Futbol sektörü büyüdükçe büyüyor, içerisindeki aktörler de çeşitleniyor doğal olarak. Her kategorinin bireylerinin de kitlelerin gözünde ayrı bir yeri var. Kimileri saygın, kimileri samimi, kimileri bizden, kimileri öteki vs. vs. ama hepsi bir kategoriye mutlaka dahil ve ait olduğu yerin hitap şekilleriyle çağrılıyor, yazılıp çiziliyorlar, değer kazanıyorlar.
Futbolcular'dan başlayalım; hepimizin peşinden koştuğu meşin yuvarlağın peşinden koşuyorlar ama farklı bir boyuttalar. Ortak bir geçmişimiz var, samimiyiz onunla konuşurken. Arkadaşımız, kardeşimiz, yanıbaşımızdaki. Soyadını kullanmaya, adının başına bir saygınlık lafzı koymaya gerek yok. Futbolcu işte canım. Tuncay, Hakan, Nihat, Emre... Sadece isim, o kadar.Teknik direktörler; Karizmasıyla, geçmişiyle öne çıkanlar var. Yerine göre 'Hoca', yerine göre de 'sayın' olurlar. Fatih Hoca, Sayın Terim gibi. Bu kategoridekilerin ortak noktaları yerli olmaları. Yabancı oldular mı iş değişiyor, karizmaü, kariyer olsun olmasın yabancı hoca bizim gözümüzde sade soyaddan mütevellittir. Zico her yerde Zico'dur, Capello da öyledir, Briegel de. Yerli teknik direktörlere geri dönersek, ortada adı sık geçen, bir orada bir burada görünen ve kitleler üzerinde etkinliği bulunmayanlara herhangi biri gibi davranılır bu civarda. Yılmaz Vural, Hikmet Karaman gibi. Son alt kırılım da genç yerli teknik direktörler. Bunların çoğu futboldan henüz kopmuşlardır. Dolayısıyla bizi karmaşaya sürüklerler. Daha düne kadar Bülent, Ertuğrul olanlar bugün Korkmaz, Sağlam olmuşlardır. Alışmak zordur, evet. Dil sık sık sürçer. Nitekim Ertuğrul 3 yılı devirmesine rağmen Ertuğrul'dur. Hala bizden biri yani.Spor yazarları; İşin en can alıcı kısımlarından birisi. Her an bir hata yapılabilir. Hor gördüğün yazar bir bakarsın 'duayen' diye çıkıverir karşına. Afallarsın. Ha bu arada çoktur bizde 'duayen'. Türk sporu bugün bu noktalara geldiyse, duayenler sayesinde gelmiştir. Kemal Belgin misal. Onlara hitap ederken mutlaka saygınlık belirten bir sıfat kullanılmalıdır. Eğer çok yakınsa bu zat 'abi' diyerek de yırtabilir kişi ki gözümüzde onun da yeri büyüktür. Entellektüel birikime sahip genç yetenekler vardır bu camiada. Franco'yu sevmeyen, Maradona'yı herşeye rağmen seven türden olanları boldur. Bunlara hitap ad-soyad bütünlüğü ile olur ancak. Sağlam adamlardır, dik dururlar. Barış Tut, Bağış Erten'dir. Sadece adlarıyla da hitap edilebilir ki bu da yine karşıdakinin karakterinin sağlamlığından ileri gelmektedir. Romantik spor yazarları vardır bir de. Haftasonu eklerinde Sarımsaklı'dan, Ölüdeniz'den bahsedip de futbola 'Fever Pitch' ambiyansı katarlar. Bunlar da bizdendir, şarabı severler, Haşmet Babaoğlu olanı vardır, bir de Kazım Abi vardır tabi. Abi'dir. Her yazısında değindiği meşhur üç-dört madde ile birlikte herkesin abisidir. Futbolcu veya hakem olup da iki satır karalayarak gazeteye adım atanlar vardır ki onları eski halleriyle anmak her zaman evladır. Erman Hocam ve Sanlı Kaptanım bu akımın direkleridir. Gazeteye haber fotoğraf temin eden genç arkadaşlar ise bizim oğlanlar. Ali, Mahmut, Kemal, (İsmail Er hariç, o soyadıyla müsemma)Yöneticiler; Ağırlığı babadır yönetici takımının, başkanlar ise herkesin başkanıdır. Sayın Başkanım dedin mi Kulüpler Birliği'nin toplantı salonunda herkes sana bakar. Hepsi de sayındır ve senin başkanındır son tahlilde. Alt kategori yöneticileri ise bürokrat gibi karşılaşırlar çoğu yerde. Pek sempatik gelmezler. Anca Ahmet Dedehayır, Mahmut Uslu gibi taraftarın arasına koysan hiç de sırıtmayacak tiplere bakış azıcık değişir, o da garipseme eşliğinde. Her halükarda 'sayın'dırlar ama. Paraları da vardır, ohh.
Ve taraftarlar... Biz...
Çoğu zaman eziktirler, yediğinden artıtıp kulübe üç-beş veren bu cengaverler kesilmeyen çeşme gibidir, akarlar. Azıcık sesleri çıktı mı, aralarından sivrilenlere sus payı verilir. Aynen devam gerisi. Küçümser bakılır, isimleri yoktur. Aralarından sıyrılan, adlarını duyuranlar vardır tabi, tribün lideri olarak da adlandırılırlar. Alen, Alpaslan hatta Sefa, bilinirler, kaymak tabakadır bunlar, o malum sivrilenlerdir. Diğerleri yerleriyle tanınırlar. Kale arkasının sağ tarafını oluşturan bin kişiden biri olur bazen, bazen de kapalı'nın kenarındaki grup. Lakin tuzudur, biberidir oyunun. Herşeyidir.
Futbol...
Ortak sevgimizdir, biz'dir, renksiz benliğimizdir.Seviyoruz mütemadiyen, ne yalan söyleyeyim be abi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder