Perşembe, Ağustos 23

Transfer borsası

Avrupa'da deli paralar dönüyor her transfer dönemi. Bu sezon biraz abarttılar, oyuna çevirdiler piyasayı o malum büyükler. 8-10 takımdan oluşan bir döngü var, her takım bir sonrakine oyuncu satıyor, bir öncvekinden oyuncu alıyor. Ne ala memleket. Kırsalda pişip de büyük takıma atlayanlar var bir de, onlar da sıralarını bekleyecekler artık.
Avrupa'nın rakamsal transferleri;

Bundesliga'dan ayrılan: 118.900.000 Bundesliga'ya gelen: 187.580.000 Sonuç: -68.680.000
Primera Division'dan ayrılan: 247.820.000 Primera Division'a renk katacak olan: 464.000.000 Sonuç: -216.180.000
Preiere League'den ayrılan: 286.066.000 Premiere League'e gelen: 645.275.000 Sonuç: -359.209.000
Serie A'yı terk eden: 186.825.000 Serie A'ya gelen: 280.345.000 Sonuç: -93.520.000

4 büyük lig maşallah, ne var ne yok toplamışlar, verdikleri paralar aldıkları paraların üzerinde doğal olarak. 1 milyar 600 milyon dolar toplam harcama. Dudak uçuklatıyor. Henry, Robben, Ribery, Heinze, Sneijder, Nani, Anderson, Alves, Malouda, Torres, Bent, Pepe, Milito, Forlan, Chivu, Pato, Tiago...
Liegue 1'den ayrılanlar: 303.000.000 Liegue 1'e gelenler: 184.900.000 Sonuç: +118.100.000
Dutch Eredivisie'den ayrılanlar: 98.555.000 eredivisie'ye gelenler: 56.955.000 Sonuç: +41.600.000

Bu iki lig de yetiştirip yetiştirip satarlar malum. Yine benzer durum. Besle, büyüt, sat, kazandırsın. Malouda, Tiago, Abidal. Sadece Lyon'dan 3 oyuncu 50 milyon. Ribery, Utaka, Kaboul, Toure. Fransa'nın diğer ihracatları. Sjneider ve Babel Ajax'ın 50'lik satışları. Drenthe de plasede. Bu ligde de durum bu.


Bir de bizim süper lig var. Büyüklerin peynir ekmeği gibi dev transfer yapamaz. Küçükler gibi yetiştirip satamaz. Ama zarar eder o ayrı. 5 milyon Lincoln, 3 Linderoth, 2 de Cisse. İşte en büyük transferlerimiz. En büyük satış da 3.5 milyona Stepanov'un Porto'ya gidişi.
Ligimizin total oyuncu satışı; 16.550.000, gelen oyuncuların maliyet ise 26.235.000. Süper vesselam.Bu sezon piyasa kesat. Herkes LOST adasında, kim takar Türkiye'nin Süper Lig'ini.

Hazırlanıyoruz mütemadiyen!

Dün akşam hazırlık maçları yaptı ülkeler. Sürprizi bol, zevki az, angarya maçlar oynandı çoğu ülkede.

Biz malum hazırlık maçları tarifesini uygulayıp 2 tane alıverdik içeri. Hollanda İsviçre'ye 2-1 yenildi, Fransa, Slovakya'yı Henry ile geçti, Norveç Arjantin'i Carew'in golleriyle 2-1 yeniverdi, gecenin bombası İtalyanlara 3 atan Macarlar oldu ki, ilk yarı 1-0 jöleliler öndeydi. Almanlar, İngilizler'i ilk yarıda 2-1 yendi, ikinci yarı lanet Alman disiplini. Beckham, İngilizler'in ilk 11'inde çıktı. İrlanda, Danimarka'ya 4 attı, dağıttı resmen. Hırvatska - Bosnia maçı ise gecenin en iyisiydi. Müslimoviç hat-trick hero oldu ama 5-3 yenildiler. Büyük bir takıma gider artık. Tekrar bize dönersek uzunca bir aradan sonra Nihat'ı gördü gözlerimiz. Arda gece kulübünü bırakmış gibiydi, Marco'nun yokluğu belli oldu, Hüseyin girdi bir ara, oralarda takıldı. Serdar'a ayıp oldu, Beşiktaş'ın defansı bi işe yaramadı. Mutu çıldırdı ama attı sonunda golünü.

Mutu demişken; Benim için hep büyük oyuncudur bu Rumen, Chivu ile birlikte her takımıma alırım cm/fm'de. Yerim olsa Munteanu'yu da alırım da takımda çetecilik yapmasınlar diye almıyorum. Hagi'den, Popescu'dan biliyoruz, yanlarına 3. Romeni aldıkları zaman kimse yanlarına yaklaşamıyordu.

Çarşamba, Ağustos 22

Ustalara saygı - Dennis Bergkamp

Born; May 10, 1969, Netherlands.

Nam-ı diğer The Iceman.Ajax'ın dillere destan altyapısının ürünü. 18'inde Johann Cruyff'un, bir başka portakallı efsanenin, sahalara sürdüğü halefi. 1986, rakip Roda.Sene 1988. 19'unda Ajax 11'inin değişmez ismi. Hızla yükselen değer ve peşpeşe gelen başarılar. Hollanda Ligi Şampiyonluğu, UEFA Kupası şampiyonluğu, gol krallığı derken, 92'de Hollanda Ligi'nin en iyi oyuncusu artık o. Tam zirvedeyken ve oranın tadını çıkarmaya çalışırken hovarda Inter'in öğütme makinasına doğru yolculuk. 12 milyon€. Sonuç başarısızlık. 50 maç, 11 gol. İtalyan kasaplarının böyle bir zerafeti kaldırabileceklerini kim düşünebilir ki?Milli takımın da vazgeçilmezi bu arada. Riijkard, Cruyff, Koeman sonrası altın nesli topluyor çevresinde. Güzel oyun, spektaküler hareketler ama finale ulaşamadan veda edilen turnuvalar.

Ve Arsenal. 1995'deki ilk Boro maçından 2006'daki hüzünlü Barca maçına kadar geçen dolu dolu 11 yıl. Jenerik goller, şampiyonluklar, kupalar, başarılar, hüzünler, sevinçler.1996'da Arsene Wenger'in gelişiyle adeta patladı The Iceman. 97-98'de ilk dubleyi yaptıklarında Bergkamp yılın oyuncusu seçilmişti. 97'de Leicester'a yaptığı hat-trick vardır ki, off, offff. O ayın en iyi 3 golü de o maçta bu Hollandalı'dan geldi. Aynı sezonun sonunda Fransa'daki Dünya Kupası'ndan 4.lükle dönen Hollanda'da yine Bergkamp'ın önderliği vardı. Roa'nın üzerinden Arjantin filelerine bıraktığı son dakika golünü unuttuk demesin hiçbir futbolsever. O sunan spiker gibi kendinden geçmemek elde mi.2000'de Galatasaray'a kaybedilen UEFA finalinin ardından favori Hollanda'nın Euro2000 macerasına katılıyor Bergkamp. Tirajik penaltılar ve yine yarı finalden eve dönüş. 2002 Dünya Kupası var sırada milli takım formasıyla, malesef bizim Dutchman'imiz uçamıyor ve uzakdoğuya gidecek takat yok. non-Flying Dutchman ve turuncu formayı bırakma zamanı.

2002, 2003, 2004 yıllarında adadaki kupalara ambargo koyuyor yine Bergkamp'ın Arsenal'i. Ah bir de finalde karşılaşılan diğer ulusun takımına karşı bir galibiyet alınabilse. Hep İngilizleri yenerek kazanılan kupalar, nereye kadar?2006 cl finali, Arsenal Iceman'i kupayla uğurlamak istiyor. Rakip İngiliz değil, işte şans. Olmuyor malesef, yine olmuyor. Yine bir final ve Bergkamp yine uluslararası bir kupadan boynu bükük ayrılıyor. Premier Lig'in en büyük asistçilerinden, usta golcü Bergkamp Arsenal'e veda ediyor. Çılgınca alkışlamaktan başka ne gelir elden.Geride bol bol jenerik bırakıyor. Tekrar tekrar izlemekten doyanı göremiyorum.Bu gol elveda niyetine. Newcastle böyle gol göremez bir daha, tadını çıkarsın.

Salı, Ağustos 21

Juego Bonito - 2

Fifa Confederations Cup '03, France:3 - 2:Türkei, 26.06.2003...Vivien-Foe

Forma Numaraları

Futbolcuların kendilerini anlatabileceği ender alanlardan birisidir formaların arka tarafı. Malum biz onları genelde başkalarının ağızlarından dinler ve öyle tanırız.İlk 10 numara hep revaçtadır yeşil sahalarda, hep özeldirler ve hep egoya direk hizmet ederler. Hele ki; 10, 7, 9, 3 gibileri. Aynı şekliyle gider bu. Sonrasında 32, 17, 23, 21 gibi bazı uluslararası anlama sahip numaralar gelir önemli kategorisinden. İlk 10'daki özel numaraları flaş transfere kaptıran ''diğer'' oyuncular için ise 99, 77, 20 gibi aslını hatırlatan numaralar değerlidir. Bizim ligimizde bunların dışında plakalar vardır bir de revaçta. 13, 31 gibi aykırıyım lan ben diyenlerin seçeceği numaralar da vardır ki, bunları giyen adamlardan korkun.
Bir de 12 var, bazı kulüplerde emekli edilen numara, taraftarın numarası olması hasebiyle tabi. **Türkiye'de 12'nin hakkını veren bir Fenerbahçe kaldı sanırım.

Bizim Süper Lig'deki numaralara baktım kabaca, pek bir enteresanlıklar var;**8 tane 99 numaralı oyuncumuz var. Ümit Karan, Deivid, Batuhan gibi 3 büyük takımın forveti kendilerini ''diğer'' ilan etmişler bu numarayı seçerek.
**Denizli'de 93, 94, 95, 96 numaralı oyuncular var. Hangi akla hizmet ederler bilmiyorum.
**85-89 kuşağının oyuncuları doğum tarihlerini seçmişler forma numarası olarak, gençlik işte.
**Denizli ve Kasımpaşa'da 1 numaralı oyuncu yok.
**Tüm dünyada 3 numaraya başka bir hayat veren Roberto Carlos, Fenerbahçe'de de 3 numara.
**5 kulüpte 9, Fenerbahçe'nin de dahil olduğu 4 kulüpte 10 numara boşta.
**7, 11 ve 19 numaralar 17 takımın oyuncularının tercihini kazanarak en çok kullanılan forma numaraları olmuşlar.
**Trabzon'un plakasını (61) taşıyan 11 tane oyuncu var. Plaka liginde lider)
**Ergün'le özdeşleşen 67 numara ise sadece 3 kişide var.
**58 - Sivas kuşağı da ligde 5 oyuncuyla temsil ediliyor.
**Hakan Ünsal'ın favorisi 57 Sinop ise sadece eski takım arkadaşı ve hemşehrisi Volkan Arslan'da var.**12 numarayı kullanan takım sayısı 6 ve kullanan oyuncuların 5'i yabancı.
**13 numaralı forma 7 oyuncuda var, bunlardan en göze batanı ise Beşiktaşlı Bobo.
**Forma numaraları konusunda 2 sezon öncesine kadar katı kuralları bulunan Fenerbahçe'de ise yasaklar iyice delinmiş. 4-5 oyuncunun forma numaraları 50'den yukarılarda.

Numaralar bu şekilde dağılırken, biz oyuncuların saha içindeki numaralarını izlemeye devam edelim.

Ustalara Saygı - Juste Fontaine

Born; August, 18, 1933. France.

Futbol tarihinin yazdığı ilk efsanelerden. 6 maç / 13 gol. Tek bir dünya kupasında üstelik, 1958'de, İsveç'te.Futbola 17'sinde Casablanca'da başlamış efsanevi Fransız. 20'sinde Nice macerası yaşamış ve oradan da futbolu bırakacağı, şimdilerin tarihe gömülmüş batık gemisi Stade de Reims'e geçiş yapmış. Yaş 29'larda dolaşırken terk-i diyar eylemiş kahreden bir sakatlık neticesinde.

Topu topu 12 sezonluk ömrü var yeşil sahalarda. 2 kez Liegue 1 şampiyonluğu, 200 lig maçında atılmış 165 gol. 21 kez giydiği milli forma ile filelere bıraktığı tam 30 gol. Dile kolay be üstad. Pele'nin ''En iyi 125'' listesinde yer alan bu Fransız, topu topu 1 Dünya Kupası ve 6 maç oynamış olmasına rağmen hala genel klasmanda en iyi 3. golcü konumunda. (1. Ronaldo, 2. The Bomber Gerd Müller) KIsa süre de olsa Horozlar'ın teknik direktörlüğünü de yapmış ancak tutunamamış pek. Aklı hala sahanın çimlerinde kalmış olacak. Paklar mı onun gibi adamı hiç, o taştan kulübeler.

Juego Bonito

World Cup'02, Korea:2 - 3:Turkei, 29.06.2002

Pazartesi, Ağustos 20

Bienal de Flamenco Seville

Son yıllarda bir Sevilla rüzgarıdır esiyor İspanyol semalarından tüm Avrupa'ya. Hem de ruhu okşayan flamenko nağmlerine taş çıkartırcasına.İspanya Kral Kupası ile başladılar 2 yıl önce.Ardından süreci; 2 UEFA Kupası, Avrupa Süper Kupası ve son olarak da İspanya SÜper Kupası ile taçlandırdılar. Daha gerisi de gelir bu serinin.

Capello yerine Barça kulübü üyesi Schuster'i takımın başına oturtan Real yöneticileri, Bernabeu'daki 5-3'lük mağlubiyeti nasıl karşılayacaklar merak ediyorum doğrusu. Daha takım hazır değil, lig başlamadı palavralarına bakmayın, bu moral bozukluğuyla takım biraz zor hazırlanır demek kimsenin işine gelmiyor böyle zamanlarda, palavralara sığınıyorlar.Sevilla'ya dönelim tekrar. Endülüs'ün flamenkocuları denenmemişi deniyorlar, City ile beraber incelenmesi gereken başka bir kulüp daha işte. bu sene onlardan şampiyonluk bekleyenlerin sayısı iyice fazlalaştı. Haketmiyorlar da değil.

Sevilla yıldız üretim tesisi oldu son yıllarda.
Julio Baptista, Daniel Alves, Jose Antinio Reyes, Sergio Ramos gibi son yılların yükselen yıldızlarının parladığı yer olan bu takım harika bir marketing profili çiziyor. İyi fiyata sattığı yabancıların yerini daha iyileriyle doldurmayı her seferinde başarıyor. Bir de dini bütün Kanoute gerçeği var tabi altını çizmek lazım.

Takımda ayrıca; Boulahrouz, Renato, Luis Fabiano, Poulsen, Jesus Navas gibi isimler de var ki önümüzdeki yıllarda 20-30 milyonu rahatlıkla getirirler.

Bu sene cl'deki performanslarını merakla ve heyecanla bekliyorum ben bu cengaverlerin. Çok uzun zaman oldu, Endülüs Avrupa'yı titretmeyeli. Yeri gelmişken bu bienale de bir görünmek lazım. Şehrin özünü yaşatıyorlar madem, futbol orada da var.

Pazar, Ağustos 19

Genç Fenerbahçeliler !!!

