





Enke'nin cenaze töreninin yapıldığı anlarda, Antonio De Nigris kalbine yenik düştü, aynı günün akşamı futbol taraftarlarının doldurduğu Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki GSCC-FBUlker basketbol maçında parkelerde kan vardı... Ne oyun ama!

Ben henuz Fenerbahceli olmamistim, bunu biliyor ve bana surekli "Fener'i tutuyorsun degil mi" diye soruyordu. Oysa ben Samsunspor disinda bir baska takimi niye tutayim bilemiyordum. Mutlaka iki takim mi tutulmaliydi. 7 yasina geldigimde cikletlerden cikan futbol takimi resimleri ilgimi cekti. Vefa'nin resmini bulmak cok zordu. Bir arkadasimdan bir Giresun, bir Bolu ve bir Besiktas karsiliginda degiserek edinebildim. Cikletlerden cikan resimler icinde bana en guzel geleni Galatasaray'in resmiydi. Gunesli bir havada cekilmis, parcali formali, seyircileri selamlayan, seremonide bir takim... ve Cilli Mehmet diye bir futbolcu duruyor en basta... Neden Cilli dediklerini cok merak etmistim. Fener'in resmi ise bir gece macinda cekilmis ve 6 futbolcu ayakta 5'i de onde comelmis karanlik bir resimdi. Onlarda hicbir futbolcunun adi Cilli degildi. Alpaslan veya Cemil'di. Galatasaray Fener'e gore o kucuk aklimla daha aydinlik geldi...O gun Galatasarayli oldum. Bir daha da Samsunspor'u tutmadim. Sadece sempati besledim formasinda Ataturk heykeli olan takima...
Ne bir galibiyet ne de baska birsey... Sadece aydinlik cekilmis bir resim beni Galatasarayli yapti... Gidip Babama durumu anlattim, "ben dedim bu sari kirmizi takimi tutuyorum"... Rahmetli kimbilir ne uzulmustur, ama bana belli etmedi... Sadece bir "vay be" dedigini animsiyorum... Bir kac sene sonra da gocup gitti zaten... O olmeden once oynanan en son Fenerbahçe Galatasaray macina baktim cok sonralari ve macin sonucunu ogrenince de cok mutlu olmustum... Galatasaray'i yenmisti Fener...
Alcorcón: Juanma; Rubén Sanz, Iñigo López, Borja Gómez, Nagore; Rubén Sanz; Ernesto Gómez (Jeremy, min.65), Sergio Mora, Fernando Bejar (Carmelo, min. 75); Diego Cascó y Borja Pérez (Bravo, min.82).


ABD'ye giden herhangi bir ünlüyü bir NBA maçını izlerken yakalamak standartlaşan bir durum artık, aynı durum şimdi de tersten işliyor, NBA yıldızları haftasonu Emirates'te görüntülendiler, Stamford'da şov yaptılar. Chelsea-Liverpool maçının kaçırılmayacağı onların da malumu. Avrupa Şampiyonası'nı TV'den seyreden Andrei Kirilenko ve bizim Mehmet Okur yanlarına Chicago'nun çaylağı Derrick Rose'u da alarak sahada takıldılar. ABD yapısına uymayan bir maçtı gerçi Stamford'daki skorun kısırlığı açısından. Emirates'e gidenler bir nebze olsun kendilerini ait oldukları ligin ülkesinde hissetmişlerdir.

Premier Lig'in bu sezonundan seçtiği 11 şu şekilde; Shay Given, Glen Johnson, Turner, Rio Ferdinand, Benoit Assou Ekotto, Giggs, Lampard, Gerrard, Wright Phillips, Torres ve Arshavin.. Bu 11'in hemen sonrasında Arshavin'i çıkarmış ve çılgın takım arkadaşı Trinidadlı Kenwyne Jones'u eklemiş, son maçtaki üstün uyumlarının etkisi olsa gerek. Bu uyum aynı zamanda Bent'in Tottenham'da bulamadığı havayı da sağlamış gibi, golleri ardı ardına sıralıyor.

