Cumartesi, Eylül 29

Sezonun en flaş genç transferleri

FIFA'nın U-17, U-19 turnuvalarında parlama telaşına düşen, sağlam bir kontratla profesyonelliğe adım atayım, alem beni tanısın diyerek gündemimize oturan futbolculardan bu sezon kulüp değiştirenler arasında seçilen 11'dir efendim.

Kalede Arjantin'in U-20'si Sergio Romero var. Racing'den, gözünü iyice tepeye diken AZ Alkmaar'a transfer oldu. 87 doğumlu.Defansta Sven'in gözbebeği Zagreb'den gelen Hırvat mili oyuncu Vedran Corluka.Onun yanında, Rafa Benitez'in genç fetişinden nasiplenmiş ve Bilbao'dan ikinci vatan Liverpool'a geçen mikel San Jose var.Tottenham'a ciddi bir meblağ karşılığında Southampton'dan transfer olan Gareth Bale de bu listede ki, Carlos'un global veliahtı işte bu Galler vatandaşıdır.Defansta son olarak Alexis var, Getafe'den Valencia'ya geçti. Valencia'nın gençlere kucak açan kadro yapısına nasıl güzel oturduğu anlatılmaz izlenir.Orta sahada Brezilya'nın Gerrard'ı, Dunga'nın upgrade hali Lucas var. Gremio'dan Anfield'a geçiş yaptı.
2005 U-17 finallerinde bizim çocuklarımızı üzen Anderson da sıçrama vaktinin geldiğini düşünüp Porto'dan ManU'ya geçti.Andres Guardado da bu takımda. Deportivo'nun sol koridorunu tek başına alıp götürür bıraksalar. Adidas reklamlarında da boy göstermiştir kendisi, sol ayak karizması var, bir de duruştan kazanılan karizma mevcut kendisinde reklamlardan da anlaşılacağı üzere.Ve Freddy Adu. Yılların yaşlandıramadığı gerçek "Genç Semih." Hala genç, yedek Pele. Avrupa'ya Benfica üzerinden yeniden adım atıp listeye girdi.İtalyan golcü Giuseppe Rossi forvetimizde. ManU'da genç enflasyonu olunca Nihat'tan feyz almak üzere Villareal'e geçti.Uç oyuncumuz yükselişteki Polonya futbolunun son yıldızı Dawid Janczyk. Varşova'dan CSKA Moskova'ya geçti ki sonrası adımı Ada'dır, bu da buraya yazılı.

Road to 2010, Argentina

Güney Amerika'da elemeler başlıyor. Malum adamlar normal bir lig gibi maçlara çıkıyorlar, erken başlamaları normal. Arjantin'in hocası Alfio Basile de kadrosunu paylaşmış kaliteli Arjantin ve dolayısıyla dünya medyasıyla.

Listenin en ilginç ismi son birkaç sezondur ilginç olayların altında imzası olan Juan Roman Riquelme. Süper sezon geçirir, sonrasında takım bulamaz, ligde bir maça dahi çıkmadan teknik direktörü tarafından kurtarıcı rolünde milli takıma çağrılır. Neyse.Arjantinliler denizin ötesinde en yakın ülke olarak İspanya'yı görüyorlar, biliyorlar. Geçmişleri ve dilleri de ortak bir düzleme sahip olduğu için İspanya'dan bir takımlık Arjantinli çıkarmak çok kolay. Öyle de olmuş nitekim.

Kadrodaki La Liga'cılar:
Abbondanzieri ,Oscar Ustari,Daniel Díaz (Getafe),
Heinze(Real Madrid),
G.Milito (FC Barcelona),
Coloccini (Deportivo),
Jonás Gutiérrez (Mallorca),
Gago (Real Madrid) ,
Agüero, Maxi Rodríguez(At.Madrid),
Saviola (Real Madrid)
Messi (FC Barcelona)
Juan Roman Riquelme (Villareal)Bir güzellik yapar da hoca, 13 Ekim'deki Şili maçında Aguero ile Messi'yi oynatırsa yanyana tadından yenmez.
Milli takımın ilk iki kalecisinin de Getafe'de oynaması enteresan.

Kadrodaki diğer oyuncular;
Nicolás Burdisso, Javier Zanetti(Inter de Milan)
Martín Demichelis (Bayern Munich)
Javier Mascherano (Liverpool)
Federico Insúa(América de México)
Carlos Tévez(Manchester United)

Cuma, Eylül 28

Premiere League'in ithal patronları

ManU ve Chelsea eli verdi kolu kaptırdı yabancı iştirakçilere. Evet, evet onların adı iştirakçi, yatırımcı vs. Yemeyin bizi kardeşim. Neyse, bu adamlar gaza gelmişler tekrar. Usmanov Arsenal'deki hisselerini artırmak için açmış kesenin ağzını. Şu anda %23'lerdeymiş, çeyreği bir aşalım, Glazer'lere taş çıkartacam, kimse beni tutamayacak der gibi bir halleri var. Ayrıca bu adamda tam bir yahudi tipi var ki, İplikçi Nedim halt etmiş.Kia Joorabchian da akıllanmamış, hatta daha da delirmiş, gözünü hırs bürümüş adamın. İlle de Premier League takımı. West Ham'la bir yerlere takıldı ama ben kestiremedim. Tevez-Mascherano ikilisi de elinde patladı resmen. Şimdi adam yeni takım derdinde. İlle de takımım olsun, Ada'da namım olsun, Güney Amerika'da benim, orada yetiştirir burada besler, Avrupa'da satarım. Çiftçi mantığı da güzel bir mantık.

Stadyum Melodileri 5 - I'm Forever Blowing Bubbles

1918-19 yıllarında İngiltere'de popülarite kazanmış bir şarkıymış bu. Billy J. "Bubbles" Murray'ın benzerliği üzerine, ona ithafen söylenmeye başlamış Londra'nın mahalle takımında. 1920'lerin sonlarında West Ham taraftarları şarkıyı stada taşımışlar ve dillerden düşmemiş bir daha. Liverpool'un you will never walk alone'u ile birlikte İngiltere futbol tarihine tanıklık eden iki şarkıdan birisidir bu 'Bubbles'Şarkının kayıtlara geçen ilk tezahürat söylemi ise 1922 yılında Swansea Town'a ait. Fazla uzun soluklu olmamış demek ki, ya da West Ham baskın çıkıp ele geçirmiş, kim bilir. Cockney Rejects tarafından 1980'de coverlanan şarkı küçük hobbit Elijah Wood'un başrol oynadığı Green Street Hooligans filminde de soundtrack, ana şarkı, ruh, yürek konumunda. Tribünlerden canlı canlı serenad;Şarkıyla ilgili efsaneler arasında şöyle bir anektod var ki, ruhu çok daha iyi yansıtıyor: 1995'te Blackburn'ün şampiyonluğunu ilan edebilmesi için West Ham'ın ManU'dan puan alması gerekiyor. Blackburn soyunma odasında söylenen şarkı işte bu. Oradan öbür maçı etkileyebiliyorlar ama, West Ham 1-1'lik skorla alıveriyor 1 puanı.

The West Ham United anthem - I’m Forever Blowing Bubbles
(short version)
I’m forever blowing bubbles, pretty bubbles in the air
They fly so high,
Nearly reach the sky,
Then like my dreams they fade and die
Fortune’s always hiding,
I’ve looked everywhere
I’m forever blowing bubbles, pretty bubbles in the air
United! United!

Perşembe, Eylül 27

Sezonun en flaş transferleri

Tam Saha'da güzel bir çalışma yapmış arkadaşlar. Bu sezon yeni bir kulübe geçiş yapan oyuncuları kategorilere ayırıp sunmuşlar. En flaşlar, dikkat çekenler, gözden kaçanlar, aldıkları paranın hakkını veremeyecekler, ikinci baharlar ve tam isabetler.

En flaşları aldık bu posta;

Kalede Stuttgart'ı şampiyon yapıp Valencia'ya geçen Timo Hildebrand.Defansta gittiği takımdan çok şey götüren Christian Chivu var, nitekim Roma'dan çok şey götürdü.Ona, Zaragoza'daki stajını tamamlayıp Barça'ya geçiş yapan Milito'lardan Gabriel olanı eşlik ediyor.Lyon fabrikasından çıkıp defansını Minas Tirith'e dönüştürmeye çalışan Barça'ya geçen müslüman topçu kervanından Eric Abidal de bu kulvarın son oyuncusu.
Ortada tabii ki bizim topraklarımızdan da geçen scarface Franck Ribery var, Bayern'in nokta atışlarından ilki.Yanıbaşında komple orta saha oyuncusu, Mourinho'nun ex-Chelsea'sinde takılan son evlat Malouda.Güney Amerika'nın son ihracatı Alexandre Pato, Kaka'yı kıskandıracak kadar iyi bir hamura sahip ve Milan'da.Orta dörtlünün son halkası koca Real'de frikikleri bu garip Hollandalı mı atacak sorularına hışımla cevap veren Wesley Sneijder var ki Ajax'ın meşhur okulunun ürünü.
Ve hücum hattı..
Carlito Tevez ileri üçlünün en yırtıcısı. ManU'da Rooney'nin partneri olduğunu söylemek bile korku salıyor zaten. Kia J.'den de kendini kurtardı nitekim.Arsenal'i bırakıp son demlerinde bir büyük kupa hasretini dindirmek için Katalunya yollarına düşen Thierry Henry diğer forvetimiz.Ve hattın 3. halkası Fernando Torres. Yorumsuz bir şahıs. İşçi çocuğu, asi. Daha ne olsun, Liverpool bundan iyisini bulamazdı. Ada'ya giderken Atletico'ya da servet bıraktı.

Haftaiçi Bundesliga

Bayern nokta transfer yapmış. %200 gibi bir başarısı var. Lamı, cimi yok. Geriyi de seneye beslerler sert bir İtalyanla, Kupa 1'i alıp götürürler. Cottbus'a 6 attılar, kulaklar çınlamasın diye hakem Ribery'nin frikikini saymadı. Ribery'i elinden kaçıran zihniyetin yapacağı staddan da kimseye hayır gelmez.
*Stuttgart şampiyon oldu ya Dortmund'un kıyağıyla, üzerine yatacak gibi. Ah Armin Veh, sen ne güzel adamdın. Bochum'u yendiler 1-0, belki şimdi rüzgarı döndürürler.*Leverkusen liderin arkasında, eski günlerdeki gibi kafaya oynayabilir, ne de güzel olur, Yıldıray, Ballack, Kirsten'li günler ahh, ahh. ps: Ya bu sezon her yerde eskiye rağbet var, ya da işlerden iyice bunaldım, nostalji arıyorum. Yakında anlarız.*Wolfsburg - Werder maçı 1-1 bitti. Bu iki yeşilli takımı eşit severim, Diego vs. D'alessandro hesabı. İyi oldu bu skor. Ha Diego çıkar seneye Real'in orta sahasını ben toparlarım derse lafım yok. O zaman büyüksün D'Alessandro, vefalı adamsın da.
*Frankfurt ve Arminia yaz yağmuru olacaklar galiba. Düşüş var ikisinde de, iyi başladılar ama tıkandılar hafiften, iki mağlubiyet. Bizim alternatif takımımız Köln, Freiburg'a 3-1 yenildi bu arada. SEvdiğimiz insanlar, bahsetmeden geçmemek lazım.

Haftaiçi La Liga

*Barça Zaragoza'ya patladı. Maçta 5 gol var da hangisi en güzel karar vermekte zorlanıyor insan. Messi bu gezegenden değil. Deco'nun geldiği yerden.
*Nihat yine aldı götürdü. Koyuverdi 1 tane ağların ardına. Paralel olarak Villareal de iyileşiyor. Ya da milliyetçilik yapıyorum, ne bileyim.*Aguero sağlam kumaş, yaşına başına bakmadan aynı hızla devam ediyor. Yine golü var. Forlan da eşlik etmeyi sürdürüyor.
*Mallorca 2-0 geriden geldi, Valaldolid karşısında maçı 4-2 aldı. Eto'lu günlerin sinyallerini veriyorlar.*İspanya'da gol atan oyuncu gökyüzüne atıfta bulunuyor. Sevilla için çok şık bir hareket, diğer takıkmların da amacı Puerta ise olmuyor, fazlası anlamını kaybettiriyor. Juanfran dünkü maçta gol attı, iyi adamdı. David Villa klasikleşecek adam.

Stadyum Melodileri 4 - Guantanamera

İngiliz tribünlerinde sıkça duyulabilecek Küba şarkısı. Jose Fernandez Diaz tarafından söylenmiş ilk önce ama onun kimden aşırdığı konusunda çeşitli rivayetler mevcut. Sonraları şarkıyı Gypsy Kings'den Iglesias'lara kadar herkes söylemiş. Küba'nın en meşhur şarkısı buymuş. Zaten Küba'nın fazla meşhur şeyi yok, puro, kızlar ve devlet adamları.Her neyse, şarkıyı İngiliz obez efendiler eğlence amaçlı kullanmışlar bol bol. "One Joseph Bloggs, there is only one Joseph Bloggs" formatı almış yürümüş. Rivayet odur ki Rangers'lı Andy Goram'a şizofreni tanısı koyulmasının ardından sıradaki parça onun için gelmiş; "there is only two Andy Goram"

Sonrasında piyasa olmuş eser, sahada iki benzer adam varsa, iki aynı isimli varsa ilkokul çocukları gibi sesler yükselmiş tribünlerden. "aa, iki tane John var" misali.Kübalı amcalardan şarkının orijinali burada.

ps: Guantanamera, Guantanamolu kız demekmiş. Bir de Guantanamera puroları var, ayrı bir yerde değerlendirilmeli. Son olarak bir de film var bu isimde. Doğal olarak romantizm dolu.

Carling Cup

Sürprizi bol, işte o yüzden seviyoruz ya Premier League'i, haklı çıktılar yine. Hull City'den bekliyorduk sürprizi, ters köşeye yattık. Adamlar 4 tane yediler. Cudicini eski günleri hatırlattı, şeker adamdır.

Coventry, ManU'ya 2 atıp old Trafford'dan ayrıldı. Biraz biçimsiz oldu tabi Sir'e. Coventry'nin 2 golü de Mufsid'den geldi. Yarın boy boy röportajları çıkar, gözüm Londra'da diye filan.Boro yine kayıplarda, Tottenham'dan 2 yediler. Sorun hakemlerde. Dünyanın başka bir yerinde hakemlere bu kadar yüklenilmiyor diye yazarsa The Sun hiç şaşırmam. Tuncay yok ortalıklarda bu arada.
Aston Villa, Leicester'a 1-0 yenildi evinde. Bunu da sürpriz hanesine yazdım. Blackburn'de Tugay bir 90 dakikayı daha devirmenin huzuru içinde evine döndü. Çocuklar filan şen şakrak.
Fulham'ın patronu Lawrie Sanchez'in zarar-ziyan bir açıklaması var; "I'm getting fed up with goals getting disallowed for no apparent reason. It's ridiculous. Referees and linesman are costing us week in week out," demiş kendisi. Sanki maçı Selçuk Dereli yönetmiş.

Çarşamba, Eylül 26

Okocha vs. Avram

Kader cilve yapsa, Mourinho'nun intikamını bizim kırmızı pabuçlu adam alsa ne güzel olur. Hull City'nin, KC Stadium (Şekersporlu olan değil) çimlerinde ağarlayacağı Avramoviç'in Chelsea'sine sürprizi varmış. Aleme ibret bir sonuç çıksa sahadan, olilgarklar düşseler, olay olsa, Ultras devreye girse. Neyse, uyan dostum, uyan.

Avram Grant'ın karısına da değinmeden geçmemek lazım, o nasıl bir insandır öyle. Ben anlatamıyorum, sağda solda bulun izleyin ama benden n'olur duymayın. Bayandır sonuçta, laf söz çıkar.Bu arada Carling Cup maçları hep sürpriz barındırır ya, hani bizde de daimi referanstır Anadolu takımları için. İlk gün hiç de sürprizli bir maç oynanmadı, belirtmekte fayda var. Bugünkü maçlarda bakalım ne olacak.

Günün öne çıkan maçları;
Aston Villa vs. Leicester
Hull City vs. Chelsea
ManUtd vs. Coventry

Ronaldinho & Ribery-Klose & EA Sports

EA Sports'un PS2 çakması oyununun reklamında takılmış arkadaşlar. Ronaldinho'nunki gereksiz mi gereksiz olmuş hani.

Erik Gerets in Marseille

Belçikalı hocamız (Hep Kalli'den kalma bu alışkanlık) Fransa topraklarında işe başlıyor. Adamı birebir ilk gördüğümde zaten farkına varmıştım, hafiften frankofon, biraz romantik, kendine özenen ve güvenen bir şeydi. Gönlünden Monaco geçmiştir belki ama genel itibariyle Fransa onun için ideal. Marsilya işçi takımıdır, Erik'i bozabilir ama olsun, topraklar kutsal sonuçta.Marsilya'da Albert Emon'dan görevi devraldı. Ligde berbat bir performansları vardı ama cl'de Beşiktaş'a 2 tane salladılar. Rakibin Beşiktaş olmasından belki de, başkan Pape Diouf bu galibiyeti önemsemeyip Gerets'i koydu takımın başına.Former Belgium World Cup Defender'a da yakışır hani.

Salı, Eylül 25

Ultras

Özel bir şey anlatırken genelden başlamak adettir. Bu bağlamda Ultras'tan bahsetmek gerektiğini dsüşündüm.

Efendim Ultras en yalın haliyle özel taraftar grubudur. Güney Amerika'da ve İtalya'da ortaya çıktığını söyleyenler var. İki tarafa da saygımız sonsuz. Ultra'nın kelime anlamı radikal (Latince'de), Gruba da Ultras deniyor ve kimlik oluşmuş oluyor.

Ultras'ın tarihinde kan var, holiganlık var, sertlik var, şiddet var, tamamiyle maskülen bir duruş yani. Stadyum içinde ve dışında da organizasyonu şekillendiren ayrıntılar var. Hepsi net ve aynı şekilde sert.Tribündeki Ultras üyelerinin temel vazifeleri aslında Türk seyircisine yabancı değil.
- Şartlar ne olursa olsun 90 dakika boyunca susmamak,
- Maç boyunca koltuğu sadece ayakta durmak için kullanmak,
- İçerde veya dışarda takımı asla yalnız bırakmamak,
- Bağlı bulunduğun gruba ve tribüne sadakat göstermek,

Maçası yiyen adam, hafif sıyırmış adam, psikopatlığı bilen, hisseden adam gider babalar gibi kaydolur. Gelir, gider önemli değil. Sen yeter ki iste, seni içeri alacak bir yol her zaman vardır. Ki çoğu kulübün bu taraftarlarına özel uygulamaları mevcut.

Velhasıl sert adamdır Ultras üyesi. Ağırdır, babadır.Maç günleri Ultras için savaş günüdür. Aslolan savaştan zaferle çıkmak olduğundan tüm benlikler takıma adanmıştır.
Grubun yeri her bellidir, kimse ghidip de orayı işgal edemez. Ultras'ın orada var olduğunun anlaşılması için klasikleşen metaforlar kullanılır. Bir Che posteri, No al Calcio Moderno bannerı, takımın logosu, efsane oyuncunun bakışları. Rakibe de korku salarlar, diğer tribünlere de.

Ultras maç öncesinde rakip kovalar, kan ister. Vurmak ister. İşin içinde isyan ve aykırılık vardır çünkü. Holiganları mı Ultras besler, Ultras mı holiganizmden ilham alır yoksa bunlar aynı kapıya çıkan ara yollar mıdır, yoruma açık.
...