Bu haftanın basın klişeleri Fenerbahçe'nin Gaziantepspor karşısındaki genç kadrosu etrafında şekillenecek. Biz de hafiften dem vuralım istedik. (Bu arada en güzel yorum Mehmet Demirkol'un ''Fenerbahçe Oftaş'' yorumu idi)

Fenerbahçe ''deli&dahi'' konseptli teknik direktörlerden bir türlü kurtulamayacak anlaşılan. Lorant, Daum derken şimdi de Zico. İtiraf edeyim, bu kadarını ben Mourinho'dan bile beklemezdim. En çılgını bizim sakin Zico'ymuş meğer2002 - 2003 sezonunda Aziz Yıldırım'ın gençleştirme hamlesi geldi gözlerimin önüne Saraçoğlu'nda maçı izlerken. Kemal, Servet, Semih, Selçuk, Mahmut Hanefi, Serkan, Tuncay, Volkan... O zamanlarda vitrine çıkmaya başladı bu çocuklar. Genceciklerdi ve gelecek vaad ediyorlardı. Tamam budur dedirten bir Tuncay var şimdi onca teknik yetersizliğine rağmen o gençlerin arasından.

2003'ün genç kadrosunun temellerini oluşturan Volkan, Kemal, Semih ve Selçuk dünkü Gaziantep maçında da sahadalardı ve üzerlerine yüklenen misyon ironik bir şekilde hala aynıydı. Takımın geleceğini garanti altına alması beklenen gençler. Genç Semih'e ve onun misyonuna alışmıştık da diğer gençleri görünce bir garip oldum açıkçası.
...
Sene 2007. Kadro yine gencecik, gelecek vaad ediyor.
Kalede yine her zamanki Volkan. GÜzel golleri izlemeyi seviyor.

Defans bloğunda; Eski Rizeli, Çalımbay'ın türk futboluna armağanı Yasin, Kolejli Oftaş'ın kolej çocuğu Gökhan, Melih Gökçek'in en önemli icraatı Vederson ve 2 metrelik boyuna rağmen her topa ayak uzatma hastalığı içindeki, altyapı mahsülü Can Arat.
***: Gökhan Gönül ve Can Arat bir süre daha pişmek zorundalar. Vederson'un şanssızlığı Carlos'la kapışması, Yasin ilk 11'i zorlar.

Orta alanda; 2002'de yeni Tugay olarak lanse edilen ve ısrarla Tugay'a yanaşması beklenen Selçuk var. Selçuk'un yanıbşında, 5 yıldır sadece maaş günleri Fener'de olduğunu hatırlayan, kameralara antrenman kıyafetlerinden başka bir kıyafetle yansımasına hasret kadığımız Kemal Aslan görev alıyor. (forma bu çocuğa yakışıyormuş meğer) Sağ kanatta Anelka'nın ruhunu geri getiren fuleli Colin Kazım, sol kanatta da Tuncay'ın 2 beden küçüğü, bal yapmayan arılara hasret bırakan Uğur Boral. Forvet arkasında da şu ana kadar heyecanıyla göze çarpan ancak beklenmedik derecede sakin bir oyun sergileyen, ayaklarına hakim, yeni Oğuz adayı Ali Bilgin.
***: Uğur Boral dışındakiler ilk 18 içinde kalmalılar. Kazım'ın adam geçmedeki rahatlığı, fuleli adımları ve sağlam fiziği onu ilk 11 potasına sokar. Ali Bilgin'in klası üst düzeyde, Kemal ve Selçuk da ''olsun artık'' dedirtecek türden. (5 yıldır buradalar, olsun artık)

Ve forvet; Yılların Genç Semih'i. Ne Kezman, ne de Deivid onun bu performansını yakalayamadılar iki sezondur. Gol yollarında etkili olan Fenerbahçe orta saha oyuncularına top indirecek, kaleye sırtı dönükken de defansı darmadağan edebilecek, hava toplarına hakim, fırsatçı ve son vuruşları düzgün bir forvet profili çizdi. Nitekim ilk golde defansın ardına sarkıp asist yapması, ikinci golde Jardelvari fırsatçılığını konuşturması onu çok iyi özetliyor.
***: Semih banko ilk 11 oyuncusu olmalı.
İşte Yedek kuvvet Genç Fenerbahçeliler. Fenerbahçe'de pabuç pahalı bundan sonra. Bakalım daha neler olacak.

Cumartesi, Ağustos 18

Türkiye'nin Süper Lig'i?

Tam Saha'nın Ağustos sayısında Avrupa'nın önde gelen liglerindeki takımların şehirlere göre dağılımı var. Türkiye 5 İstanbullu ve 4 Ankaralı ile farklı bir yere oturuvermiş. Bir tek ezeli düşman, ebedi dost Yunanistan'da durum daha vahim; 7 Atina, 3 Selanik, 2 de Girit takımı var 16 takımlı ligde. Diğer liglerde durum standarda yakın. Almanya ve Fransa liglerinde ise tüm takımlar farklı şehirlerden

Dönelim tekrar Süper Lig'imize..Bu sene çıkan takımların 2'si İstanbullu, 1'i de Ankaralı olduğundan tabloyu vehamete sürüklemek zor olamdı. Hoş geçen sezonlarda da tablo çok farklı değildi ama Doğu ve Güneydoğu'nun tek temsilcisinin Gaziantepspor olması bölgesel dağılımı hepten garip bir hale getirdi.

Eskiden Van vardı, Malatya, Elazığ, Erzurum, Diyarbakır, Siirt vardı doğuyu temsilen. Lige farklı renk getirirlerdi. Son zamanlarda Mardin biraz tırmalar gibi oldu üst ligi ama yok o da çıkamadı. Gelecek sezon için Malatya ve Elazığ yine asılacaklar, onlardan başka da Doğu'yu ayaklandıracak takım yok malesef. Altay'ın son kertede havlu atması sonucu İzmir'in temsilcisiz kalması garip bir ironi oldu. Ege ve Akdeniz kıyılarından Süper Lig'e katılan sadece Manisaspor var. Sivas-Denizli hattında ise kümelenmiş vaziyette 8 takım var İç Anadolu'yu temsilen. Karadeniz'den de eskiden 3-4 takım olurdu ligde. Trabzon ve Rize kaldı yadigar. Ordu da altlardan dişini iddialı gösteriyor.Olaya bir de nüfus açısından bakalım: 70 milyon, 18 takım. Basit hesapla 4 milyonluk nüfusa 1 takım düşüyor. Bu açıdan İstanbul'un 3 takımı olması normal. Büyükler kalabilir yani. Ankara ise 1'den fazlasını çıkaramayacak bu durumda, benim oyum Gençler'den yana.
Diğer takım kontenjanları da bölgelerin toplam nüfusuna oranlanıp doldurulacak. Bu durumda, İstanbul dışındaki Marmara 1, İzmir 1, Diğer Ege 2, İç Anadolu 2, Karadeniz toplamda 2, Doğu Anadolu 2, Güneydoğu Anadolu 1, Akdeniz 2 gibi bir oran çıkıyor.

Yukarıdaki oranlardan yola çıkılarak oluşturulmuş fantezi ligimdeki takımlar;

Fenerbahçe
Beşiktaş
Galatasaray
Bursaspor - Kocaelispor - Sakaryaspor (1)
Karşıyaka - Altay - Göztepe (1)
Gençlerbirliği - Ankaragücü (1)
Manisaspor - Denizlispor - Çanakkale - Aydınspor (2)
Kayserispor - Sivasspor - Konyaspor - Eskişehirspor (2)
Trabzonspor
Samsunspor - Rize - Bolu - Zonguldak (1)
Msalatya - Van - Elazığ - Mardin - Erzurum (2)
Gaziantep - Diyarbakır - Şanlıurfa (1)
Antalya - Mersin - Adana - Hatay - Kahramanmaraş (2)
Bonus: Kıbrıs ya da Doğu - G.Doğu karmasından +1 takım.

NBA usulü oldu ama olsun. Turkcell Süper Lig böyle olursa hiiiç bitmesin.

Cuma, Ağustos 17

QPR şahlanıyor

125 yıllık efsane Quenns Park Rangers, Renault F1 Team'in patronu Flavio Briatore'nin ellerinde eski günlerine dönecekmiş. Bir El-Fayed özentisidir gidiyor zaten İngiltere liglerinde. Yakında İsviçre bankaları yerine tercih edilebilecek duruma gelecekler. QPR'ın şu anki borcu 17milyon € civarındaymış, 1996'dan beri de altlarda takılıyorlar. 82'de FA Cup finaline çıkmışlar, o günden beri bi numaraları yok anlatılacak.

Takımın geçmişi çok feci duygularla bezeli nostalji yumağı. Kimler gelmiş, kimler geçmiş.

Terry Venables, Les Ferdinand, David Seaman, Glenn Roeder, Gerry Francis, Ian Stewart, Peter Crouch... Dahga gider bu.

Göztepe, Es-Es gibi bir şey işte.
Deep Purple'la The Cure'un tuttuğu başka kaç takım var ki şu dünyada.

Sponsorlar! Ya siz olmasaydınız?

Papazın Çayırı varken daha, ustasından izin alıp topunu oynardı gençler. Akşama önlüğü giyip işe devam. Futbol eğlenmek için bir araçtı sadece. Zaman geçtikçe futbolun araçtan amaca dönüşümünü izledik. Meşin yuvarlağın ardındaki insan sayısının artışına paralel olarak cash kaynaklarının bu spora ilgisi de arttı.

Zaman hızlı tüketim zamanı, hele ki markalar için. Dünün büyük markası, yarının yalanı. İşte burada devreye giren sponsorluk kavramı adeta can simidi oluyorDüşünün siz bir markasınız ve tüketicinizin yanındaki koltuk sizin, kombine kartınızı o koltuk için kullanacaksınız. Tüketicinizle beraber aynı renkler lehine tezahürat etmeye başlıyorsunuz daha ilk haftadan. Heyecan var. Devre arasında iki lafladınız, maç sonu iki tek attınız. Hızlısınız. Belli ki Ali Saydam seviyor sizi, ya da siz onu her neyse. Vakit geçiyor. Deplasman maçlarını bizim evde seyretsek teklifi şenlendiriyor ortamı, gerisi de geliyor zaten. ... Sezon bitmek üzere artık ve takım şampiyon. Bu ne büyük saadet. E bu başarıyı kutlamak için ne lazım? Bir dost. Uzaklarda aramayın, hemen yan koltukta oturuyor ya. Sevgili marka, sadık dostuna iyi bir sezon yaşattın. Sevdi seni, kaynaştınız, iyi vakit geçirdiniz ama 34. haftanın son düdüğü çaldı. Kusura bakma ama prosedür böyle. Şimdi tatil zamanı. Sen yine de telefonunu falan almıştın zamanında, inşallah seneye yine görüşürsünüz. Hani yazın bir yerlerde yine otursak, piknik falan yapsak diyorum. Seneye belki dostum.

Marka cephesinde heyecan var. Tüketiciyle ilişki pozitif ama son kertede hafiften bir yamuk yapacak havası vardı di mi? Hayır, hayır bu kadar hızlı tüketemez. En iyisi gelecek sezon da bir güzellik yapalım biz bu tüketiciye. Yoksa benim koltukta rakip firma oturacak. Ve sezon açılışı. Marka, tüketicisine yine kavuştu. Yine bir süreç ama yeni bir süreç değil.

Şimdi burada sorun tam olarak nerede? Marka açısından süreklilikte ve de samimiyette. Tüketici/taraftar açısından da bilinçte ve düşüncede. Bu ülkede bunu hakkıyla yapabilen pek kimse yok, olanlar da kendilerini anlatmakta zorlanıyorlar ve ummadık taşlara çarpıyorlar. Kocaman bir Cola Turka gerçeği var mesela. Beşiktaş'ın ana sponsoru. Anlaşmanın detaylarında ne var tam bilmiyorum ama hala devam ettiğine göre ülke standartlarında verilen en iyi teklif var demek ki, üstüne bir de 5 milyona alınmış Mathias Delgado var. Sonuç: Çarşı Cola Turka'ya karşı. Altı boş bir başka Çarşı karşıtlığı örneği için buraya bakabilirsiniz.
Karşıtlık için sebep: Sahi sebep ne yahu? Maksat renklere sevgi, maksat yanyana oturup bağırmak, amaç şampiyonluk... Alen ve tayfasına ters gelen bir şey yok aslında. Sorun bilinçsizlik, sorun farklı platformlardaki tartışmaları yeşil sahaya sürmek. Çarşı'nın amacı takımı ilerletmekse çözüm mevcut sponsorları desteklemekte ve gelecek sezon onların daha büyük yatırımlasr yapmasını sağlamakta. Tamam yaz dönemini hafif soğuk geçirmek burada makbul görülebilir. Ama Çarşı'nın amacı kafa bulmak. İlle de Yeni Rakı. Alsın kurtarsın o zaman sizi.

Perşembe, Ağustos 16

Ustalara Saygı

Büyükler anlatır hep, bizim zamanımızda şu vardı, bi şutları vardı off, off. Böyle ağzımızı açıp dinleriz onları. Teknoloji gelişmemiş daha o zamanlar, tamam maçlar TV'den verilmiş de geriye bir tek betacam kaset kalmış. Ne bir youtube var, ne de başka bir şey.
Belli arşivlerin tozlu raflarında şimdi o maçlar, o goller. Oynayan büyükleri anıyoruz işte fırsat buldukça. Burada da bir dokunalım istedik. Akıllarda yer edenleri, ilham verenleri, sadece varkıklarıyla bile rakip takımları devirenleri buraya koyalım dedik.
Bu kahramanlarımızdan bazıları hala ülkemizde, bazıları da gelip geçti ama hepsi istisnasız izlerini bıraktılar ve hatıralardan asla çıkmayacaklar.Biz oynamaya çalıştığımız güzel futbolu onlara borçluyuz. Hepsine sonsuz teşekkür.

Zico, Gerets, Toschack, Tigana, Hagi, Bergomi, Beckenbauer, Banks, Best, Cantona, Cruyff, Socrates, Deschamps, Pele, Maradona, Eusebio, Garrincha, Fontaine, Bebeto, Di Stefano, Zidane, Cubillas, Weah, Desailly, Dalglish, Campos, Zizinho, Chilavert, Dunga, Bergkamp, Batistuta, Baresi, Baggio...

Sağolun, hepiniz.. Hepimiz adına...

Gurbetçi futbolcular

50 yıl önce başlayan dışarıya işçi ihracatımızın 3. nesil çocuklarında futboculuk popüler bir meslek malum. Allah için çocuklarda da yetenek var hani. Hele de Alamancılarda. Bundesliga'da bile azımsanamayacak sayıdalar. Alt liglerde ise takımlara birden fazla bile düşebiliyorlar.

Bu adamların başarılarıyla gurur duyuyoruz ve sahipleniveriyoruz hemen, adamlara tercih hakkı bile veremiyoruz yani o derece. Orada doyuyorlar, orada gelişiyorlar, oraya hizmet etmeleri de çok yadırganacak bir şey değil ama biz yine de kıllanırız bu tiplere.
Bir Mehmet Scholl travmasını atlatmak öyle kolay değil. Az hayıflandırmadı bizi. Yıldıray, Altıntop'lar, Nuri Şahin sağolsunlar bizi kırmadılar ve yanımızdalar ama Stuttgart'lı Serdar Taşçı yamuğu ha yaptı ha yapacak. U-21'lerde oynarken belliydi gerçi bu adam ya neyse. Bugün Löw'ün İngiltere maçı kadrosuna çağrıldı. Gururluymuş, öyle demiş RTL'ye, peh.
Bizde de modadır ayrıca, her sezon öncesi Almanya'nın ücra köşelerinden gurbetçi futbolcu keşfedip piyasaya sürmek. Yabancı kontenjanını doldurmayan yabancı oyuncu misali seviniriz onları görünce. Bu sezon da bolca varlar, bir ara değinmek lazım. Kim gerçekten futbolcu, kim İsmail YK çıksın da bir ortaya.