Sol takımda 29 gün kaldı ve ayrıldı sonrasında. Ayrılığın ardından bir süre ses çıkmadı taraflardan, sonrasında Mr. Campbell resmi açıklamalarda bulundu newsoftheworld'e, birkaç pasaj dinleyelim: "I knew I would be the club's first big signing but was told I would be the first of many. Names like Roberto Carlos and Benjani were mentioned. But nothing materialised. And you know when people have money because things happen quickly. The only thing I'm guilty of is taking people at their word."
Ronaldo Real'in her maçında bir iki sallıyor, Messi ile bu kez aynı ligde çekişiyor, güzel olacak herşeye rağmen. Bu arada Ronaldo'nun CR7 markası ne olacak onu merak ediyorum, bir üst modelleri CR9 ile satıyoruz demiş midir acaba, kendini yenilemiş midir? Yoksa Raul'la pazarlığa mı girişti eli biraz daha güçlenince 7 numarayı almak için..
Listenin başında en yakın rakibini neredeyse ikiye katlayan Real Madrid var tabi, Milan'ın yer almadığı listede Genova ve Napoli üstlerde. İspanya'dan Barça ve Real dışında bir de 20. sıradaki Sevilla var. (Listede sadece ödenen paralar var, satılan oyunculardan elde edilen kalemler dahil edilmemiş)
Manchester United'ın en uzun süreli kaptanı Bryan Robson da bu kervana katılmış. Teknik direktörlük kariyeri boyunca dengeli bir şekilde iniş yaşayan hoca bu sürece daha fazla dayanamamış ve ülkesi dışında bir yere gitmeye ikna olmuş sonunda. Kendisi artık Tayland Milli Takımı'nın teknik direktörü. Aklımdan geçen tatilini geçirdiği ülkede gelmişken kalayım türünden bir yaklaşım içerisine girmiş olması ama neyse, öğreniriz elbet. Toplamda 4 yıllık anlaşma yapılmış hoca ile. Kaptan Marvel'e iyi tatiller, iyi çalışmalar diliyoruz.
Aşağıda örnek fiyatlar var;
Şimdi yeni bir sezon, Galatasaray dahil olduğu her kulvarda favori ya da başaltı takım. İşler Birinci Fatih Hoca'dan beri hiç olmadığı kadar yolunda. Tam da bu ortamda Galatasaray Dergisi'nde bir başyazı yayınlanıyor Adnan Polat'ın kaleminden. Başlık Galatasaraylılık. Yazı genel ifadelerle Galatasaray'ı ve Galatasaraylılığı onore ediyor, son bölümde ise ''Galatasaraylılık, tüm ögeleriyle bir bütündür. Bu nedenle bölünemez, parçalanamaz. Bu yolda uğraş verenler, tarih boyunca olduğu gibi, hiçbir zaman başarılı olamazlar. Galatasaray, Türkiye'dir.'' ibareleri ile yazı sona eriyor.
Şimdi bu noktada Daum'un iddiasız görünmek için her zaman özel çaba sarfettiğini söylemek de mümkün ancak insana sormazlar mı, tüm demeçler aynı olsun da kulübün hakikaten ne istediğini, ne hedeflediğini biz de bilelim. Daha Aziz Yıldırım'ın Türkiye şampiyonluğuna endeksli hedeflerini unutamamışken..
Bu güzel adamı en son HaberTürk'te gördüğümüzde döktürüyordu. Doğal olarak onu döktüler. Sonrasında TRT geldi, Barikello'yu yeniden sempatikleştirip geri verdi bize, bildiğin Bariçello işte adam! Avrupa yakasında takılsa da iş icabı, hep karşının taksisi olarak kaldı, saf ve temiz oldu.
Yukarıdaki gerilla çalışması da bu United-City mücadelesinin çok hoş bir örneği. Taze City çocuğu, geçen ayın United'lısı Tevez huzurlarınızda. Machester'a hoşgeldiniz!
Konuyla ilgili UEFA sitesindeki resmi ibareyi de geçelim, netleşsin durum; "Media rights Dogan TV Holdings will exploit the media rights on its KanalD TV channel – one of Turkey's leading free-to-air channels. KanalD will show live free-to-air coverage of the first-choice game in each matchweek, including the first-choice match featuring a Turkish club, as well as a weekly highlights programme. Additional live games will be scheduled on DSport-branded channels (part of the DSmart digital platform). Furthermore, the platform-neutral approach taken by UEFA means that Dogan has been granted internet and mobile exploitation for all matches"
Beni asıl geren kısma geleyim şimdi. Bu D-Smart'ci beyefendilerin piyasaya çıktıkları ilk zamanlarda soyledikleri bir söz vardi, çerçevletip Digiturk'e gönderenler bile vardı yahu; "D-Smart'a bir kere para verirsiniz, bir daha da vermezsiniz, tüm kanallari ömür boyu bedava izlersiniz" (İç ses: Vay, süpermiş abi, hemen alalım, biz ölünce çocuklar da bedavaya izlemeye devam ediyoramış hatta)
Bitti mi, hayır! D-Smart’ın yepyeni hileleri var. "First choice game in each matchweek" diye bir ibare var mesela UEFA’nın maç yayınları ile ilgili anlaşmasında. Yanlış anlamıyorsam Türk takımlarının o hafta oynayacakları en "top" maç açık kanalda yani Kanal D'de olacak, ilk seçim, ilk tercih free yayınlanacak. Benim içimden Trabzonspor'un tüm maçları Kanal D'de olacak gibi bir şeyler geçiyor ama hadi hayırlısı. Kimin "first choice"i olacak merak ediyorum.
Turkcell Süper Lig'imizde yeni sezon 7-8-9 Ağustos 2009 tarihinde başlayacak ve 9 Mayıs 2010'da oynanacak maçlarla tamamlanacak. Evet aynı teraneler, sıcağın en sıcak olduğu zamanlarda çılgınca maçlar bizleri bekliyor. İlk hafta mesela Diyarbakır, Antalya ve Antep evlerinde oynayacakları, 45 derece filan mı olacak ki hava. Yine ilk hafta büyüklerden hiçbirisi evinde değil. Galatasaray'ın maçı Antep'te. Fenerbahçe son haftalarının belalısı Denizli ile ilk hafta karşılaşacak. Sivas 2 sezon önceki gibi açılışı Trabzon'la yapıyor.
Sosyal hayatın birebir yansıması oldukları söylenen futbol sahaları da Türkiye’de ilk kez gerçek manada sosyal hayata dokunmuş oldu böylece. İronik oldu belki ama olsun, sahanın iç kısmı ilk kez bu kadar yakından dokundu sahanın kenarındakilere.
Galatasaray ayarındaki -global rakiplerine oranla limitli ve üst düzey liglerde yer almayan- bir futbol takımı için geriye tek bir ciddi gelir getirecek kalem kalıyor, o da futbolcuları satmak. Mehmet Topal ve Arda için teklif edilen totalde 30 milyonun üzerine çıkan miktarı bir şekilde kabul etmek. Bunu yapmadılar, yerine bir şey de koymadılar, hal böyle olunca Galatasaray için çöküş aslında o dönemde başladı. Sonrası malum, can havliyle satılan Meira -arkasında her ne kadar başka işler olsa da- krizin dışa vurmuş haliydi. Ligin bitimine 1 hafta var ve Galatasaray Avrupa’da yer alabilmek için ligin ikincisini kendi sahasında yenmek zorunda ve daha vahimi kimse tarafından favori gösterilmiyor!
Son olarak konuyu tekrar TOBB kampanyasına bağlarsak; Ekonomik problemlerin aşılabilmesi için aksiyon gereklidir, kenara koyarak değil, eldekini harekete geçirip onu ekonomik değer kazandırarak krizler aşılır. Bir futbol takımının en büyük sermayesi de futbolculardır, bırakınız oyuncular gitsin, evde kalan her yıldız sönmeye bir adım daha yaklaşıyor. Siz de yeni yıldızlar yetiştirebilmek ve onlar için cazibe merkezi haline gelebilmek için gerekli olan maddi güce sahip olun.

İnönü'deki Fenerbahçe-Galatasaray maçı evet. Gerekçe "UEFA'ya sözümüz var, kusura bakmayın" şeklinde. UEFA'nın üyük etkinliklerinden birisinin -final gibi- gerçekleştirildiği şehirde aynı hafta bir başka -futbol eksenli- büyük etkinlik gerçekleştirilemezmiş. Bizimkiler bunu yeni mi öğrenmiş? Mümkün.. "Del Bosque'yi alıyoruz, bir de sözleşmesindeki maddelere mi dikkat edeceğiz" felsefesi burada da tezahür etti galiba. Ne sözler vermişiz be, tutacağız mecbur!
Tenis maçı skoruyla biten Barcelona maçının etkisi yoktur umarım bu hikayede. (6-2, game Barça!)
Bizde ise federasyon daha formanın neresinde ne olsun tartışmasına girecek. Sonra kulüplerin mevcut anlaşmalarını yok sayıp bir şeyleri ligin sponsor firması lehine düzenlemeye çalışacak. Sonra işte kavgalar, gürültüler. Temmuza sarkarsa gör sen curcunayı. Gerçi o dönemde daha sezonu rezil geçiren iki büyük takımın transfer çalışmaları devam ediyor olacak, forma olayına niye şaşırdıysam artık!
Bitime 2 hafta var ve henüz düşmesi kesinleşmiş takım yok. Boro ve WesBrom şu aşamada en kötü durumdalar, son 2 haftada alacakları iki galibiyet onları da kurtarır ama şu zamana kadar kurtulmamışsa, bundan sonrası da zor tabi. Bu hafta kazanan WesBrom menajerinin "önümüzdeki hafta kolay bir L'pool maçımız var" mealindeki açıklamaları güzeldi, gülerek söyledi adam, bizde düşen takımın hocasını gülerek örseler vururlar, vururuz ya da, biz de bizden biriyiz nitekim.
3-1 yenildi "Tuncaylı Boro". Resmi site "final countdown" demiş, nasıl istersen öyle anla tadında bir tanımlama. Yolun sonu görünüyor gibi işte.