Lukasz Fabianski

Arsene Wenger'in yeni nesil kalecisi. 85 doğumlu, Polonyalı. Dudek enteresan bir kaleciydi, öyleydi, böyleydi ama Polonya'dan kaleci çıkabileceğini gösterdi.

Lukasz geçen sezon CL'de oynadı, göz aşinalığımız oradan. Legia Varşova ile kendi liginde de 'the best' olmuş oynadığı 2 sezonda. 06 World Cup'daki Polonya kadrosunda da vardı.Bir Premiere League klasiği olan rotasyon sayesinde Carling Cup karşılaşmasında ilk resmi maçına çıkacak Arsenal formasıyla. Rakip Newcastle ama Owen sakat. Alnının akıyla çıkarsa bu maçtan, önü hepten açık. Lehmann cepten yiyor zaten, en fazla sezonu tamamlar.

Pazartesi, Eylül 24

Right to play

Rightoplay organizasyonu Adi Dassler Fon, bu doğrultuda da Zinedine Zidane ile anlaşma yapmış. Çocuklara daha güzel bir yaşam sunma amacı güden organizasyon dahilinde Adidas 275bin kırmızı top üretmiş. Dünya genelindeki mağazalarında satılacak bu toplardan elde edilecek gelir Asya, Afrika ve Uzakdoğu'daki 20 ülke çocuklarının gelişimi için kulanılacakmış.
Topların TR'deki satış fiyatı; 19 YTLUzaktan bakıldığı vakit klasik bir sosyal sorumluluk projesi gibi gözüküyor. Özel logolu ürün yap, şirketinin vakfı aracılığıyla kapitalizm çukuruna batmamış görünen prestijli bir organizasyonla işbirliğine git, adı 2. Diana'ya çıkmış kahramanlıkla anti-kahramanlık arasında giden Zidane'ı da yanına al, duyguya hitap eden bir de sloganın olsun. Tamamdır, şık fotoğraflı bir bültenle hallolur bütün iş.

Aslolan bundan sonraki aşama. Gerçekten amacına ulaştın mı, basın gezisinin olmadığı zamanlarda da çocukların yüzünde o gülücük var mı, adına yakışır bir bütünlük içinde organizasyonu gerçekleştirdin mi?
Umarım doğrusu yapılır, çocuklar, yoksullar bir kez daha basın malzemesi olmaktan kurtulurlar.

When Children Play, The World Wins

Jose'nin çocukları

Kezman ilk geldiği günlerde Mourinho'nun soyunma odasında evlatlarına karşı ne kadar pozitif duygular beslediğinden ve onun üst düzey bir iletişim anlayışına sahip olduğundan bahsetmişti. Jose Chelsea'den ayrıldıktan sonra geride kalanlar da aynı şeyleri dillendirince hepten inandım.Evet Mourinho artık yok, ardında bir yıldızlar topluluğu mu yoksa enkaz mı bıraktı ara transfer dönemine doğru belli olur. Şimdilik görünen o ki; Jose arkasında yıldızları bıraktı ama o yıldızların orada olma sebebi bizzat Portekizli'nin kendisi. O yokken orası enkaza dönüşecek gibi görünüyor. Büyük alevler için böyle gözden kaçan kıvılcımlar yeter de artar bile.
Malouda: "I joined Chelsea because of my first meeting with Mourinho."
Carvalho: "It is a very sad day for me and the team. I had a big offer from Real Madrid but I stayed at Chelsea because of Mourinho."

Drogba ve Lampard'ın üzüntüsü zaten ilk günden beri aşikar. Essien'le Ferreira da ayrılık sinyalleri vermişler şimdiden.

Bir Sheva seviniyor herhalde, bu durum da onun delikanlı toçu imajını alıp götürecek, ver elini MLS.

Nou Mestalla Valencia Stadium

Mestella'da tadilat var, Türk futbolseverinin yakinen tanıdığı stad çizimleri, bunlar tez zamanda hayata geçirilecek cinsten.