Çarşamba, Ekim 31

Sevilla'nın çöküşü

Ramos'un deli paraya Tottenham'a geçmesiyle ayyuka çıktı herşey. Kulüple FIFA'lık oldu adam ama yine de 7 milyon euroyu bir arada veren kulübü reddetmenin aptallık olduğunun bilincinde, çekti gitti. Ardında evlatlarını bıraktı ama bu çocuklar hasrete fazla dayanamayacak türden. Alves'le başlayan dedikodu kuşağı Kanoute'nin de adının geçtiği bir şekilde ciddiyete de bürünerek devam ediyor. Büyük ihtimal devre arasında Sevilla dağılacak. Öncelikli rota White Harte Lane.
Puerta'nın ecele yenik düşmesiyle başlayan matem, rüyanın sonlanacağı noktaya doğru kayıyor yavaş yavaş. Yine de güzeldi, 2 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa, güzel futbol, zirve mücadelesi, yepyeni yıldızlar, yeniden doğanlar...Yeni bir sürprize kadar bunlarla yetineceğiz a dostlar.
Birleşik kaplat teorisi; Flamenkocular düşerken, Tottenham yükselecek belki de. Bir türlü göremedikleri CL arenası için iddiaları her zamankinden fazla. Hayırlısı..

Salı, Ekim 30

Brasil 2014

Blatter açıkladı sonunda ve resmileştirdi mevzuyu; 2014 Dünya Kupası Brezilya'da gerçekleştirilecek.Bundan önce 1950'deki kupaya da ev sahipliği yapan Brezilya finalde Uruguay'a 2-1 yenilmişti. Geçmişe mazi derler nitekim. Uruguay nerede bilen pek yok ama Rio'nun çocukları 5 yıldız taktılar göğüslerine geçen 56 yılda. Hakettiler aslında bu organizasyonu düzenleme onurunu her yönüyle. Biz mi düzenleseydik yani, ayıp derler adama. Bir ülkenin en büyük ihracat kalemlerinden birisi futbol olsun. En kötü zamanlarda, futbolun bittiği noktalarda meşin yuvarlaklı organizasyonlara ev sahipliği yapsın, halkını futbolla yatırıp futbolla kaldırsın, sonra da boş gözlerle etrafa baksın. Olmaz, olmadı da.Olimpiyatları Atina'dan uzaklaştırmak gibi bir şey olurdu aksi. Şimdi gönül istiyor ki, orada bizimkiler de olsun. Gidelim, gezelim, görelim, okyanusu aşalım, zafer kazanalım, Hakan Şükür kadroda olmasın, Fatih Terim işi bıraksın vs. vs. Kısmet tabi.

Markaların Cumhuriyet Bayramı İletişimi

Özel günler markalar için KSS projelerine paralel bir anlam içermeye başlıyor yavaş yavaş. Bir patronun deyimiyle "Toplumsal Bilinç Projeleri" oluyor böyle günlerde yapılan her türlü iletişim aktivitesi. Malum, ülke çetrefilli günler geçiriyor, kan kokuyor her taraf. Hal böyle olunca firmaların Cumhuriyet Bayramı coşkusunu daha milli ve daha sert ifadelerle süslemesi de kaçınılmaz oluyor. Yunanistan maçından önce de benzerine rastlamıştık ancak o zaman iletişimini spor ekseninde de gerçekleştiren markalar ön plandaydı. Efes'in cheesy reklamını hala unutamam mesela..Neyse efendim, Cumhuriyet Bayramı'nda verilen gazete ilanlarına değinmek istiyorum kısaca. Bunu yaparken de göz önünde bulunduracağım markalar sporun içinde de var olanlar olacak, konsepti bozmamak adına..

*Ülker ile başlayalım; Firmanın özel günleri boş geçmediğini ve sevinçlere ortak olmak adına ciddi bir külfetin altına girip gazetelere boy boy ilanlar verdiğini sürekli görüyoruz. Gelenek değişmedi. Cumhuriyet'in 84. yaşını kutlayan firma, bu coşkuya tanıklık eden yurdum insanlarının figürlerini kullandığı reklamında spor iletişimine de dokundurdu hafiften. İmza temalı milli takım sponsorluğu reklamında oynattığı küçük Gökay'ın da resmini koydu ilana. Güzel bir kombine çalışma oldu. Reklamın kreativiteden uzak olmasına rağmen sonucun pozitif olduğunu düşünüyorum.*Twigy futbol arenasının en gerilla markalarından birisi. Her stadda var. Sponsorluk anlaşması yapan büyük firmaların karşısına küçük reklam anlaşmalarıyla dikiliyor. Outdoorlarda görünüyor, kilit noktalarda karşımıza çıkıyor, Ali Sami Yen'in duvarında, Beşiktaş çarşının ortasında, Saraçoğlu'nun kenarında korkusuzca yer alıyor. 29 Ekim'e değil ama sopn bir kaç haftadır yaşadığımız gerilimli sürece özel bir reklam çalışmışlar. Çarşı bu çalışmanın bayrağını Belediye maçında tribünlerine taşıdı, ertesi gün de gazetelerde gördük. Başarılı ve %100 mesaj odaklı.*PO'nun reklamları tam sayfa çıkmış genelde. Gövde gösterisi bir nevi. Akaryakıt alanında başını derde sokan Alpet'ten ve diğerlerinden intikam alma güdüsü taşımamıştır kesinlikle firma ama iyi bir iş çıkarmışlar. Cumhuriyet'in yakıt ikmalcileri, cumhuriyetin petrol ofisi.*Telekom, Türkiye haritası üzerine kodları koymuş ve bizi birbirimize bağlayan kod numaralarını çıkış noktası olarak kullanmış. Bir başka reklamda da .tr ibaresini kullanan tt.net'i görüyoruz ki mana olarak altı dolu. Sportif bir yaklaşım yok, çalışma alanına vurgu var ama aslolan mesaj kaygısı....
Daha çok reklam gördük tabi ama bunlar dikkatimi bir başka çekti. Sports Marketing alanına girdiklerini düşünüyorum dolaylı yollardan da olsa.

dedikodu

*Milan'da işler kötü gidiyor. Devre arası şimdilik kurtarıcı olarak görünüyor. Yaşasın yeni transferler. Liste hayli kabarık; Ronaldinho, Benzema, Drogba. Üçü de mümkün görünüyor işin enteresanı.
*West Ham, Tiago için Juve'nin kapısını çalacak. Portekizli arkadaşın TD ile sorunları epeydir gündemi meşgul ediyordu. Göreceğiz bakalım, günler neleri getirecek.
*Lokomotiv Moskova'dan Branislav Ivanovic devre arasında adından çokca söz ettireceğe benziyor. Bu Sırp oyuncu için Chelsea ile birlikte birkaç İtalyan kulübü daha sıradaymış. İngilizlerin kuyruğuna bastığı için onlar daha fazla almak isteyeceklerdir sanırım.*Juande Ramos çekti gitti ama Sevilla bu hareketin altında kalmayacakmış. Bir koyup gitme söz konusu nitekim. Ayıp demiş arkadaşlar, yazık demişler. FIFA ilgilenecekmiş bundan sonrasıyla.
*TD'lerin manevi evlatları vardır. PEşlerinden ayrılmazlar ya hani, Alves de Ramos'un ardından giden manevi evlatmış. Tottenham yolları gözükmüş ufukta.
*İtalya semalarında esen Amauri rüzgarına karşı Palermo Başkanı'ndan açıklama gelmiş. 28.5 milyon euroyu getir, Amauri'yi götür. Fiyat neden bu kadar net derseniz cevabı gayet iddialı; Torres'den daha aşağı olamaz da ondan.
*Efsanevi(!) TD Souness İrlanda'nın başına geçebilirmiş her an. İddialıymış ve arzuluymuş bu görev için. Kendisi 5-6 aydır boşta, tabi istekli olacak.

Fired: Quique Sanchez Flores

Valencia'nın altın çocuğu derlerdi arkadaşa. Yeni nesil teknik direktörlerin gözdelerinden biriydi. Getafe ile başladı çıkışına Valencia'da da iyi işler yaptı ama Arsene Wenger veya Sir Fergie değildi nitekim. Kovuldu!
Geçen sezon sonunda söylenenlere bakın adam hakkındaki, bir de şimdiki duruma. Futbol nankördür azizim. Her ne kadar yok deseler de gerçek budur. Rosenborg karşısında alınan mağlubiyet herşeyi bitiriverdi işte. Sonrasındaki Sevilla maçına kadar zaten olan olmuştu. Yenilen 3 gol de kaymak niyetine. Sen istediğin kadar Valencia'yı tekrar potaya soktum diye övün. Olan oldu Quique..Marca'ya göre Valencia'nın TD koltuğu için adaylar şunlar: Fabio Capello, Vicente Del Bosque, Felipe Scolari, Mourinho, Lippi ve Deschamps. Fazla zorlanmamış editörümüz ve Avrupa'nın boşta gezen veyaz gezmesi muhtemel elit antrenörlerini yazmış. Altına da imzasını atmış, haberciliğin gereği olarak.

Cuma, Ekim 26

Teknik Direktörler için değişim vakti

Ligimizde olağan bir durumdur, ilk haftadan başlar teknik direktörler toplanmaya. ikinci, üçüncü haftalarda ilk fire verilir, gerisi gelir zaten. Sezonu başladığı gibi bitirenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez, geçemez.
Arada gidenler oldu tabi ama Bülent Korkmaz ve Ziya Doğan olayları azıcık fazla ilgilendirdi bizleri. Bülent'e yazık da Ziya Bey çok bile durdu. Ersun Yanal geldi dediler bugün ama emin değilim, malum durumlar.
Avrupa'da Martin Jol'un yol alması konuşuluyor dünden beri. Tam oturmuştu Spurs, bu sezon parlayacaktı ama araya İspanyol faktörü girdi.İlk faktör Getafe'nin Tottenham'ı 2-1 yenmesi ama bir başka İspanyol Juande Ramos'un etkisi de tartışılmaz hani.
Adaya kapağı atması lazım artık. Gençlerbirliği/Trabzonspor performansı İstanbul'a ancak yaklaşabilir, o kadar, ileri gidemez daha fazla.
İspanyola iyi para vermişler. Kapital çevresi bol ya bu İngilizlerin, etkili oluyor tabi.

Besik As a Perrot

Fanatik, Fotomaç türevlerinin ilham kaynağı The Sun iftiharla sundu bunu dün. Olacak o kadar!..

Road to UEFA Cup [1]

*Fatih Tekke ilk 11'de çıktı maça, Zenit-AZ ile 1-1 berabere kaldı. İkisi de orta üstü takıkmlar. AZ'de Kovermans'ın yerinde Ari var. Attı golünü. Hollanda takımlarında esas bu zaten, sistem kalıcıdır her daim.
*Tim Cahill hala büyük adam, Arteta'yı ise apayrı bir yere koyuyorum. Everton İngilizler'in tek tesellisi.
*Nihat kulübede oturdu, Villa Fiorentina ile 1-1 kaldı. Vieri hala gol atıyor.
*Crvena Zvezda, Bayern'e 2 attı ama 3 yemekten kurtulamadı malesef. Gecenin bombası olurdu her halükarda. 86'da Klose, 94'de Kroos Bayern'i ipten aldı resmen. Futbol böyle işte. Sezon başında favori gösterilirsen, hafiften bir silkelerler. 86'da zor uyanırsın.
*Atletico Rusya'da tosladı ama süper bir maç çıktı ortaya.ç Lokomotiv 3-3 Atletico. Agüero'nun 2 golünü es geçmek edepsizliktir.*Beşiktaş'ın safdışı bıraktığı Zürih, Sparta Prag'ı deplasmanda yendi.
*Bolton, Braga ile 1-1 kaldı. İngilizlere ciddi bir darbedir bu kutsal ada topraklarında.
*Tottenham, İngilizler'in acısı. Getafe 2-1 aldı yürüdü. Olan Martin Jol'e oldu. Kapının önüne koyverdiler. not: Daha sezonun başında teknik direktör kıyımı dünyanın başka bir yerinde yok yani, o derece.
*Ve Galatasaray. 2-1 verdi maçı. Feldkamp'ın kurtarıcıları Mehmet Topal ve Carrusca olunca maç çevrilemedi tabi. Chamakh verdi, CAvenaghi attı. 2.De de kendi koydu topu arkaya. Galatasaray'da düşüş var. Erken tutulan formun doğal sonucu olsa gerek. Lincoln'süz olmuyormuş, gördük. Ümit-Nonda dediler ama Hakan'da şeytan tüyü var. Onsuz da olamadı. Nasıl iştir anlayamadım. not: penaltı bana pek bir yalan geldi.*Helsingborg deyince akla sadece Larsson geliyor. O da bu durumun altını çok iyi dolduruyor sağolsun. 1-1'lik Panionios maçında golünü koyverdi.

*Gecenin genelinden bir sonuç çıkarmak güçancak favoriler ciddi ciddi silkelendiler. Galatasaray, Bayern ve Tottenham zor anlar geçirdi. Bayern güldü bu üçlüden bir tek ama o da malum.

Perşembe, Ekim 25

Beşiktaş'ım oley!..

Anlatılmaz yaşanır performanslarından birini daha sergiledi Çarşı öncülüğündeki Beşiktaş tribünleri. Harika işler yaptılar, takımı aldılar götürdüler, 12. adamlığı uygulamalı gösterdiler. Dünyanın en ateşli taraftarı ve önemli tribünü olarak gösterilen Kop'un temsilcilerine karşı bir anlamda gövde gösterisi yaptılar.
İnönü'nün rakibi boğan bir yapısı olsa üstüne bir de, darmadağın olur rakipler ama olsun bu da güzel.Tribünler şehitlere destek verdiler yine, canla başla saygılarını sundular, maçtan önce illegal saygı duruşunu da yaptılar, bembeyaz giyinip geldiler. Abartmadılar, saygıyı saygınca sundular.Maç;
*Agger bambaşka bir adammış, dün öğrendim.
*İbrahim Üzülmez hep aynı ama Avrupa'da daha mı farklı oynuyor ne?
*Beşiktaş ikinci yarıda iki düzgün top attı araya doğru. Onlardan biri de gol oldu zaten.
*Gerrard'ın tribünlere şaşkın bakışını unutan adam değildir.
*Şeref tribünündekilerin bile bir ara yumrukları kaldırıp eşlik ettiklerini görünce heyecanlanıyor insan.
*Bobo'nun golü hakikaten de "başbelası" bir goldü.
*Beşiktaş'ın umutları en güzel yerde geri geldi.

Perde arkası;
*Beşiktaş Cola Turka Basketbol Takımı eksiksiz maçtaydı dün. Yabacıların şaşkınlıklarını 100 metreden anlamak mümkün.
*Ertuğrul Hoca kapalının üstündeki locada oturdu. Bir anlamda maçı ters açıdan izlemek ve kulübeye direktifleri farklı bir gözle vermekti belki amacı, öyleyse süper.*Maçtan sonra iki takım da rejenerasyon idmanına çıktı. Tribünlerde irili ufaklı kalan taraftarların sevgi çağrılarına sadece Ertuğrul Hoca yürekten karşılık verdi.
*Liverpoollu oyunculardan istenen formaların sıcak bir şekilde geri çevrilmesi çok hoş geldi gözüme. Elde kalmadı ki forma. Onlar da haklılar.
*Beşiktaş'ın kulübesinde artık bordo renk görünmüyor. Ali Gültiken'in seçimi olan bu antrenman kitleri, Sinan Engin'den veto yemiş. Herşeyini alıp gitsin hesabı.
*Tribünler maçtan sonra Liverpool taraftarlarını da eğlenceye çekmek için çabaladılar, başardılar da hani.

Salı, Ekim 23

Juego Bonito - 8

Turkcell Super Lig, Sivasspor: 1-0 :Manisaspor, 22.10.2007Gidenlerin ardından elden gelenin en yürekten olanı, Bülent Uygun... Asker olan...

Kan ve gözyaşı...

Kan... Yıllardır bu topraklara akıyor hainin kurşunuyla. Tam bitti, eridi derken yeniden hortluyor ya kahpe güdüleri insanoğlunun, yakışmıyor dünya üzerinde yaşattıklarına. Acı veriyor, keder ve gözyaşı. Yağmura da karışmaz oldu epeydir, alıp da götürse hani...

Düşünmekten de korkuyorum, topun etrafında şekillenen hayatların aslında ne kadar da anlamsız olduğuna inanabilirim diye. Uyumaya çalışıyorum gözlerim açıkken tekrar ve tekrar...
Olmuyor, yine olmuyor.
...
Hele ki toptan müteşekkil hayatlarındaki en önemli zaman dilimi olan pazar akşamlarını türlü şarlatanlıklarla geçirmeye and içmiş "kaliteli" yorumcu tayfasını dinlemek zorunda kalmışken daha da bir koyuyor be...Carlos sağdan atıp soldan geçerken, gencecik fidanlar Azrail'e atmaya çalışıyordu aynı çalımı. Bense spotlar altındaki Brezilyalı'yı alkışlıyorum, hayatın anlamını bulmuşum gibi. Kurşunların gölgesinde saatlerce ölümle pençeleşen fidanlar için bir dakika bile yerinde duramayan havalı seyircileri görüyorum ya bir de kolkola verdiğim, utanıyorum...

Bir Iraklı'nın en iyiye aday gösterilmesinin ertesinde sözümona Iraklılar'ın tehditleriyle irkiliyorum, kan kokan bir günün ertesinin daha da kanlı olacağını müjdeleyen(!) hainlikler eşliğinde. Olmuyor...

Gerçek hayatlarda kelleler yuvarlanıyor, ben hala şaşkın ve dipsiz kuyularda.

Bir adam ilişti sadece gözüme, gözyaşlarını kalbinden çıkaran. Anadolu'nun saflığını yitirmemiş, tertemiz yüzüyle İstanbul'a bile sığamayan adam...
Asker Bülent...

CL Matchday 3, Preview

Rangers - Barça maçı çok eğlenceli geçeceğe benziyor. Rangers Avrupa kupalarında, içeride çok iyi, 13 maçdır kaybetmiyor. Barça ligde tökezledi ama burası Avrupa. Kazanan turu atlamış olacak bu arada.

Stuttgart - Lyon karşılaşması iki takım için de dönüm noktası. Almanlar ligde alttalar, şampiyonluğun rehavetini bir türlü atamadılar. Lyon iyiye gidiyor, ligde yeniden liderler. CL'de ikisinin de puanı yok. Kazanan umutlarını sürdürecek.

CSKA - Inter maçında Moskova'nın alacağı puan grupta Fenerbahçe'yi uçurur. Tabi PSV'nin mağlup edilmesi gerekiyor önce. Fener'in Avrupa'da 7 maçlık bir yenilmezlik serisi var bu arada. PSV'ye de şansı hep yaver gitti, bir daha neden olmasın.

Arsenal Slavia'yı, Sevilla da Bükreş'i yener. Grupta Romenler'in sonunculuğuna katılmayan kimse göremedim. Rutin bir grup vesselam.

Beşiktaş için Liverpool maçı son şans. Türkler için her şeye rağmen mükemmel bir eşleşme ve harika bir gece. İnönü'de onları seyretmenin keyfini Saraçoğlu bile yaşatamaz.

Marsilya - Porto maçından hareket beklemiyorum açıkcası. İki takım da geçmişe mazi kıvamında. Olan liman işçilerine olacak. Zevksiz, tuzsuz. Paylaşır giderler.
...
Daha gider bu. Çok gol olur bu hafta. Bizimkilerden daha çok gelse güzel olur. Luce'nin çocukları şeytanın bacağını Milano'da kırsa süper olur...

Le Ballon D'or hikayesi

*Çakma listenin ardından irili ufaklı itirazlar yükseldi ama olsa ne olmasa ne, babalar yine aralarında oynuyorlar. Araya serpiştirilmişler var ena zından, çok uçuk kaçık da olsa.
*Türkiye'den oy verecek kişi ATV'den Selçuk Manav'mış.
*Sağdan soldan tahminler de geliyor tabi bu süreçte. Kaka çoğunluğun birinci tercihi.
*Listenin kendisi gibi uçuk tahminleri pek yok. Berlusconi evlatları arasında kalmış ve bu sefer yön değiştireyim deyip Pirlo demiş.
*Son yıllarda yolu İtalya'dan geçenlerin bu ödül üzerinde hegamonyası mı var, yoksa bana mı öyle geliyor.
*Sabah Gazetesi listeyi değerlendirirken esmiş gürlemiş ve Villareal'de kadroya giremeyen Riquelme bile listede var demiş. Adamın Arjantin adına kadroda döktürdüğünden bihaber tabi.
*Fabregas'a ayıp oluyor düşüncesiyle listeye aldılar, yine aynı düşünceyle ödül de alıyor mu sana. Al işte curcuna.
Tekrardan liste;
Eric Abidal (Lyon puis FC Barcelone), France.
Daniel Alves (FC Séville), Brésil.
David Beckham (Real Madrid puis Los Angeles Galaxy), Angleterre.
Dimitar Berbatov (Tottenham), Bulgarie.
Gianluigi Buffon (Juventus Turin), Italie.
Fabio Cannavaro (Real Madrid), Italie.
Iker Casillas (Real Madrid), Espagne.
Petr Cech (Chelsea), République tchèque.
Rogerio Ceni (Sao Paulo), Brésil.
Cristiano Ronaldo (Manchester United), Portugal.
Deco (FC Barcelone), Portugal.
Mahamadou Diarra (Real Madrid), Mali.
Diego (Werder Brême), Brésil.
Didier Drogba (Chelsea), Côte d’Ivoire.
Michael Essien (Chelsea), Ghana.
Samuel Eto’o (FC Barcelone), Cameroun.
Francesc Fabregas (Arsenal), Espagne.
Gennaro Gattuso (Milan AC), Italie.Steven Gerrard (Liverpool), Angleterre.
Ryan Giggs (Manchester United), Galles.
Thierry Henry (Arsenal puis FC Barcelone), France.
Zlatan Ibrahimovic (Inter Milan), Suède.
Filippo Inzaghi (Milan AC), Italie.
Kakà (Milan AC), Brésil.
Frédéric Kanouté (FC Séville), Mali.
Miroslav Klose (Bayern Munich), Allemagne.
Younis Mahmoud (Algharafa), Irak.
Paolo Maldini (Milan AC), Italie.
Florent Malouda (Lyon puis Chelsea), France.
Lionel Andres Messi (FC Barcelone), Argentine.
Shunsuke Nakamura (Celtic Glasgow), Japon.
Guillermo Ochoa (America Mexico), Mexique.
Andrea Pirlo (Milan AC), Italie.
Ricardo Quaresma (FC Porto), Portugal.
Raul (Real Madrid), Espagne.
Franck Ribéry (Marseille puis Bayern Munich), France.
Juan Roman Riquelme (Boca Juniors puis Villarreal), Argentine.
Robinho (Real Madrid), Brésil.
Ronaldinho (FC Barcelone), Brésil.
Wayne Rooney (Manchester United), Angleterre.
Paul Scholes (Manchester United), Angleterre.
Clarence Seedorf (Milan AC), Pays-Bas.
Carlos Tevez (West Ham puis Manchester United), Argentine.
Luca Toni (Fiorentina puis Bayern Munich), Italie.
Kolo Touré (Arsenal), Côte d’Ivoire.
José Fernando Torres (Atletico Madrid puis Liverpool), Espagne.
Francesco Totti (AS Roma), Italie.
Ruud van Nistelrooy (Real Madrid), Pays-Bas.
Robin van Persie (Arsenal), Pays-Bas.
David Villa (Valence CF), Espagne

Pazartesi, Ekim 22

Winners&Losers, 22.Oct (Weekly)

Winners;
*ManU forvetleri kendini buldu. Tevez-Rooney ikilisi Ronaldo destekli vaziyette süper işler yapıyorlar, yapacaklar. Villa'yı boş geçmediler.
*Burak Yılmaz, Tigana'nın son dönemi de dahil olmak üzere epeydir kayıptı. Gecelerde kayboldu diyenler de çoktu. Geçen hafta oynanan maçta silkindi, bu hafta golünü de attı. Kendine geldi çocuk.
*Drogba döktürdü. Saha dışında da, içinde de. Hem işimi yapar aldığım paranın hakkını veririm, hem de çıkkar babalar gibi hakkımı savunurum dedi. Bravo.*Fenerbahçe... Kaç zamandır böyle rahat bir maç izlememiştim Kadıköy'de. Rakip Fenerbahçe'yi yenmek isteyince sarı-lacivertliler döktürüyor. Kapanan takımlara yine kilit yok tabi ama olsun.
*Semih'e ayrı bir parantez açmak lazım. Adaam kenardan oyunu seyrede seyrede komple bir ofans oyuncusu olmuş da haberimiz yok, gerçekten bravo.
*La Liga.. Real ve Barça mağlup kapattılar haftayı. Valencia ve Atletico 4'ledi, yamuk golcü Forlan aslında hiç de yamuk değil.
*Tugay Kerimoğlu 30 metreden öyle bir gol attı ki. Yeterlidir..
*Bundesliga'nın gol krallığı listesi 8'er golle Toni ve Klose'nin egemenliğinde. Adil forvet ekürileri işte.
Losers;
*Ziya Doğan, dolayısıyla da Trabzonspor'u başa yazıyorum. 6. dakika 2-0 öne geç. Sonra maçı ver, yeni bir panteri ortaya çıkar vs. vs. Gitti nitekim.
*Lincoln, ofansta iyi, koşuyor, çok zeki falan da o hep medet umduğumuz sorumluluk alan, takımı yöneten adam değil. Hele ki bu hafta kendini yerlere atıp atıp durması tuz biber oldu. Olmadı.
*France Football. Baloon listeye Irak'tan bile adam var. Bari bizim Hamit'i koysaydınız diye geçiriyorum bazen.
*Stuttgart, şampiyon olduktan sonra bitti. Hala ayılamadılar. It's over, ok.
*Milan geçen hafta Lazio'yu yalandan 5-1 yenince sevinmişti ancak uzun sürmedi. Empoli Meazza'da 1 tane koydu 3 tane aldı.