Tuncay'lı Middlesbrough

Avrupa'da topu topu 3-5 'düzgün' oyuncumuz var. Onları da takımlarıyla özdeşleştirip bağrımıza basıveriyoruz kolaylıkla. Boro da bu geleneğin son temsilcisi ve Premiere League'deki yeni takımımız. Hayırlı olsun.

McClaren'in UEFA'da final oynatıp kapağı milli takıma atmasının ardından eski kaptan Gareth Southgate takımın başına geçmişti ve geçen sezonu 8. sırada bitirdiler. Bu sene daha bi üst sıra lazım.

Takıma bu sezon sağ kanadı ayaklandırsın diye bizim Tuncay katıldı. Real tarihinin en kötü transferi Jonathan Woodgate takıma hepten dahil oldu. Wenger'in elinde 8 yıl durup da düzgün bi icraat gösteremeyen, bunun sebebini de aldığı düşük maaşa bağlayan Aliadiere'de Boro'nun yeni oyuncusu.

Kadro bu sezon aşağıdaki şekliyle ideal'e kavuşuır gibi.

---------------Schwarzer-----------------

--Young---Woodgate---Pogatetz---Taylor--

--Tuncay---Arca---Cattermole---Downing--

--------Aliadiere-------Yakubu-----------

Kenarda da sağlam savunmacılar var ama ofansta öyle alıp götürecek bir kulübe zenginliği yok. Bu yüzden Tuncay'ın işi şimdilik çok da zor değil. Southgate bir golcü transfer etmeyi başaramazsa da böyle gidecek. Eğ kafayı, git gidenbildiğin kadar Sakaryalı. Bi de ıslama köfte oldu muydu...

Konudan sapmadan 11'i zorlayacak diğer oyunculara da bakalım.

Jones
Huth
Dong Gook Lee
Johnson
Boateng
Rochemback

*Ustalara saygı kuşağından Gaizka Mendieta da hala bu takımın oyuncusu.

Kadro yapısına bakarak Riverside'da bu sezon çok parlak bir şeyler beklemek fazlaca iyimserlik olur. Nitekim ilk 2 haftada alınmış 2 yenilgi var. Bir golcü gelirse ortam şenlenir deniyor ama Gareth'de Mido fetişi var, o adamla şenlik falan olmaz.

Çok yaşa Boro. Newcastle ve Black şimdilik plasede.

Çarşamba, Ağustos 15

The Last Kings of the Brasil

Dunga'nın yeni jenerasyon Brezilyalıları kucakladıkları Copa America'nın ardından Avrupa'da oldukça itibar kazandılar. Şimdilerde piyasaları titretiyorlar, seneye Balkan topraklarındaki oyuncuların hamleleriyle fena halde sallayacaklar.Real burun kıvırdığı Baptista'yı 20'ye bile bırakmıyor,
Sevilla Daniel Alves'i 30 küsürlere Chelsea'ye sattı,
Genç Elano Man City'e uzandı Luce'nin şefkatli kollarından,
Alex sonunda ait olduğu yere Chelsea'ye gitti, takımda Hollanda'dan gelen oyuncu kontenjanını Robben'in elinden alır, onu da Real'e yollar diye düşünüyoruz. Kontenjan Kezman vakasından da anlaşılacağı üzere 1.

Gelecek sezon Wagner Love, Juan, Mineiro ve Afonso'dan kükreme bekliyoruz. Bu gençlerden bazıları sürprize kaçıp son dakika transferi gerçekleştirebilir.

Salı, Ağustos 14

Everbody is Changing (also ASY)

Ali Sami Yen de aynı Keane'in o malum 5 notalı yapıtı gibi. everybody is changing.

Yılların yılan hikayesi. Faruk Süren zamanı baya bi ciddiydi iş, iyi gaz olmuştu ama sonu gelmedi. Mehmet Cansun aldı sonra sazı eline, Avustralya'dan gemiyle yola çıkan portatif tribünlerden falan bahsetti, e malum stad yıkılacak. Gümrüğe mi ne takılmışlar, sonra haber alınamadı. Özhan Bey bir başka asılıyor şimdi konuya. Alıp yürüyecek gibi valla. Hayırlısı.

Son yılların Sami Yen'leri (totalde 30'u aşarlar bunlar, ben hepsini nasıl bulayım)

Elde var bu;

Çarşı Sinan Engin'e karşı! (idi)

Scheriff maçının arifesinde Yıldırım Demirören futbol idaresini şöyle bir karıştırdı, Ali Gültiken'i yolladı yavaştan ve yerine Sinan Engin'i koyverdi. Bu proje sezon başında gerçekleşecekmiş de ''kombineleri satalım sonra itiraz edilse de koymaz'' hesabıyla bekletilmiş.

Scheriff maçında Çarşı son kez menajer olarak sahaya çıkan MAF'ın Ali'sini bağrına bastı, mesajı verdi Demirören'e. Demirören bildiğini okudu, Alen ve tayfası da öyle. Konya maçında ''Çarşı, Sinan Engin'e karşı'' pankartını gördük kapalıda.

