olacak, futbolu da benim kulübümde bırakacak, hatta aile kuracak, çocuklarına babalık yapacak falan falan. Yerseniz.Anelka her seferinde bir başka kulübe gitmenin yollarını arayan bir kaçık. Dahil olduğu kulübü zindan gibi görüp kurtulmanın yollarını arıyor ve her seferinde spektaküler bir kaç hareket ve golle bunu beceriyor. Yolun açık olsun demek düşüyor bizlere de. Hani para babalarının parasını yiyen adama da farklı bir sempati beslemek de geçmiyor değil içimden.
*The Sun: "Old Trafford chief Fergie admitted on the eve of the match that he admires the Frenchman's pace and ability in front of goal"

Cuma, Kasım 23

Fifa RanKINGS

Başlığı Fotomaç gibi atmak istedim, ne kadar olmuş bilemiyorum ama alakasız olduğu konusunda gazeteyle bir ortak nokta yakaladığıma eminim. AlınTERİMizle ibaresi kadar manasız bu da. Neyse efendim, FIFA Kasım sıralaması açıklandı. Bir süre bu sıralama gidecek piyasada, World Cup 2010 Elemelerini de etkileyeceği için önemli. Türkiye en çok gelişme gösteren elit takım. 12 sıra ilerleyip 16. sırada yer bulmuş. Listenin tepesinde Arjantin ve Brezilya var. Sonrasında 15. sıraya kadar Avrupa'dan devam ediyoruz.

Son İspanyollar

İspanyolların son 11'i.Kadro göz alıcı, genç, hızlı, hırslı. Bir Torres eksik.Iniesta, Silva, Villa, Capdevila, Marchena, Albelda, Xavi, Cesc, Puyol, Ramos & Casillas.

Gelecek macera: World Cup 2010

25 Kasımda kuralar çekiliyor bu büyük şölen için. Bu kez Ümit Burnu dolaylarına legal yollardan gidebilmenin çarelerini arayacağız ve uygun bir kura için dualara başlayacağız. Kura çekimi Güney Afrika'nın Durban kentinde yapılacak. Efsane Güney Afrikalılar; Kaizer Motaung, Jomo Sono ve Lucas Radebe ile Ali Daei, George Weah, Abede Pele Ayew, Kasey Keller ve Marcel Desailly gibi yıldızlar kura çekiminde hazır bulunacaklar. Gönüller Grobbelaar'ı istiyor ya, neyse.
Konfederasyonlarda son durum;
*Okyanusya; 11 üyesi var, 10 tanesi elemelere dahil. Lider olan Asya'nın 5'si ile play-off oynayarak katılma vizesi için mücadele verecek. Avustralya sıkıldı buralardan, artık Asya kıtasında mücadele ediyor. Sistem normal eleme usülü ve çoktan başladı.
*Güney Amerika; 10 üyenin 10'u da elemelerde ve normal lig usülü yapılan elemelerde 4. maçlar oynandı. İlk 4 takım turnuvaya direk katılıyor. 5. ülke kuzeyden rakip bekleyecek.
*Asya; Fifa üyesi 46 ülkenin 43'ü elemelerde. Kademeli ve eklemeli bir sistemleri var. Bizim Türkiye Kupası olarak da izah edilebilir. Zirvede yer alacak 4 takım direk katılma hakkı kazanacak turnuvaya. 5. takımsa Okyanusya'dan rakip bekleyecek.*Kuzey, Orta Amerika; 35 ülkenin tamamı elemelerde. Kademeli bir yapıyla mücadele edecekler ve son kertede zirvede yer alacak 4 takım direk finallere gidecek. 5. takımın kaderini güneyliler çizecek.
*Avrupa; 53 ülkenin tamamı elemelerde. 6'şarlı 8, 5'li 1 grup olacak ve grup liderleri direk turnuvaya dahil edilecek. Grup ikincilerinin play-off seanslarının ardından son 4 takım da belirlenmiş olacack.
Afrika; 53 ülkenin tamamı elemelere dahil. Elemeler aynı zamanda Afrika Şampiyonası olarak da değerlendirileceği için ev sahibi Güney Afrika elemelerde yer alacak. Sonuç ne olursa olsun yeri garanti. Onun dışında 4 takım daha kademeli maçların ardından 2010'da vitrine çıkacack.

Euro 2008 Finalleri

Sağda solda çok dedikodu döndü grupların nasıl şekilleneceği, torbaların nasıl oluşacağı ile ilgili. Kimi Dünya sıralamasını aldı, kimi Avrupa'ya özel kafa ranking'i yaptı. UEFA çok önceden açıkladı dığruyu ama ne gelir elden, araştırmacı gazetecilik bunları gerektiriyor. Farklı bakış açıdıyla bakmak zorunda hissedenler var medyada, veriyorlar rüya torbalarını. UEFA'nın torbaları aşağıda, Rusya ve Türkiye en az puan alarak gruplardan çıkan takımlar oldukları için son sıranın sahipleri.Gönüllerin kurası;
- Yunanistan
- İsveç
- İspanya
- Türkiye
* Yunanistan için revenge, İsveç için kolaylık, İspanya için de güzel futbol temalarıyla hareket ettim. Revenge dışındakilerde de sorun yok gibi.

Anonsçu!

Bir Latif analizi.

Perşembe, Kasım 22

Stad hoparlörü üzerinden tehlikeli ilişkiler

Fenalık geçirme sebebi bir insanın Türkiye - Bosna Hersek maçı esnasında kitlelerin gözünün içine bakarak gerçekleştirdiği sesli infazın mağduruyum, hükümsüzdür.

Maçtan önce bir iki kez hissettirdi varlığını, buradayım, burada da kalacağım mealinde homurdandı. Dikkate alan olmadı malesef. Maç başladı ve o da herkes gibi tüm konsantrasyonunu maça verdi ilk etapta. Ta ki Nihat'ın tüm savunmaları kıran golüne kadar. Ali Sami Yen'dekiler başta olmak üzere bütün millet ayaklanırken Nihat'ın onore edilme seramonisine geldi sıra ve tüm coşku yerle bir edildi, baltalandı büyük bir özveriyle. Golün adıı; Nihaaaat Gaahveciiiiii. Hey gidi Villarealli Nihat. Orada da adını düzgün telaffuz edemiyorlardır eminim ama buradaki gibi koymaz be, sempatik geldiği bile olur..

Dakikalar geçti, takımlar soyunma odalarına yol aldılar 15 dakikalık ara için. TV'ler reklama girdi, hoparlörden de "hit" parçalar çalmaya başladı. Anonsçu beyefendi için de ihtiyaç molasıydı galiba. Acaba önünü kessem bir yerde, kendimi de feda etsem bu 15 dakikalık arada ama o adamı da bir şekilde yolundan döndürsem. Nafile.

Bomba gibi olması lazım ikinci yarıda, vazife kutsal, emir büyük. Olaylar beklendiği gibi gelişti hem saha içinde hem de saha dışında, milliler 60'tan sonra iyice yaslandılar arkaya. Fatih Terim de bu geri çekilme manevrasını alemin gözüne sokmak için Semih-Sabri değişikliğine gitti. Gerisi Sait Faik'in kavun acısını bastıracak kadar ızdırap dolu. Milliler savunuyor, mikrofonun sahibi saldırıyor, Bosna'da çıt yok, ürkek tavşan gibiler. -Nasıl olmasınlar- İlkel zamanların savaş naraları böyle bir türde olsa gerek. "Oooooo, saldır milli takııııım." Tribünler yüz vermiyorlar ancak arkadaş coştu bir kere, durdurabilene aşk olsun. Herkesi ayağa davet ediyor; "kırmızı, beyaz, en büyük Türkiye"

Tek başıma da fena değilim diyerek tekrar seanslarına başladığı an yok mu, MTK maçındaki Rüştü gibi hissettim kendimi o an, dipte, ya da Leedds'deki Shorunmu'nun fileden çıkardığı malum top gibi, o kadar edilgen.Çığlık çığlığa. "Avrupa, Avrupa duy sesimiziii,..." Mikrofonla daha net duyuyor Avrupa sanırım bizi, stad hoparlöründen Cenevre önlerine ulaşan bir frekans bulunmuş olsa gerek, bir türlü caymıyor arkadaş, vazgeçmiyor. Edison da böyle bulmuştu hakikati, 3000 deneyin ardından, vazgeçmek küçüklüktür. Show must go on. Seste hafif kısılma emareleri var ama performans hala tırmanışta, "Haydi Türkiye, son x dakika.."

Toplum genele hitap edilen konuşmalardan kendine pay çıkarmaz ya hani, şahıs odaklı çalışmalıyım dedi en son ve bu öğretiye sıkı sıkı bağlandı haşmetli anonsçu. "Sefaaaa..." Karşı tribündeki Sefa'dan yardım istedi resmen sevgili okur, Türk futbolunun Bosna'yı yense de bir halt olamayacağını kanıtlama telaşındaydı. Tekrar ve tekrar ve tekrar. Buradan askerdeki amcoğluna selam söylemesinden korktuğumda dakikalar 90 olmuş ve Gökdeniz umarsızca oyuna girme hazırlığındaydı. Bir ara arkasını döndüğünde "bi sus lan..." diyecekm sandım ama gözlerindeki korkuyu farketmem fazla vaktimi almadı. İrtibatı o anda kopardım ASY ile. Aniden oldu ama acısız ve temizdi. Hayatımda artık bir mikrofon fetişizmi mağduruna yer yoktu.

...Sabah saatin alarmını kapatmaya çalışırken aklıma yine o geldi. Kapatmadım alarmı, acı acı bağırsın. Mecidiyeköy'e de işe gitmemeli insan böyle bir günün ertesinde ama kader işte, ASY'nin önünden geçtim ve anladım ki kaçtıklarımız sadece ileride tekrar karşılacaklarımız. Acı, hayatımızın vazgeçilmez katığı. Çekiyoruz mütemadiyen...

Stadyum Melodileri 7 - Holigan

Yerli bir melodi konulacaksa eğer en çok kabul görülen budur sanırım. Athena'nın Holigan'ı. Gerçi grubun iki kardeşinin Fenerbahçe taraftarı olması diğer taraftarları biraz dizginledi ama olsun, yine de yaygın bir melodi olarak burada yer alması abes değil.
Athena'nın 98 çıkışlı albümüne ismini veren parçadır bu, gazdır, hop oturtur, hop kaldırır. Kitlesel harekete aşina toplumumuzda da bu yüzden fazlaca kabul görmüştür nitekim.Milli maçlarda çokça çalınırdı eskiden, son zamanlarda pek duyamasak da maç sonrası kutlamalarda hala dillerdedir. Fenerbahçe Stadı'nda ise belli aralıklarla hala çalınıyor. Tempoya katılmayan kişi sayısı da oldukça az oluyor her seferinde. Ritmin çekiciliğinden olsa gerek.

Şarkının sözleri;
Kalbimizden kopuyor bu şarkı sana
Sanmasınlar ikimiz ayrı yollarda
Para pulla ölçülmez aşkımız sana
Hiçbir zaman bırakmayız seni yollarda

Marş söylerken yumruk göklerde
Yensen, yenilsen kalbim hep senle

Ne derlerse desinler hepimiz için
Hiç takmadık, takmayız, taraftarız biz
Gururumuzsun sen yeşil sahada
Koca dünya bir yana, sen bir yana

Marş söylerken yumruk göklerde
Yensen, yenilsen kalbim hep senle

Bizim için, haydi şimdi bastır, bastır...Stadyum melodilerinde genelde ufacık bir kıvılcımdır insanları tetikleyen. Şarkıda mükemmellik aranmaz, melodide her zaman seri ritim aranmaz, insanların kalbine dokunuversin yeter. Ucundan, kıyısından takım-taraftar-melodi üçgeninde bir bağ kuruluversin yeter ki. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. İşte bu şarkı onlardan biri. Bütün dünya bir yana, sen bir yana derken daha da bir hoş oluyor insan. Bir de takım öndeyse, sorma gitsin gerisini...

Akıllarda kalanlar (Road to 2008)

uefa.com'da high and low dizilmiş alt alta. Aralardan çekip çıkardıklarım ve eklediklerimle birlikte aşağıdalar.
*Hakan Şükür ve Jan Koller milli takım formalarıyla 50. gollerini attılar. Ülkeleri için benzer özellikler taşıyan iki pivot. Koller'e de kötü gözle bakanlar var mıdır bilemiyorum.
*Kuzey İrlanda'nın eleme gruplarındaki 17 golünden 13'ünü Fulhamlı David Healy attı. Bu 13 gol aynı zamanda Davor Suker'e ait eleme grubu golcülüğü rekorunu da artı 1 sayıyla geliştirmiş oldu.*"Bir zamanlar Türkiye'deydi" hayıflanmalarının son öznesi Ribery, eleme maçlarının asist kralı oldu. 25 Fransız golünün 8 tanesinde scarface'in asisti var.
*Estonyalı Martin Reim 151. milli maçına çıkarak, en çok milli formayı giiyen Avrupalı oyuncu ünvanını Lothar Mattheus'un elinden aldı.
*Henry, Platini'nin milli formayla en çok gol atan Fransız rekorunu maç fazlasıyla da olsa gkırmayı başardı.
*Luxemburg boynu bükük geçen 55 maçın ardından Belarus'u mağlup etti.
*Ermenistan ile Azerbaycan'ı aynı grupta mücadeleye zorlayan kader, takımların birbirlerinin ülkelerine gitmemeleriyle çalım yedi.
*Hafızalara kazınan goller; Nihat'ın Oslo'da attığı iğne deliğinden hedefi bulan gol, Neville'in Robinson'a attığı "own goal", Petric'in oyuna girdikten 7-8 dakika sonra attığı ve İngilixler'in yazı tatilde geçirmelerine sebep olan golü, Panucci'nin 92'de İskoç ağlarına gönderdiği ve Mavileri yukarıya, İskoçları aşağıya çeken gol.*San Marino'ya 13 gol atan Almanya edepsizce de olsa rekor kırmayı başardı.
*Yunanistan 12 maçta 31 puanla eleme gruplarının rekorunu kırdı. Kendilerinden 2'şer maç fazla oynayan rakiplerine rağmen bunu başardılar.
*Almanlar 19'u San Marino'ya olsa da toplamda 35 golle en golcü takım oldular. Bayern'in kulübecisi Podolski golleriyle takımını sırtladı.
*Çekler ve Fransızlar grupların sonunda kalelerinde sadece 5'er gol gördüler.
*Türkiye ve Rusya en az puanla finallere giden takımlar oldular. (24'er puan)

Çarşamba, Kasım 21

...Welcome to Euro 2008

Zor oldu tabi, kapağı attıktan sonra süreçte yaşananlar unutuluverdi. Ne Malta, ne Bosna, ne Moldova. Kazandık, inandık, Euro 2008'deyiz, mutluyuz...Daha ne olsun.

Estadio Diego Armando Maradona, Argentina

Maradona'nın herşeye başladığı yerde, Argentinos Juniors kulübünün stadı. Buenos Aires'in mahallesi La Paternal'de, 24.800 kişilik kapasiteyle yeni Maradona'ların çıkması umuduyla günlerini geçiriyor.
Her tarafında bir başka hikaye.
Her yerinde 10'un hatıraları.Unutmak kolay değil tabi, doğru da değil.
*Matias Delgado'nun, Riquelme'nin, Sorin'in, Redondo'nun, Placente'nin de yetiştiği sahadır burası...

Hayat formalarda

Sport+Markt "jersey report" başlığıyla bir araştırma yayınladı. Forma sponsorluklarına harcanan para bu yıl artış göstermiş. Avrupa'nın 6 büyük ligi araştırmaya dahil edilmiş ve geçen yıl €366.3 olan miktar bu sene €405.3 olarak gerçekleşmiş. İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa ve Hollanda listeye dahil edilmiş. Türkiye'nin 6. büyük olduğu hatta Fransa ile çekiştiği konusunu pek de dikkate almamışlar demekki. Bu 6 ligden sadece Fransa'da bir düşüş gözlenmiş. Diğerlerinde yelkenler fora.