Pazar, Ekim 21

TrendDays - Sports Marketing Zirvesi

7 Kasım'da düzenlenecek spor-pazarlama-iletişim odaklı zirve. Organizatör Eğitişim. Trenddays başlığı altında yılda 3 kez düzenlenmesi planlanan zirveler serisinin de ilki aynı zamanda. Tema; Sports Marketing. Gönül ister ki oyun olarak kalmaya devam etsin bu futbol ama artık çok geç. Mahalle arasında bile oyun kalmadı, global arenada da esamisi okunmuyor doğal olarak. Platini TamSaha'da Bağış Erten'e verdiği röportajında hafiften bir iç geçirmiş konuyla ilgili. Şuna benzer bir şeyler söylemiş; "...bari kulüpleri endüstri ürünü gibi yönetmekten kaçının." Kötünün iyisi işte bu naif temenninin içinde.
Tekrar zirveye dönersek efendim; öyle Çırağan, Swiss falan beklemeyin mekan olarak. Bal gibi de spor salonunda yapılacak. Club Sporium mekan sponsoru olmuş. Sektörün kendi insanları bir araya gelip ter atacaklar herhalde. Güzel bir sinerji çıkar mı, sanmıyorum.
Ana başlıklar & konuşmacılar & moderatörler;

• Dünyada Neler Oluyor? Sports Marketing Nerede?
Joseph Ciprut, Millward Brown Türkiye İş Geliştirme Direktörü
• Türkiye’de Spor Pazarlamasının Gelişimi ve Iletişimi
Moderatör: Aret Vartanyan, Vodafone Medya İlişkileri ve Strateji Uzmanı
• Markalar Masaya
Moderatör: Hulusi Derici, Marka İletişim Hizmetleri Başkanı (Gönül Serdar Erener isterdi ama kısmet yine şımarık abi)
• Spor Tüketicisi ve Celebrity Kullanımı
Moderatör: Ali Karabayır, Spor Programcısı
• Spor Medyası ve Broadcasting
Moderatör: Barış Kuyucu, CNN TÜRK Spor Haber Editörü
• Spor Üzerine Bir Konuşma
Bilgin Gökberk, Spor Yorumcusu
Diğer Konuşmacılar;

• Aslan Değirmenci – Alpet Genel Müdürü
• Levent Soygür – Coca-Cola
• Arzu Savaş - Sportsnet
• Muzaffer Yıldırım – Mars Entertainment Group
• Elif Güvenen – Beko Marka ve reklam yöneticisi
• Kerem Mutlu – Playmaker
• Kenan Bengü – Allsports
• Tayfun Okter – AVEA
• Selda Özcan - Petrol Ofisi
• Sinan Öncel – Twigy
• İpek Özgüden – On İletişim
• Şansal Büyüka – Lig TV (TOP Sizde)
• Fuat Akdağ – NTV
• İlhan Uzundorukan – D Spor
• Atilla Gökçe – Spor Yazarı
• Nuri Çolakoğlu –Doğan Yayın Holding
• Özlem Çakır – Profesyonel İmaj ve İletişim Danışmanı
• Saffet Sancaklı – Menejer / İstanbulspor Kulüp Başkanı
ps: Ülker ve Turkcell'in yer almadığı bir sports marketing zirvesinden Alpet'in çay bardaklarını mı alıp geleceğiz ya da Bilgin Gökberk'in bilmem kaçıncı aşkına yazdığı o Venedik şiirini mi dinleyeceğiz? Neyse, orasını da organizatörler düşünsün. Vodafone TR'nin spora yatırımları geldiklerinden beri düşünce aşamasında. Reklamda oynattıkları frikik atan kaleciyi mevcut kıstaslar içinde değerlendirmiyorlarsa tabi.

Stadyum Melodileri 6 - We are the Champions

Quenn'in efsanevi kadrosundan kopup damarlarımıza işleyen efsanevi bir melodidir bu. Stadyum atmosferlerinde alışık olduğumuz o sert havanın uzağında olsa da, çok farklı duygularla söylenir her seferinde. Freddie Mercury tarafından sözleri yazılmış ve 1977 yılında çıkan "News of the World" albümü ile dinleyicilerin beğenisine sunulmuştur. Onlar da beğenmişler tabi, dopal olarak.
Efendim şarkı hakkında bir çok dedikodu var malum. Toplumun dışlanan kesimleri için yazılmış, eşcinseller için yazılmış, ötekileri kayırmış, berikileri korumuş falan filan. Lakin benim inandığım, -inanmak istediğim- tek bir açıklama var: "Certainly it's a relationship that could be, but I was thinking about soccer when I wrote it. I wanted a participation song, something that the fans could latch on to. It was aimed at the masses; I thought we'd see how they took it. It worked a treat. When we performed it at a private concert in London, the fans actually broke into a soccer chant between numbers. Of course, I've given it more theatrical subtlety than an ordinary soccer chant." Freddie Mercury'nin cümleleridir, ne de güzel söylemiştir derdim ama siz söyleyin bu kısmı, güzel oluyor.Quenn'in 1986 Wembley çıkartmasının videosunu izlerseniz 27. sıradaki "We are the Champions" ve koca "Wembley" nasıl da birbirlerine yakışmış görürsünüz. Efsanelerin buluşması böyle bir şey olsa gerek.
Bizim ülkemizde pek duymadım bu şarkıyı. Biz daha çok "sen kalbimin mehtabısın, çiçeğisin" makamındaki nağmelere ilgi duyuyoruz malum. Ha bir gün duyarsak da sesinm yine Saraçoğlu'ndan geleceğine eminim, o da ayrı konu. Real Madrid şampiyon oldukça söyler bu şarkıyı. Bir nevi Wembley-Queen buluşması gibi aslında, iki efsane yanyana ama serde Franko sevmezlik var. Olmuyor bir türlü.Milan'dan da duyarız bu şarkıyı, hatta İtalyanlar'ın her türlüsünden, milli takımlarına kadar. İngilizler'den, Avrupa'dan, dünyadan velhasıl. E malum, her yerden bir şampiyon. Güzeldir, özeldir şarkı. Dinlemek, eşlik etmek, söylemek gerekir. Hele ki stadyumda size eşlik edecek 10 binler varsa.

Cumartesi, Ekim 20

Lucas Biglia

Fenerbahçe-Anderlecht maçlarıyla ülkenin gündemine hafiften bir dokundu, futbol gündeminde ise epeydir var bu genç yetenek. 86 doğumlu, Arjantinli, U-20 şampiyonu. Doneler "büyük oyuncu olacak" lafzını yapıştırmak için çok uygun. Eli yüzü düzgün kısmına girmeyeceğim ama arkadaş saha içinde de çok düzgün. Canlı örneğini Saraçoğlu'ndaki Fenerbahçe maçının ikinci yarısında izlemiştik.Ancak Anderlecht'te oynamak beklentileri biraz daha aşağıda tutuyor gibime geliyor. İspanya'dan imdadına yetişenler olacakmış Lucas'ın, Atletico Madrid keseyi bir türlü kapatamadı. Sonu Fiorentina gibi olmasa, arkalarında Rus desteği de yok, nereye kadar göreceğiz bakalım. Ha o olmazsa Fener olur, birisi alsın bu adamı ama.

Yunanistan maçının diğer kaybedenleri

Fatih Terim, Milli Takım, Ulusoy vs. bunlar maçın gözle görünür kaybedenleriydi. Biraz da kıyısından köşesinden stada gelen ve ekran karşısında duran taraftarları koyalım görünür kaybedenlerin arasına.Madalyonun öbür yüzü var bir de, görünmeyenler. En başa sponsorları koyuyorum şahsen. Özellikle de maç günü sponsoru Turkcell'i. Sahada jingle'ını çaldırdı, stad girişine dev Cell-o maketi koydurdu, kale arkasında bayrak açtırdı, stadda 2 maskot gezdirdi vs. vs. Daha vardır mutlaka gözümden kaçanlar, VIP salonunda desk falan da açmıştır. Her neyse efendim, maçtan sonra ciddi bir kayba uğradığını söylemeye gerek yok sanırım. Yatırımların pozitif geri dönüşleri ancak olumlu bir havayla mümkündü, yakalayamadık. Her türlü coşku karesi de zaten maçın bitiş düdüğüyle hüsrana delil arayışına dönüştü. Diğer sponsorlarda da geleceğe dair bir kıpırtı oldu. İyi işler yapamazsak, ne anladım ben bu sponsorluktan hesabı.Efendim diğer kaybeden de sevgili basınımız. İki-üç firmanın anlaşmalarını bizzat biliyorum ki; maç günü elde edilecek başarı ile ertesi günü spor sayfasının yarısının kapatılmasıonı birbirine endeksleyen imzalardı. Keza TV'de de reklamlar bir hafta daha dönmeye devam edecek ve planlar biraz daha esneyebilecekti. Elde var sıfır. Yaa sevgili basın, siz Emre ve arkadaşlarını sevmezseniz sizin maaşlarınız sekteye uğrar. Racona ters.

Son kaybeden de kutsal değerlerimiz oldu, biz olduk yani. Stadda oyunun her kötüye gidişinde araya sokuşturulan "şehit" lafları -dilim varmıyor ama- onları kullanmak gibiydi. Olmadı, yakışmadı.

Cuma, Ekim 19

GeneratioNext of Georgia

Euro 2008 yolunda ve Avrupa'da kulüpler bazında önemli işler yapıyor bu sene İskoçlar. Çok iyiler, çok hızlılar. Çarşamba akşamı Gürcistan maçına da bu havayla çıktılar. Karşılarında da Arçil ile Şota'nın memleketi olarak gündemimize giren Gürcistan var. Kağıt üstü kolay galibiyet.Her ne kadar Rıdvan Gürcüler'e epey şans tanıdıysa da genel kanı İskoçlar lehineydi. Neyse efendim maçı Gürcüler 2-0 kazandılar. Bu galibiyet sadece favorinin yenilmesi olara değerlendirilmemeli. Yepyeni bir nesil geliyor Gürcistan'dan. Hem de şöyle böyle değil. İskoçları dağıtan kadroda 20 yaş ve altında 4 tane oyuncu var. Leverkusen'i uçuran Einstein saçlı Teknik Direktör Klaus Toppmöller'in Iskocya karsisinda kaleyi Dinamo Tiflis'in 3. kalecisi Giorgi Makaridze'ye (17, ilk kez milli oldu) teslim ettigini gördük ve Levan Kenia (16), Levan Mchedlidze(17, ilk golun sahibi) ve Jaba Kankava (20) gibi genc futbolculara gorev verdigine şahit olduk büyük bir şaşkınlıkla.Büyük kumar gibi görünse de imrenilecek bir durum var ortada. Şartlar müsait olursa çok iyi işler yaparlar ilerde. Bize de izlemek düşer, bir yanımızda Hakan Şükür, bir yanımızda Fatih Terim. Ne de romantik oldu be.

Perşembe, Ekim 18

ASY'de bir "milli" maç

Fatih Terim'in ısrarları üzerine Ali Sami Yen'de karar kıldı sporumuzun yöneticileri bu önemli maç için. Çok şey söylendi seçimle ilgili, yazıldı, çizildi ama muhtemel bir mağlubiyet karşısında alacağımız taraftar tepkilerini minimuma indirmek için ASY-Terim ilişkisini kullanma savı benim aklıma en fazla yatanı oldu. Nitekim maç sonunda istifa seslerini bastırmak için "kontratak" geliştiren gönüllü Terim sevdalıları Ultraslanlar ,İmparator'larına saygılarını sundular. (Bir aralar bu ülkede tek cumhuriyet vardır Fenerbahçe Cumhuriyeti de neyin nesi diyenlerin şimdilerde monarşiyi kabullenmeleri de hep güldürür beni ya neyse.)Maçı Sinyor'un plansız planıyla kaybettik. Forvetten adam çıkarıp, 20 dakika sonra bir başka forveti oyuna sokmak gibi bir şey söz konusu oldu ki saon durumda 2 uzunla kaldık ilerde. Nitekim karşıda hala 5 tane uzun ve çakı gibi defans oyuncusu var. Fizik gücümüzün eksikliğini gördük, İbrahim Üzülmez'in konsantrasyon eksikliğini de yaşadık, hissettik. İkinci yarının başından beri sol koridoru bir türlü dolduramayan İbrahim, golde de gereksiz ofsayt hamlesiyle teşekkürü hak etti. Tuncay'ın formsuzluğu da üst düzeydeydi. Herşeyden önce biz takım değildik. Tribünlerin ısrarları, araya -hoş olmadı bence- sık sık şehitlerin sokulması ve verecekleri gazdan medet umulmasına rağmen. Klasik gazete başlıklarına girmek istemezdim ama giriverdim bile. Terim-ders-Emre-ahlak-basın kısır döngüsünü bu maçta da yaşadık. Maçı kaybettik, özgüvenimizi de. Geçmiş olsun.
Basınımızın sevgili kalemleri olayı köşelerine şöyle taşımışlar;
Mehmet Demirkol: Lig'den Kötü Bir Takım (Milliyet)
Ömer Üründül: Hiçbir Şey Oynamadık (Sabah)
Turgay Şeren: Ceketini As Fatih (Akşam)
Erman Toroğlu: Uyuttular Bizi... (Hürriyet)
Ahmet Çakar: Utanın! (Sabah)
Mustafa Denizli: Son Değil... (Milliyet)
Necati Bilgiç: Toptan İstifa (Fotomaç)
Can Bartu: Daha Kötüsü Olamaz (Hürriyet)
Rıdvan Dilmen: Kötü Oynadık (Milliyet)

Rehhagel offers Turkey no quarter

uefa.com'da atılan aşağılayıcı başlık. İçimizi yaktı, yıktı ama malesef gerçek bu. Terim'in "gruptan kolkola çıkarız" temalı açıklamalarının ardından Rehhagel "onlar bizi 4-1 yenerken bizi düşünmediler, biz niye başkalarını düşünelim" gibisinden esti gürledi. Esip gürlemekle kalmadı, bizzat saha içinde de uyguladı uygulattı. Sonuç; bize hüsran. uefa.com'daki editöre neşe kaynağı, başlıkta hafiflik eğlencesi. Dilendik, dilendik ama Rehhagel vermedi. Durum budur.

Çarşamba, Ekim 17

Genç yaşta gelişen Aston Villa atakları

Lance Heslop'u kadrosuna kapmış Aston Villa. Aklımda hep Trabzonspor ve Alpay ile bir yerde durur bu takım. Bu 17 yaşaltı tüm kategorilerin genç millisi Yeni Zelandalı'yı kadrosuna katınca silkinme vakti gelmiş herhalde dedim. Belki haklıyımdır. (Heslop aşağıdaki arkadaşlardan birisi, detaylar "az sonra")Genç arkadaşımıza dönersek tekrar, Auckland Akademisi'nin yükselen yıldızıymış kendisi. Yeni Zelanda'da da başka şehir yok mudur bilemiyorum. Özgüveni ve hedefleri olan birisi verdiği demeçlerden belli oluyor. İngilizce konuşması da bir avantaj, gelecek yıllarda göreceğiz kalitesini.

American Dreamz

Pele başlattı bu trendi, bizim Ertegünlerin Cosmos'una gitti. Sözde sonradan oluşma Amerikan ulusuna futbolu sevdirecek. Olur mu bu kadar çabuk mirim. Adamlar tüketim toplumu, önce şu futbolu tüketmeye hazır hale getir ki insanlar rahat kabullenebilsin. Neyse efendim ardından Avrupa'nın ünlüleri sırayla emekliliklerini geçirmek üzere gittiler Kuzey Amerika'ya. Kimler yok ki listede... Best, Müller, Matheus, Cruyff, Beckhanbauer ve daha niceleri. Bir türlü tutmadı maya. Amerikalılar futbolun küreselleşmesi ve kapitalist bir çehreye bürünmesi için dış dünyada var güçleriyle çalışırlarken kendi ülkelerinde ikonların ardına sığınarak yaz yağmurları estirdiler. Yılların "genç yeteneği" Adu'yu çıkardılar, tuttu biraz ama etki yine az. Bombayı patlattılar ve Beckham'ı LA Galaxy'e getirdiler. İşte size şov, işte para, alın izleyin. Çocuklarına harçlık vermekten başka görevleri olduğunu düşünmeyen zamane ebeveynleri misali. Beckham Hollywood'dan arta kalan zamanlarında oynuyor bu arada, belirtelim. Reklamdı, röportajdı, Victoria'ydı derken vakit çabuk geçiyor orada. Çekici yer vesselam.Olaylar böyle gelişirken bombayı Thierry Henry'den duyduk bugün. Resmen bitirdi kendini ama ne yaparsın. Laf ağızdan çıkmış bir kere: "I want to play in the US, and I love NY" Eller havaya, tempo. Sırada Figo'nun adı var. Göreceğiz. Bir de Hakan Şükür'ü gönderdik mi tamamdır, kozmopolitanlığı tamamlama babında.

dedikodu

*Barcelona Zambrotta ile anlaşamamış, olmamış, sevememişler birbirlerini delicesine. Almanya'dan bir aşk bulmuş Barça; Lahm. Bayern'in üzerine çullanacak herkes çok yakın zamanda. Sezonu Barça açtı. Hayırlısı.
*Barça ile ilgili bir başka haber ise Cesc Fabregas ile ilgili. (Bunu her postta yazsam yine eskimez, o derece) Gelecek sezon için göz koymuşlar Wenger'in yıldız gencine. Ne olacak bu aşkın sonu göreceğiz.
*Bahtsız bedevi Riquelme için Betis sözleri dolanıyor. Bir türlü oturtamadılar kendilerini her iki cenah da. Sevilla'nın baskısı var bir de Betis üzerinde. Enteresan bir şey olur.*Riquelme'nin Şili'ye salladığı 2 tane Milan'ı da hareketlendirdi diyorlar. Adam sezon başında kulüp bulamazken şimdi dedikoduların başında geliyor.
*Mutu için Real Madrid sesleri yükseliyor ama yerinden memnunmuş. Hapçı adam her zaman garip olmuştur zaten.
*Del Piero oraya gidecek burada kalacak derken Juve'yle el sıkışmak üzereymiş. Aferin kendisine. Neyine bu yaştan sonra yeni ufuklar. Torino dar mı geldi.

Salı, Ekim 16

Mauro Icardi

14 yaşında, Arjantinli, deli topçu. Futbol ekseninda adı geçtiğine göre daha bu yaşta, tahmin edersiniz ki Messi'nin son versiyonu. Kanarya Adaları'nda İspanyol-İtalyan pasaportuyla Vecindario takımının altyapısında oynuyor yaklaşık 5 yıldır. Yetenek var, boy var, fizik var çocukta. Bayram Tutumlu ile alakası olmayan scout'lar buluyor bu gibi adamları. Nou Camp'ta bir haftalık standart Barça gezisine alınıyor. Sonrasında büyük ihtimal ailecek İspanya yollarına düşecekler. FC Barcelona, Real Madrid, Sevilla, Espanyol, Deportivo girişimlerini sürdürüyorlarmış çocuğu kazanabilmek için ancak peder bey tok satıcı. Nuh deyip de peygamber demeyecek cinsten. Ucuza bırakmayacak belli ki.Scout Sixto Alfonso'dan uzman görüşü: "We are talking about a player that could create history if he carries on evolving in the same manner,"

Pazartesi, Ekim 15

Adamın biri / 3

Gary Lineker,

Efsanevi İngiliz golcü,
BBC yorumcusu, sunucu,
"Football is a simple game; 22 men chase a ball for 90 minutes and at the end, the Germans always win."

Milli Takım..

Cumartesi, Ekim 13

Road to Euro 2008

Bugün Avrupa'da maç günü. Gruplar bir nebze daha şekillenecek. Kimi takımlarda sorunlar var, kimileri daha bir arzulu, güçlü. Ortaya karışık bir tablo var velhasıl. Bizimkilerde de garip bir durum söz konusu. Hem hırs var, hem de tedirginlik. Terim Hoca'm en doğrusunu bilr ve takımını en iyi şekilde hazırlar. Eminim ben.
ps: Moldova'ya şimdiye kadar hiç yenilmemişiz.*Polonya, Hırvatistan, Almanya gibi takımlar galibiyet almaları halinde yolun sonuna gelmiş olacaklar.
*Fransa, Türkiye, Portekiz'in mutlak kazanmaları gerekiyor yoksa moralmen bir çöküş yaşanabilir hepsinde de.
*Bizim grupta Yunanistan - Bosna maçı kilit maç. Yunanistan mağlup oldu mu, biz de alt ederiz büyük ihtimalle.
*G Grubunun zirve maçı Romanya ile Hollanda arasında oynanacak.
*Faroe - Fransa maçını Selçuk Dereli yönetecek, Ulusoy devre arasında Ribery'i oyundan at talimatı verebilir. (Maça 6-7 saat kala bizim hakemler Londra'ya inmeyi hala başaramamışlar bu arada)
*Sitelerde dolaşırken ironik bir anketle karşılaştım. Rooney ile Owen bir arada oynamayı becerebilecekler mi? şeklinde. Güldüm tabi.Group A
Armenia v Serbia, Poland v Kazakhstan, Belgium v Finland, Azerbaijan v Portugal
Group B
Scotland v Ukraine, Faroe Islands v France, Italy v Georgia
Group C
Hungary v Malta, Moldova v Turkey, Greece v Bosnia-Herzegovina
Group D
Slovakia v San Marino, Cyprus v Wales, Rep. Ireland v Germany
Group E
England v Estonia, Croatia v Israel
Group F
Iceland v Latvia, Liechtenstein v Sweden, Denmark v Spain
Group G
Belarus v Luxembourg, Romania v Netherlands, Slovenia v Albania

il capitano Totti

Totti'nin 13 Mayıs'tan kalma doping davası düştü. Kontrol için vermesi gereken idrar örneğini geciktirdiği için açılmıştı dava.
Olayın üzerine gidlme sebeplerinden birinin de Totti'lerin 2. çocuklarının o gün doğmuş olması diyorlar "otoriteler."Koca kaptan sezonu 26 golle kral olarak tamamlamıştı malum, İtalya'yı da bırakıp varım yoğum Roma ulan demişti. Bu doping olayında suçlu bulunsaydı bir çuval inciri berbat edecekti ya neyse, yırttı şükür.

Cuma, Ekim 12

Hawar Mulla Mohammed

27 yaşında, Iraklı-Kürt, orta saha topçusu. 2006 yılına kadar ülkesinde top koşturmuş. Sonrasında Lübnan, Emirates ve Güney Kıbrıs maceraları var. Savaş gördü, acı çekti, Kürt kökenli, Iraklı. Yani mükemmel bir PR malzemesi. Bu adam arkasına aldığı destekle büyük yerlere gelecek kalibrede şimdiden. Oyunculuğunun nasıl olduğunu bilmiyorum ve bu satırlar kendi çapında bir küçümseme de içermiyor ama gerçek bu; PR.Irak'ın Asya şampiyonu olmasına da bu pencereden bakmak lazım. Acı çeken ülkenin Franco yöntemiyle gözlerine sürme çekmek. F'ler devrede yani. Azra'nın "the best" olduğu dönmede, Nijerya'daki güzellik yarışması radikal İslamcılar ve recm ekseninde iptal edilmiş, yarışma da İngiltere'ye alınmıştı. Müslüman bir ülkeye verilecek en güzel cevap yine bir müslüman ülkeden gelmeliydi, modern bir çizgide. Azra Akın boşuna mı kainat güzeli oldu yoksa, yapmayın, etmeyin. Neyse efendim konuya dönersek futbol, insan, acı, keder, duygular kullanımdalar, giderek de artacak bu ürünlere olan talep.

Hawar Mulla Arminia Bielefeld'e yol alacak büyük ihtimalle. Orada daha göz önünde olacak, PR kabiliyeti yüksek kişilerin ellerinde yükselecek. Kurulacak Kürdistan milli takımının kaptanlığını yapıp futbola veda edecek. Hayatı film-kitap olabilir...

Bence çok saçma durmadı Livornolu dostum, Az ilerde Milano var. Biraz daha yaklaş.

Türk futbolunda bayram

Bayramdır malum, birlik-beraberlik mesajlarının havalarda uçuştuğu günler, herkeste bir mesaj verme kaygısı, kucaklaşma dürtüsü. Herkes demişken geleneklere hala değer veren ve post-modernizmden yeteri kadar nasiplenememişlerden bahsediyorum tabii ki. Bayramlar güzeldir bu coğrafyada. Carlos'a el öptürülür, Hagi bayram namazına götürülür yeri geldiğinde. Baklava vardır bir de. Antrenman sonrası gönül alma işine yarayan bu tatlımız bayramların vazgeçilmezidir. Yani düz mantıkla; bayrama antrenman denk geldi mi ortam kral olur. O tepsi bitecektir, kaçış yok Alex, lütfen, lütfen.
Futbolumuza yön veren kurumların sanal mecralarına göz attım vesileyle.
*TFF'nin sitesine bayram uğramamış, onların gözü Moldova'dan başkasını görmüyor malum şu sıralar.
*Fenerbahçe resmi sitesi "İyi bayramlar, Türkiyem" mesajıyla açılıyor, birinci haber Aziz Yıldırım'ın bayram mesajı. Önce Fenerbahçelilerin sonra herkesin bayramı kutlanmış.
*Beşiktaş da sitesini "Bayramınız kutlu olsun" temasıyla açmış ve Yıldırım Demirören'in Beşiktaşlılar'a hitaben geçtiği bayram mesajına yer vermiş.
*Galatasaray cephesi ise ağır abi konumnda tatil yapıyor. İntroda UEFA rakipleri var hala, ana sayfada da editörden 2 satırlık bayram tebriği. Frankofonluk böyle bir şey işte.
*Yine futbolumuza yön veren(!) kontratak ise tüm insanların bayramını kutlamaktan kaçınmıyor. Kutlu olsun, mutlu olsun. Bayram gibi olsun...