Perşembe, Kasım 22

Stad hoparlörü üzerinden tehlikeli ilişkiler

Fenalık geçirme sebebi bir insanın Türkiye - Bosna Hersek maçı esnasında kitlelerin gözünün içine bakarak gerçekleştirdiği sesli infazın mağduruyum, hükümsüzdür.

Maçtan önce bir iki kez hissettirdi varlığını, buradayım, burada da kalacağım mealinde homurdandı. Dikkate alan olmadı malesef. Maç başladı ve o da herkes gibi tüm konsantrasyonunu maça verdi ilk etapta. Ta ki Nihat'ın tüm savunmaları kıran golüne kadar. Ali Sami Yen'dekiler başta olmak üzere bütün millet ayaklanırken Nihat'ın onore edilme seramonisine geldi sıra ve tüm coşku yerle bir edildi, baltalandı büyük bir özveriyle. Golün adıı; Nihaaaat Gaahveciiiiii. Hey gidi Villarealli Nihat. Orada da adını düzgün telaffuz edemiyorlardır eminim ama buradaki gibi koymaz be, sempatik geldiği bile olur..

Dakikalar geçti, takımlar soyunma odalarına yol aldılar 15 dakikalık ara için. TV'ler reklama girdi, hoparlörden de "hit" parçalar çalmaya başladı. Anonsçu beyefendi için de ihtiyaç molasıydı galiba. Acaba önünü kessem bir yerde, kendimi de feda etsem bu 15 dakikalık arada ama o adamı da bir şekilde yolundan döndürsem. Nafile.

Bomba gibi olması lazım ikinci yarıda, vazife kutsal, emir büyük. Olaylar beklendiği gibi gelişti hem saha içinde hem de saha dışında, milliler 60'tan sonra iyice yaslandılar arkaya. Fatih Terim de bu geri çekilme manevrasını alemin gözüne sokmak için Semih-Sabri değişikliğine gitti. Gerisi Sait Faik'in kavun acısını bastıracak kadar ızdırap dolu. Milliler savunuyor, mikrofonun sahibi saldırıyor, Bosna'da çıt yok, ürkek tavşan gibiler. -Nasıl olmasınlar- İlkel zamanların savaş naraları böyle bir türde olsa gerek. "Oooooo, saldır milli takııııım." Tribünler yüz vermiyorlar ancak arkadaş coştu bir kere, durdurabilene aşk olsun. Herkesi ayağa davet ediyor; "kırmızı, beyaz, en büyük Türkiye"

Tek başıma da fena değilim diyerek tekrar seanslarına başladığı an yok mu, MTK maçındaki Rüştü gibi hissettim kendimi o an, dipte, ya da Leedds'deki Shorunmu'nun fileden çıkardığı malum top gibi, o kadar edilgen.Çığlık çığlığa. "Avrupa, Avrupa duy sesimiziii,..." Mikrofonla daha net duyuyor Avrupa sanırım bizi, stad hoparlöründen Cenevre önlerine ulaşan bir frekans bulunmuş olsa gerek, bir türlü caymıyor arkadaş, vazgeçmiyor. Edison da böyle bulmuştu hakikati, 3000 deneyin ardından, vazgeçmek küçüklüktür. Show must go on. Seste hafif kısılma emareleri var ama performans hala tırmanışta, "Haydi Türkiye, son x dakika.."

Toplum genele hitap edilen konuşmalardan kendine pay çıkarmaz ya hani, şahıs odaklı çalışmalıyım dedi en son ve bu öğretiye sıkı sıkı bağlandı haşmetli anonsçu. "Sefaaaa..." Karşı tribündeki Sefa'dan yardım istedi resmen sevgili okur, Türk futbolunun Bosna'yı yense de bir halt olamayacağını kanıtlama telaşındaydı. Tekrar ve tekrar ve tekrar. Buradan askerdeki amcoğluna selam söylemesinden korktuğumda dakikalar 90 olmuş ve Gökdeniz umarsızca oyuna girme hazırlığındaydı. Bir ara arkasını döndüğünde "bi sus lan..." diyecekm sandım ama gözlerindeki korkuyu farketmem fazla vaktimi almadı. İrtibatı o anda kopardım ASY ile. Aniden oldu ama acısız ve temizdi. Hayatımda artık bir mikrofon fetişizmi mağduruna yer yoktu.

...Sabah saatin alarmını kapatmaya çalışırken aklıma yine o geldi. Kapatmadım alarmı, acı acı bağırsın. Mecidiyeköy'e de işe gitmemeli insan böyle bir günün ertesinde ama kader işte, ASY'nin önünden geçtim ve anladım ki kaçtıklarımız sadece ileride tekrar karşılacaklarımız. Acı, hayatımızın vazgeçilmez katığı. Çekiyoruz mütemadiyen...

1 yorum:

La Valse Des Monstres dedi ki...

benim hala kulaklarımdan gitmiyor maalesef. sanırım kalıcı birhasar bıraktı. "saldııır milli takııım"