Hah, işte şimdi patladı derken bir baktık Alen'le Sinan Engin kolkola çıkmışlar basının karşısına. Ertuğrul Sağlam'ın huzurumuzu bozmayın mesajına uyup yelkenleri indirmişler.
Şimdi Çarşı kime karşı ben çıkamadım işin içinden. Alen kimin adamı, Baba Hakkı'nın ruhu kime emanet, Beşiktaşlı duruşu tam olarak nasıl bir şey?

Şenol Demirağ anlatır ancak hepsinin içyüzünü ama o da locadan bir türlü inmiyor ki tribüne.

Sven'in City'si

Sven Goran Eriksson'a adeta krallık verdiler. Gerek transfer bütçesi, gerekse de zatın maaşı krallığın kilit noktaları. O da almış eline sazı çoluk-çocuk toplaşın da geleceğin takımını kuralım demiş. Transferlerin en yaşlısı 27'lik Geo.
Diğer transferler;
Hırvatistan'dan A milli Vedran Corluka (21),
Real Sociedad’dan Javier Garrido (21),
Brezilya'dan A milli Elano,
Serie A'da 19 gol atan Rolando Bianchi,
İsviçre U-21 kaptanı Gelson Fernandez,
Atletico Madrid’in solcusu Martin Petrov,
Bulgaristan’ın genç yeteneği Valeri Bojinov (21),

Eriksson gençleri almış, iyi güzel de ya eskiler ne olacak diye soruyoruz doğal olarak ama Dabo, Mills gibi yaşlılar çoktan uzaklaşmışlar takımdan. E bu da tutarlılığın göstergesi.

Sven'in City'si başarılı olursa mükemmel bir case olur çünkü takımda Sturridge ve Richards gibi 9 tane de City Akademisi'nden yetişmiş oyuncu var.

Önemli bir futbol klişesi olan ''gençlerden kurulu başarıya aç bir takım kurduk ve başarı kendiliğinden geldi'' öbeği gerçeğe dönüşecek gibi. johanna och sven...

Hakan Şükür

Türk Futbolunun rakamsal olarak en büyüğü. Kimse eline su dökemez. 1.91'lik koca Hakan. Yaş olmuş artık 36. Bunca yıllık futbol hayatında saha içinde, tribünün önünde hiç kötü adam olmadı, hiç terbiyesizlik yapmadı ama soyunma odasında ve Florya'da yamuğu çok. Hem Balkan göçmeni, hem de Sakaryalı olunca biraz daha normalleşiyor onun bu tavırları.
Geriye dönüp bakınca bu adam amma da çok gol atmış diyorum her seferinde. Four four two'da geniş bir röportajı yayınlanmıştı, sevdiği golleri kronolojik sıraladı adam, işin enteresanı hepsini de en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor.
Türkiye liglerinde 240 gol atıp Tanju'ya ortak oldu, indirmesi de an meselesi ama en sansasyonel gollerini Avrupa'da attı. UEFA'da Leeds'e, öncesinde Milan'a, Euro2000'de Belçika'ya, WorldCup'02'de Kore'ye attığı goller beklemeden tarihe geçti. Galler'e atığı 4 gol, Avrupa'da yaptığı 2 hat-trick... Daha uzar bu liste. Fener'e attığı goller de ayrı bir paragraf tabi.

Velhasıl adam Kral. Kral gibi de kaprisi olacak, ne var yani. Hele de başarılarını görünce..


ZATIN KUPALARI;

UEFA Kupası
2000 Galatasaray

Türkiye Ligi Şampiyonluğu
2005-2006 Galatasaray
1999-2000 Galatasaray
1998-1999 Galatasaray
1997-1998 Galatasaray
1996-1997 Galatasaray
1993-1994 Galatasaray
1992-1993 Galatasaray

Türkiye Federasyon Kupası
2004-2005 Galatasaray
1999-2000 Galatasaray
1998-1999 Galatasaray
1995-1996 Galatasaray
1992-1993 Galatasaray

Cumhurbaşkanlığı Kupası
1997 Galatasaray
1996 Galatasaray
1993 Galatasaray

İtalya Kupası
2003 Parma

Milli Takımlar
2002 Dünya Kupası üçüncülüğü

Pazartesi, Ağustos 13

Wayne Rooney

Euro'04'te Portekiz'e karşı oynanan maçta, World Cup'06 arifesinde de bir Chelsea maçında talihsiz sakatlıklar geçirmişti bu safkan İngiliz. 2007-2008'de Ronaldo'yla beraber ManUtd'yi daha ileriye götürecek lafları dönerken yine bir sakatlık, yine bir hüzün. Hem de ligin ilk haftasında, Old Trafford'da, Reading karşısında. Bu sefer de milli takımın önemli eleme maçlarını kaçıracak.

Yaz ayları bu arkadaşa pek yaramıyor anlaşılan. Ya da Fenerbahçe'nin laneti tutuyor. Sen hem İngiliz ol, hem de Femer'e karşı hat-trick yap. Olacak iş mi?

Ferguson'la McClaren kara kara düşünüyorlar şimdi. ManU'da yine Tevez ve Saha var. Özellikle Tevez'in pis pis sırıttığına eminim. Ama McClaren'in hali çok vahim. Crouch'un cezası var, Owen müzmin sakat. Elde de başka alıp götürecek golcü kalmadı. Ah nerede Lineker'ler, Sherar'lar..