Zirvedeki 6 kulüp;
Manchester United (AIG - €20.8 million p.a),
Bayern Munich (T-Home - €20.0 million p.a),
Real Madrid (Bwin - €15.0 million p.a),
Chelsea (Samsung - €14.5 million p.a),
AC Milan (Bwin - €12.0 million p.a),
Schalke (Gazprom - €12.0 million p.a)
Takımların aldıkları paralar arasında en ciddi uçurum İspanya'da. En yüksek değerler ise Almanya'da. Bundesliga'nın forma sponsorluğundan en az kazanan takımı Energie Cottbus 1.7 milyon pound koymuş kasasına. Hey gidi Turkcell Süper Lig.

Yine yukarıda belirtilen 6 ligde yer alan forma üreticilerinin rekabeti;
17 Nike,
15 Umbro,
14 Adidas,
10 Puma,
7 Kappa.

*Nike iki listede de bir şekilde zirvede yer bulmuş.
*bwin alternatif mecralar peşinde doğal olarak.
*Barça kendini bıraktığında en değerlisi olacak gibi.

Salı, Kasım 20

dedikodu

*Barça Bayern'den Lahm'ı almakta ısrarlı, oyuncunun kontratı 2009'da bitiyor, Bayern bedava gitmesindense 10-15 milyona Barça'ya bırakabilirmiş.
*Enteresan bir takas var yine Barça'da; Saha+5 milyon = Eto'o. kulağa hoş geliyor da Eto ManU'da ne yapar bilinmez.
*Juande Ramos Baptista'ya göz koymuş. Devre arasında bana alın diye tutturmuş, Sevilla'daki çocukları yamuk mu yaptı yoksa?
*Adriano Fener'de, İtalya'da, kadro dışı, evine döndü derken Santos kulübü resmen arkadaşı renklerine katma arzusu içinde olduğunu belirtmiş. Hayırlara vesile olsun.
*Adriano için bir başka rivayet de Werder üzerine. Sonuç şu ki bu adam gidecek. Memleketimden uzak dursun da.*Mohammed Kallon vardı bir ara, Inter'de esti, Monaco'dan geçti, şimdilerde Suud'a düşmüş yolu bir rivayete göre. El-Hilal takımıyla söz kesmiş arkadaş.
*Juve, Barça'nın Iniesta'sına göz koymuş. Tiago da Barça'ya doğru giderse hiç şaşırmam.
*Riise'nin L'pool'dan kopması imkan dahilindeymiş. Mascherano uğruna Sissokko ve Crouch ile birlikte yolcudur Abbas kıvamını uygun görmüşler kendisine.
*Fiorentina, Toni'yi çok özlemiş.ş Mario Gomez'le yerini doldurma telaşı içindeymiş. Sahaların son Süper Mario'su ne de olsa bu Stuttgartlı. Yakışır.

Pazar, Kasım 18

Road to Euro 2008; sondan bir önce

*A Grubu'nda heyecan var, Polonya aldı götürdü de ardında Portekiz ve Finlandiya var. Grubun son maçı Portekiz ile Finlandiya arasında. Finlandiya kazanırsa puanlar eşitlenecek ve Finliler alıp yürüyecek. Heyecan yüksek. Bu arada Doğu blokunda yeni yapılanmalar birer birer semerelerini veriyorlar, dikkat etmek lazım. Smolarek öne çıkan oyuncu.* B Grubu'nda İskoçların nefesi yetmedi, son donemeçte peşpeşe 2 mağlubiyet, yazık oldu. İskoçların son maçı kendi evlerindeydi ve 3 puanı İtalya'ya Panucci'nin +90'daki golüyle verdiler. Herr Daum'un dediği gibi; tecrübe kazanıyorlar, daha tecrübeli olana kaybettiler. İtalya-Fransa kolkola çıkıyorlar gruptan. Euro 2008'de ortam kral olacak. Litvanya ve Gürcistan geleceğe bakanlar.* C Grubu; grubumuz. Zevkli, heyecanlı bir gruptu ama bu heyecana gerek var mıydı, hayır. Al puanları yürü git kardeşim, ardındakiler kovalasın 2.lik koltuğunu. Yunanistan Euro 2008 vizesini İstanbul'da aldı, biz de oslo'da kapısını araladık. Son maçımız uç beyliğimiz Bosna ile. Hayırlısı artık. Bu grubun yıldızı Moldova'yı da es geçmemek lazım. Geleceğe yönelik parlayan yanları var. Son sıraların müdavimi ülkelerden Malta da bundan sonra level atlar.* D Grubu Almanlar ve Çekler için oluşturulmuştu. Aralarında oynadılar, aldılar yürüdüler. Almanlarda Klose ve Podolski var, zaten yetiyor kendileri. Güney Kıbrıs ve Slovakya bu grubun takdir edilen takımları.* E Grubu'nda turnuvayı garantileyen Hırvatistan'ın işi hala kolay değil. 2. sıradaki İngiltere ile oynayacaklar ve skora göre Rusya'yı turnuvaya götüreme şansları var. Rusya'nın son maçı Andorra ile zira. Doğu bloku ittifakı mı, klasik batı medeniyeti zırvaları mı, göreceğiz. Bu grupta 20 puan toplayan ve zirveyi kovalayan Rusya'yı 11. maçta ve +90'daki golle yenen İsrail'e ayrı not düşmek lazım.* F Grubu'nda İspanyollar klasik eleme grubu performanslarından uzak olsa da zirveyi bırakmadı. İsveç ve Kuzey İrlanda ikincilik yarışındalar. İsveç bu hafta İspanyollara yenilince zorladı kendini. Dainimarka havluyu olaylı maçla atınca ortam diğerlerine kaldı. İsveç son maçta bırakmaz. Liechenstein'ın gruptan 7 puan aldığını da belirtmek lazım.* G Grubu; son grup. Romanya ve Hollanda kolkola çıktılar. Hollanda 11 maçta sadece 3 gol yedi. Bulgarlar zirveyi kovaladılar ama Hollanda'yı geçemediler. Sürprizleri bol bir gruptu ve sona erdi. Resimdeki Rumen milli arkadaşı da zamanında takdir etmeye korkmuştuk malum.

Cumartesi, Kasım 17

Dananın kuyruğu

Sonunda koptu. Fatih Hoca kariyerini kurtardı. Oyuncuların gözlerindeki yaşları görünce herkes herşeyi unutuverdi, herşey yine toz pembe, hayat daha bir güzel vs. vs. Türkiye Euro 2008 yolunda büyük bir adım attı ve Norveç'i 2-1 yendi. Goller bücürler Emre ve Nihat'tan geldi. Life is good...Peki gerçekten de bu mudur? Sadece bu akşam için değerlendirme yapılacaksa evet, budur. Milliler rakip kim olsaydı yine aynı tarifeyi uygularlardı. Demek ki arkadaşlar, bizim sorunumuz Uğur Meleke'nin de dediği gibi "olgunluk" mefhumu ile yakından alakalı. Yürüyerek yeneriz biz bunları denilmeyecek, yumurta dayanacak, hissedilecek, mücadele 90 dakikaya yayılacak, kazanma inancı 3 puan garantisi olarak görülmeyecek, adam olunacak. Sonrası kendiliğinden geliyor nitekim.
Fatih Hoca kimine göre kahramandı bu gece. Semih, Hakan Balta, İbrahim Kaş, Gökhan Gönül ve Yusuf Şimşek ilk kez müşerref oldular formayla. Ya ters tepseydi. Bu en büyük maçta deneme tahtası düşüp kırılsaydı 70 milyon kalple beraber. Neyse, geçelim bunları bir yamuk olmadı çok şükür. Ha mecburi Kaş-Gökhan değişikliği bir şans mıydı bilemem ama bilen çok adam tanıyorum.
*Eleme gruplarında oynadığımız maçlarda 38 ayrı oyuncu ilk 11'de yer almış. Bu da bir anektod olarak zihinlere kazınsın. (Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin 2'şer kalecileri de ilk 11'de çıktılar mesela 11 maçta.)

Spor basınının bakış açısıyla Norveç maçı

Osmanlı'nın torunlarıyız, bunu her fırsatta dile getiriyoruz. Savaşçı bir geçmişimiz var, Orta Asyalıyız, aslanız, kaplanız. Yıkarız, dağıtırız..
Bizim gazetelerimiz de aynı bu tonda sağolsunlar. Sanarsınız ki Sokullu Fatih Paşa Viyana kapılarına dayanmış da Oslo arşidükü yamuk yapmış, arada onun da ifadesini alacak. Mehter Takımını da toplayıp düşmüş yollara nitekim..
Aşağıdaki gazete manşetlerine yorum yapmak isterdim ama kendime güvenemedim. Ağzım bozulur, argoya girerim falan diye. Her neyse, inşallah bu gazeteler kamptaki oyunculara gösterilmemiştir. Gerçi dangoz adam çok, gaz versin diye gözlerine de sokabilirler oyuncuların..

Fanatik;
Pas Fotomaç;
Efsane Fotospor;
Fotogol;

Jozy Altidore

ABD'nin 2. Freddy'si. 17 yaşında, NY Red Bulls takımında oynuyor.
Evet, 17 yaş ABD gibi bir ülkede vitrine çıkmak için çok da iyi bir yaş değil(!) ama olsun yine de üzerinde durulması gerekir.İspanyollar göz koymuş bu arkadaşa şimdiden. Real kendini ispatlamamış bir genci kadrosuna katar mı, bence hayır ama Jozy'de bir şeyler görmüşler. Gün gelir de bu transfer gerçekleşirse ya Real mantalite değiştirmiş demektir, ya da çatlak bir pazarlama ekipleri var. Bu çocuğun gerçekten çok iyi oyuncu olma ihtimalini şimdilik listenin son sıralarında tutuyorum. Öyle olsa Real'e kadar kimler var arkadaşı kadrosuna katacak.
Jozy milli takımda da var.

Cuma, Kasım 16

Futbolun zenginleri

Profesyonel manada futbolun içinde yer alan ve İngiltere ile ilintili insanlardan bir zenginler listesi hazırlamış Four Four Two England. Maksat muhabbet olsun da ilk 100 sıra içinde sadece 10 tane futbolcu var. Bunların en iyisi de 45. sıradan listeye dahil olan stil ikonu David Beckham. Listede QPR'ın sahibi Ecclestone da var.

Güncel top 10
1 Roman Abramovich, Chelsea £10.8bn2 Joe Lewis, Tottenham Hotspur £2.8bn
3 Alisher Usmanov, Arsenal £2.76bn
4 Bernie Ecclestone, QPR £2.5bn
5 Mike Ashley, Newcastle United £1.6bn
6 Dermot Desmond, Celtic £1.6bn
7 Malcolm Glazer, Man Utd £1.25bn
8 Stanley Kroenke, Arsenal £1.2bn
9 Trevor Hemmings, Preston £980m
10 Lord Ashcroft, Watford £950m

Yeniler
3 Alisher Usmanov, Arsenal £2.76bn4 Bernie Ecclestone, QPR £2.5bn
5 Mike Ashley, Newcastle Utd £1.6bn
8 Stanley Kroenke, Arsenal £1.2bn
10 Lord Ashcroft, Watford £950m
11 Michael Spencer, Ipswich Town £850m
16 Thaksin Shinawatra, Man City £640m
18 Bjorgolfor Gudmundsson, West Ham £593m
21 Tom Hicks, Liverpool £500m
27 Lord Harris, Arsenal £300m

Oyuncular;
1 David Beckham, 32, LA Galaxy £112m2 Michael Owen, 27, Newcastle Utd £37m
3 Robbie Fowler, 32, Cardiff City £30m
4 Wayne Rooney, 22, Man Utd £30m
5 Sol Campbell, 33, Portsmouth £28m
6 Andriy Shevchenko, 31, Chelsea £25m
7 Rio Ferdinand, 29, Man Utd £25m
8 Ryan Giggs, 33, Man Utd £23m
9 Michael Ballack, 31, Chelsea £18m
10 Steven Gerrard, 27, Liverpool £15m