Pazartesi, Mayıs 11

İçmenin kültürel boyutu

Geçen hafta Bendtner'in dağıtmalarını izledik İngiltere'den. Öncesinde içki-olay hattına takılan oyuncuların sayısı da bir hayli fazla olunca İngiltere'den Türkiye'ye akan bu tarz haberler günden güne değerlerini yitirmeye başladı. Türk insanının garip bir empati yapısı var malesef, yanlış anlaması çok bol bir empati bu. Adamın yerinde ben olsaydım şeklinde değil de, o adam burda olsaydı şeklinde çalışıyor, sonra cevap da geliyor; linç!


Bu esnada Sivas'tan bir adam çıkıyor ve şehirdeki içki satan yerlerle görüşüyorum, oyuncularımı izliyorum gibisinden bir şeylerden bahsediyor. Sonuç: yine linç.

Şimdi tam burada sormak istiyorum; hangi taraf haklı? Soruma cevabımı da kendim vereyim de statükoya boyun eğdi, sustu demesinler. İki durumda da haksızık var, oyuncuları serbest bırakın onlar kendilerini kontrol edebilirler vs. vs. vs. Allah aşkına futbol dünyasında eline bir şeyler alıp okuyan adama gay muamelesi yapılırken, nasıl olur da onları iradelerine bırakmak ve bunun karşılığında verim alınacağını beklemek doğru olur? Hangi futbolcu kendi kendine doğruya gidebilir? Futbol üniversitelerden gideli çok oldu, alt gelir grubunun kaçış-sığınma yolu artık. Hal böyle olunca ve bahsini ettiğim gelir grubundan gelip de şöhreti yakalayan kişi ayakları üzerinde durmaya kalkışınca ortaya paradoksun getirdiği uygunsuzluklar çıkıyor. Üzerini örtmek de takım yetkililerine düşüyor.


Çok dağıldı konu, çok dağıttık, toparlayalım; futbolcuyu kovalamazsan, antrenmanları başka sahalara taşır. Misal: Ledley King.

Hiç yorum yok: