Dergilerin okur köşelerine yazılan basmakalıp içerikli cümleleri koymaya niyetim yok aslında ama koymamak için de kendimi zor tutuyorum.
4 yıl önceydi galiba, Erenköy'den Çamlıca'ya taşınmanın arifesi. Herşey tamam da, yatağın altına özenle istiflenmiş sarı kağıtlar kalmak zorunda geride, daha bir sürü eşyayla beraber. Yeni ev küçük, veda vakti bazı şeylere. Her salı gününe hayat veren sayfaları nasıl geride bırakabilir ki insan? Gerçekten çok zor oldu be.
Düşünsenize 100'ün üzerinde sayıyı özenle biriktir, toparla, aralarına notlar yaz, saygı göster, değer ver, başkalarına okutma. Sonra onlardan vazgeçmek zorunda kal, gereksiz bir taşınma merasiminde hem de. Sağdan soldan gelen tepkiler de cabası; sararmış sayfalar, günü geçmiş yazılar, demode haberler...Velhasıl, bıraktık hepsini. Banu Yelkovan orada da vardı ya, Yiğiter Uluğ, Tanıl Bora, Bağış Erten... Hepsi oradaydı. Ben de olmalıydım, futbolu seven herkes olmalıydı, oldu da.
Sonra kapattılar Radikal'in efsane ekini. Radikal Futbol'u. Zirveye taşıyıp, misyonlarını tamamlayıp kapattılar.
Beklentilerle geçen bir fetret devri ve ardından hep gazetelerin referans bölümlerinde gördüğümüz meşhur 4-4-2 geldi evimize, nam-ı diğer four four two. Önce korkak bir girişimde bulundu gerçi geri tepen cinsten ama sonra daimi şekilde attı kapağı, iyi de etti hani...
Elimde 27 sayısı bulunan, 19. sayısı henüz yayınlanmış bir dergidir bu bahsi geçen beyler!İş hayatının kasvetinden uzaklaşmak için yeşil sahanın kontrataklarına sarılan birisinin acizane bloguna da yer verdiler sayfalarında. Sağolsunlar tabi ama daha da önemlisi hep olsunlar. Çoğalarak olsunlar, bizimle, bizim içimizde, sahanın yeşilinde kalsınlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder