Bugünlerde takvim 3. lig takımlarıyla oynanan maçlardan terfi edip, üst düzey takımların maçlarına sahne olmaya başladı. İlgi çekici bir kaç tanesinden highlight tadında bir şeyler karalayalım.*Arsenal: 3, Stuttgart: 1. Lehmann eski takımından 3 gol yedi. Maçta ilk gol Yıldıray'dan geldi. Stuttgart kadrosunda Serdar Taşçı, Boulahrouz, Magnin, Hitzlsperger ve Gomes gibi oyuncular var ki göz alıyorlar. Arsenal aynı bildiğimiz gibi. Amerikan kolejlerinin gençlik kampı havası veriyorlar akşamları. Samir Nasri'den ciddi bir siftah gördük, Ramsey de iyiden iyiye ısınıyor takıma. Yeni transferlerde Arsene Wenger faktörü hemen kendisini gösteriyor. Nike o reklamı boşuna çektirmedi Ritchie abimize.*Fiorentina: 1, Barcelona: 3. Katalanların golleri ikon adamlardan geldi. Kaptan Puyol, en genç milli Bojan ve bu yılın genç yıldızı olması beklenen Suarez 3 golü filelere gönderdiler Artemio Franchi'de. Fiorentina cl'ye pek hazır değil gibi, Barça'da "Pep" Guardiola bana Rıdvan Dilmen'i hatırlattı. Belki de dün MTK'yı izlediğimiz içindir, bilemedim.*TIM Trophy.Organizasyonda tek mağlup olan takımın Inter olması Mourinho için kötü şans olsa gerek. Milan - Juventus karşılaşması 2-2 bitti, penaltılarla kazanan Milan oldu. Ronaldinho'ya rağmen 10 numarayı giyen Seedorf tek başına şov yaptı. Milan'a giden adama ne veriyorlarsa artık, yaşlanma nedir bilmiyor kimse. İkinci maçta (maçyarısı diyelim haydi) kazanan 1-0'la Juventus oldu, hala Mancini'nin takımının Inter'i temsil ettiği gözlerden kaçmadı, son maç Milan-Inter. Klasik San Siro mücadelesini sergileyip gol atamadan çekildiler kenara. Penaltıların galibi yine Milan oldu ve kupayı da aldı götürdü. Yani; Milan hiç kazanmadan kupa sahibi olurken, Juventus aldığı galibiyetle sadece Mourinho'yu ezmiş oldu o kadar. TIM organizasyonunun geçmişine de bakınca Juve'nin en büyük başarısının bu çapsız galibiyetler olduğu açıkça görülüyor gerçi;
TIM Trophy Winners
2008 AC Milan
2007 Inter Milan
2006 AC Milan
2005 Inter Milan
2004 Inter Milan
2003 Inter Milan
2002 Inter Milan
2001 AC Milan*Olympique Lyon: 0, Monaco: 1. Lyon hanedanlığının yıkılması için tüm Fransa seferber olmuş durumda. Monaco, şampiyonu tek golle geçti. Lyon ilk hazırlık maçında da Rapid Bükreş'e 2-1 yenilmişti. Monaco bir zamanlar büyük takımdı PSG ile beraber. Belki dönerler geriye.*Borussia Dortmund:1, Juventus: 3. Bu maç 3 gün öncesinden ama skorun 3-1 olması buraya yazmaya itti beni. Bu yazın modasıdır diyerek koyuyorum. Iaquinta'nın 2 golünü de belirtmeden geçmiyorum, en yeni yıldız o.
Perşembe, Temmuz 31
Juego Bonito - 17
Neye göre sıralama?
Ülkelerin FIFA - UEFA gibi sıralamalarında çeşitli dinamikler rol alıyor. Bunlar sadece sahada alınan skorlar mı diye sormak mümkün. Bu konu ile ilgili bir çalışma yapmış Tarjei Kirkesaether isimli bir araştırmacı, ne kadar dinamik, kinetik, teori, etken, faktör vs. varsa almış listesine."Country specific factors influencing international soccer ranking" başlıklı çalışma, ilgililere duyrulur.
fısıltı: Şener Yelkenci.
fısıltı: Şener Yelkenci.
Stadımızda tütün mamullerinin kullanılması yasaktır!
Shaktar maçında kendisini hissettiren uygulama bu akşamki MTK maçında iyiden iyiye uygulanmaya başladı. En azından stadan çıkana kadar öyle sandık. Kimi tribünlerde görevliler daha çakmak çakmadan olaya müdahele ettiler ki Fenerium ve Maraton altlardır bunlar. Kimi tribünlerde de polisin bile sigara içtiği görülmüş. Ülkemin fotoğrafını stadda gördük ve şaşırmadık doğal olarak. Bu tribünlere örnek olarak da köşeler geliyor ki kuytu da bir halleri var zaten, doğrudur.Bu bir uygulamadır, doğrusunu yanlışını tartışmak bana düşmez ama ben türk milletinin sosyal bir olay karşısında kayıtsız şartsız iki zıt tepki koyabilmesine ilk kez şahit oldum. Birincisi malum uygulamayı duyuran anonsu ıslıklama seansıydı ki tamamen doğaçlama gelişen bir refleksti. Tamam refleksler konusunda ateşli ve aktif bir toplumuz, her an patlamaya hazır bir bombayız ancak anons başlayalı daha saniyeler olmuş, bu kadar içten bir ıslık anca Selçuk Dereli sahaya çıkarken olurdu, orada da direk bir yönlendirme var zaten. Ama bu akşam farklıydı, kitleler birbirlerine bakmadan aynı şeyi yaptılar.
Aklımı kurcalayan ikinci hamle ise duman karşıtlarının tepkisiydi. O hiç sevilmeyen emniyet ve güvenlik güçlerinin söndürttüğü her sigaranın ardından adamlara minibüsçüye makas atmış otobüs şöförü muamelesi çektiler, akıllara zarar.
İçen ve içmeyenin karşı karşıya geleceği anı bekliyoruz şimdi, bakalım ilk kıvılcım hangi stadyumdan çıkacak. Fenerbahçe 2'de 0'la temiz şimdilik.
ps: Tümer ne yapacak ben onu merak ediyorum asıl.
Aklımı kurcalayan ikinci hamle ise duman karşıtlarının tepkisiydi. O hiç sevilmeyen emniyet ve güvenlik güçlerinin söndürttüğü her sigaranın ardından adamlara minibüsçüye makas atmış otobüs şöförü muamelesi çektiler, akıllara zarar.
İçen ve içmeyenin karşı karşıya geleceği anı bekliyoruz şimdi, bakalım ilk kıvılcım hangi stadyumdan çıkacak. Fenerbahçe 2'de 0'la temiz şimdilik.
ps: Tümer ne yapacak ben onu merak ediyorum asıl.
Çarşamba, Temmuz 30
Messi'ye yol göründü
Barcelona direnişi kırıldı, Katalanlara yakışmayan bir tutumdu bence Messi'yi Olimpiyatlar'ın dışında tutmak, FIFA da baştan beri böyle düşünüyordu ve kesin açıklama geldi sonunda. Messi gidecek! 23 yaşın altındaki bir oyuncu için Olimpiyatlar'a katılmanın anlamının büyük olduğu ve bunun gibi şeyler vurgulanmış açıklamada. Messi özelinde yazdık postu, ancak etki alanı oldukça genel."Finally, the single judge stated that taking part in the Olympic Games is a unique opportunity for all athletes of any sporting discipline, and that it would not be justifiable to prevent any player younger than 23 from participating in such an event if his representative team had qualified."
Athletic de Bilbao
Bu takımı 98'de Hagi'den yediği o muhteşem golle hatırlayanımız çoktur, biraz detayına giren La Liga'da yaptıklarını bilir, futbolu seven ve izleyen ise Bilbao'nun modern futbola direnişini izlemekten keyif alır ve içten içe sever. (di) Son kaleydi bir yerde, kısmen de olsa yıkıldı. Forması reklamsız, takımı yabancısız, kendi kendine aleme kafa tutan bir takımdı. Forma daha fazla dayanamadı, bir firma ile sözleşme imzaladılar, firmanın yerel olması biraz olsun acıyı dindirir belki. Takımın Bask kimliği hala devam ediyor.Gerçeklerle yüzleşmek lazım bir yerde, 2000'lere kadar direnebiliyordu takım diğerlerine, kafa tutabiliyor, en tepeye olmasa da başaltına oynayabiliyordu. 1999'dan sonra bir kez çıkabildi Avrupa arenasına o da UEFA Cup kapısından. Ligde de 50 puanı geçince seviniyor haldeler. Mecburlardı bir yerde. Etxeberría, Urzaiz, Salinas, Zubizaretta, Dani, Karanka, Lizarazu gibileri de çıkmıyor artık. Bask efsanesinin de değişmesi gerekiyor.
Salı, Temmuz 29
Rafa'nın evlatları
Liverpool kervanına en son 7 numaralı formasıyla Robbie Keane katıldı. Rafael Benitez'in İspanyol katma değerli kadrosuna güç katacağı aşikar ancak bu transfere taraftar gözünden bakınca kimsenin memnun olmadığı bir durum çıkıyor ortaya.Liverpool taraftarının İspanyol egemenliğinden rahatsız olabileceğini düşünmüştüm ki adamlar Keane de kim, çok yaşlı David Villa'yı isteriz diye tutturdular. Tottenham taraftarları da Berbatov'u bu seviyeye getiren Robbie'dir, onu verme Bulgarı ver diye bağırıyorlar. Tabi Bulgarı da vermesini isteyen yok aslında ama madem vereceksin tercihin o olsun hesabı. Juande Ramos'un bu oyunculardan birisinden feragat edeceği belliydi önceden, olur da diğeri de yuvadan uçarsa, Sevilla'dan gelecek kimse de kalmadığında Ramos'a beyaz mendil sallama zamanıdır.
Tekrar L'pool cephesinden bakacak olursak; Torres'in yanına aşina olduğu Villa'nın alınması çok şey katardı takıma ama madem alınmadı sebebini de sorgulamak lazım. Rafa eski takımımdan adam almam mı dedi acaba, ya da ne bileyim Torres mi istemedi Villa'yı. Avrupa Şampiyonası'nda patlaması beklenen oyuncu Torres'ti malum. Zamanla öğreniriz gerçeği. Liverpool'un hücumuna bakalım en iyisi, Voronin, Torres, Benayoun, Keane, Kuyt, Babel... genç kanlar; Ngog, Lindfield, El Zhar, Pacheco... Golünüz bol olsun, abartısız da olsun ama.
Tekrar L'pool cephesinden bakacak olursak; Torres'in yanına aşina olduğu Villa'nın alınması çok şey katardı takıma ama madem alınmadı sebebini de sorgulamak lazım. Rafa eski takımımdan adam almam mı dedi acaba, ya da ne bileyim Torres mi istemedi Villa'yı. Avrupa Şampiyonası'nda patlaması beklenen oyuncu Torres'ti malum. Zamanla öğreniriz gerçeği. Liverpool'un hücumuna bakalım en iyisi, Voronin, Torres, Benayoun, Keane, Kuyt, Babel... genç kanlar; Ngog, Lindfield, El Zhar, Pacheco... Golünüz bol olsun, abartısız da olsun ama.
Bosnich; yine, yeni, yeniden
Vukuatı bol kaleci Mark Bosnich 6 yıllık aranın ardından yeniden kaledeydi geçen gün. Benim için bu adamı önemli yapan tek şey, tarihin en sempatik Chelsea'sinde yedek de olsa file bekçiliği yapması. Zola, Le Saux, Desailly, Gudjohnsen, Forssel, Lampard, Terry, Gallas ve kalede Cudicini. Güzel adamlardı hepsi.Bosnich de arada kaynadı sık sık. West Hamlılara salladığı nazi selamı unutulmaya yüz tutmuştu, ManU yedek kulübesinde verdiği performans da öyle. Evlenmek yerine aynı gün adam dövmeyi tercih etmesi de tarih olacaktı ki kokain krizi onu bitirdi. Chelsea'den kovuldu, ceza aldı ve bitirdi futbolunu 31 yaşında. O zamandan beri nerede bir hapçı 11 gördüysem kalesinde Bosnich vardı, ideal 11'i orada yakaladı herhalde Aston Villa'dan sonra. Geçtiğimiz haftasonu babaocağı Avusturalya'nın Central Coast Mariners forması ile kaleyi korurken gördük kendisini. Hayatın devam ettiğini gösterdi, alkış aldı seyirciden, kim bilir ne kadar hasret kalmıştı bu alkışlara ki heyecanını saklayamadı onca yaşına rağmen. O halini görünce adamın geçmişini hatırlamak istemedim, niyeyse işte duygusal Türk mantalitesi hakim çıkıyor böyle zamanlarda.
Neyse, futbolu seviyoruz. 2000'lerin başındaki Chelsea'yi de ayrı seviyoruz.
Neyse, futbolu seviyoruz. 2000'lerin başındaki Chelsea'yi de ayrı seviyoruz.
Pazartesi, Temmuz 28
Juego Bonito - 16
Olympic Games @ BBC
BBC Olimpiyatları yayınlayacağını sevimli bir reklam kampanyası ile duyuruyor. Çekilen filmde uzakdoğu motifleri var, Jackie Chan'in kendine aykırı filmi The Forbidden Kingdom'a da konu olan maymun kral işlenmiş, ana tema olimpiyatları işaret ediyor direk, satır aralarında da anime kültürüne bol bol rastlıyoruz. Gorillaz üyelerinin parmağı var reklamın ardında.Dostluk, barış, hoşgörü. Ütopyayı çizgileştiren bir İngiliz reklamı izlediniz.
Huzur & yağmur...
Huzur...
Her nefeste ona ulaşmak, zevki daim kılmak, sorumsuzca koşmak, uzaklara kocaman bir gülümsemeyle bakmak. Bütün mücadelelerimiz ve bunun dahilindeki mağlubiyetlerimiz, galibiyetlerimiz bunun için. Dingin bir deniz için sadece.
Zaman zaman hissettiğimiz olur huzuru. Bedenimiz hafifler, tarifi imkansız duygular yaşarız, uçarız ancak buna her daim vakıf olmak ne mümkün. Hayatın çetrefilli yollarında sayısız olumsuzluk var bizi bekleyen. Hepsi de gözlerini açmış ve açıklarımıza odaklanmış. Bulutların üzerine çıktığımız bir vakitte ufacık bir ihmal her şeyi alt üst edebiliyor. Anlık değişimler, hızlı düşüşler, dipte çırpınışlar hepsi birbirinin tetikleyicisi konumunda ve kaçınılmaz.
Huzur...
Derin nefes alabilme kabiliyeti, umarsızca. Mütemadiyen peşindeyiz.
Beraberimizde sorular var. Hangisini yanıtlamaya kalksak bir diğerine kapı açılıyor. Soru işaretleriyle bezenmiş bir anaforlar dünyası. Kaybolmamak elde mi? Lakin bu kayboluşlar olgunlaştırıyor sorgulayanı, büyütüyor. Huzurun onu bulmaktan çok aramak yolunda olduğunu fark ettiriyor.
Huzur...
Neredesin? Beyoğlu’nun -gecenin karanlığına gizlenmiş- çılgınlığında mı? Moda’nın dinginliğinde mi? Kanlıca açıklarındaki kayığın yalnız kollarında mı? Ben neredeysem orada mı? Yoksa olmadığım yerde mi?
Huzuru arıyoruz. Ancak huzursuzuz hepimiz. Yaşıyoruz demek ki. Huzuru aradığımıza ve huzurdan yoksun olduğumuza göre, evet yaşıyoruz. Acı olan şu ki yarın yaşayıp yaşamayacağımız artık daha da belirsiz. Yaşamak için huzurun uzağında mı olmak gerek? O halde neden arıyoruz? Yoksa o çoktan toprağın altında mı?
...
...
Ve huzur Güngören'de bir kez daha bu ülkeyi terketti. Geride kalanlar -bizler- hala bu satırları yazabilecek şansa sahibiz. Mesai bitimine 3 saat var, Zincirlikuyu kalabalık. HSBC Genel Merkezi yakınlarında bir yer. 18:00'da işten çıkacak bir sürü insan, aynı anda. Hiç kimse cuma akşamı işten çıkarken hissettiği duyguları yakalayamayacak bu akşam, tıpkı sabahki gibi, tedirgin ve ürkek. Bir ülkenin özgüveni yok olurken, İstanbul günü aralıklarla döktüğü gözyaşlarıyla sürdürüyor ve her damla bozulan huzuru tekrar hatırlatıyor.
***Bu sabah yağmur var İstanbul'da, Gözlerim dolu dolu oluyor yine...
Her nefeste ona ulaşmak, zevki daim kılmak, sorumsuzca koşmak, uzaklara kocaman bir gülümsemeyle bakmak. Bütün mücadelelerimiz ve bunun dahilindeki mağlubiyetlerimiz, galibiyetlerimiz bunun için. Dingin bir deniz için sadece.
Zaman zaman hissettiğimiz olur huzuru. Bedenimiz hafifler, tarifi imkansız duygular yaşarız, uçarız ancak buna her daim vakıf olmak ne mümkün. Hayatın çetrefilli yollarında sayısız olumsuzluk var bizi bekleyen. Hepsi de gözlerini açmış ve açıklarımıza odaklanmış. Bulutların üzerine çıktığımız bir vakitte ufacık bir ihmal her şeyi alt üst edebiliyor. Anlık değişimler, hızlı düşüşler, dipte çırpınışlar hepsi birbirinin tetikleyicisi konumunda ve kaçınılmaz.
Huzur...
Derin nefes alabilme kabiliyeti, umarsızca. Mütemadiyen peşindeyiz.
Beraberimizde sorular var. Hangisini yanıtlamaya kalksak bir diğerine kapı açılıyor. Soru işaretleriyle bezenmiş bir anaforlar dünyası. Kaybolmamak elde mi? Lakin bu kayboluşlar olgunlaştırıyor sorgulayanı, büyütüyor. Huzurun onu bulmaktan çok aramak yolunda olduğunu fark ettiriyor.
Huzur...
Neredesin? Beyoğlu’nun -gecenin karanlığına gizlenmiş- çılgınlığında mı? Moda’nın dinginliğinde mi? Kanlıca açıklarındaki kayığın yalnız kollarında mı? Ben neredeysem orada mı? Yoksa olmadığım yerde mi?
Huzuru arıyoruz. Ancak huzursuzuz hepimiz. Yaşıyoruz demek ki. Huzuru aradığımıza ve huzurdan yoksun olduğumuza göre, evet yaşıyoruz. Acı olan şu ki yarın yaşayıp yaşamayacağımız artık daha da belirsiz. Yaşamak için huzurun uzağında mı olmak gerek? O halde neden arıyoruz? Yoksa o çoktan toprağın altında mı?
...
...
Ve huzur Güngören'de bir kez daha bu ülkeyi terketti. Geride kalanlar -bizler- hala bu satırları yazabilecek şansa sahibiz. Mesai bitimine 3 saat var, Zincirlikuyu kalabalık. HSBC Genel Merkezi yakınlarında bir yer. 18:00'da işten çıkacak bir sürü insan, aynı anda. Hiç kimse cuma akşamı işten çıkarken hissettiği duyguları yakalayamayacak bu akşam, tıpkı sabahki gibi, tedirgin ve ürkek. Bir ülkenin özgüveni yok olurken, İstanbul günü aralıklarla döktüğü gözyaşlarıyla sürdürüyor ve her damla bozulan huzuru tekrar hatırlatıyor.
***Bu sabah yağmur var İstanbul'da, Gözlerim dolu dolu oluyor yine...
Cuma, Temmuz 25
Real Madrid - 1, ChelScolari - 0
Scolari çok hızlı başladı bu işe, turnuva ortasında takımını bozdu, kulüple anlaştı vs. vs. Lig başlamadan da pot kırmalara başladı. Robinho'yu yere göğe sığdıramıyor zaten epeydir, tamam bunu biliyoruz da, Real'e iltifat da neyin nesi sayın hocam. Madridlileri övelim, onlar Manchester'dan Ronaldo'yu alsınlar, Terry de penaltı atmazsa şampiyonuz.Neyse bireysel saçmalamayı kesip, üstadın kurumsal saçmalamasına bakalım: "Robinho is a great player, a very good player who plays in the best team in the world, Real Madrid. One of the best teams in the world. And also in the national team of Brazil. But we will see." Kıvırma çabalarına da bakar mısınız. Mourinho'nun hayaleti daha uzun süre dolaşacak galiba Chelsea üzerinde. Capello bile zor toparlar.
*Bu arada Chelsea'nin Kurumsal İletişim Ekibi'ni yeniden gözden geçirirdim Abramovich'in yerinde olsam.
*Bu arada Chelsea'nin Kurumsal İletişim Ekibi'ni yeniden gözden geçirirdim Abramovich'in yerinde olsam.
Ne olacak bu C-Ron?
Geçen sezonun başından beri gündemde bu adam. Premier Lig'de esti gürledi konuşuldu, CL'de esti gürledi konuşuldu, finalde penaltı kaçırdı, ağladı konuşuldu, Euro 2008'de etkisiz kaldı konuşuldu, tatile erken çıktı kız arkadaşı sayesinde konuşuldu, Real dedi, dedirtti konuşuldu ve son olarak ameliyat oldu, tatil yapıyor, konuşuluyor.İyice çaptan düşmüş bir profil çiziyor artık, çok fazla gündemde kalınca yüzü eskidi hızlıca, hele ki gündemi gereksiz şekilde meşgul etmesi düşüşünü hızlandırdı. ManU'dan ayrılması bitişe yaklaşması demek. Becks'in peşinden giderse o ayrı ama C-Ron'da o karizma ve yapı yok, daha alemci bir adam, Becks alemci değildi demiyorum ama adam 3 çocuk babası ve racon biliyor, gizli kapaklı yürütüyor. Ronaldo Anadolu çocuğu, kafadan dalar olaya. Robinho ile iyi anlaşıp takımı ayartmaya başlasa bir an evvel, Ramos'u da almasalar aralarına, malum kız arkadaşın yaptıklarından ötürü, kavga çıksın diye bekleriz. Neyse, bunlar gelecek zamanda. Şimdilerde Ronaldo yanıp yanıp duruyor, Laila'cı İlhan Mansız'ı görüyorum her seferinde. Koltuk değnekleriyle alem kovalayan adamlar, İlhan yine giyinip kuşanmasını bilirdi, bunda o da yok.
Reggae King
Bob Marley'den bahsediyoruz. SFS'te gördüm, buraya da koyayım dedim. Bu adamın futbola olan tutkusu müziğiyle o kadar güzel örtüşüyor ki, karşılıklı iki sektirseydik keşke diye iç geçiriyorum. Football is freedom.
Perşembe, Temmuz 24
Formaları lanse etme ritüeli
Yaz dönemi gelince futbolun gidişatı bellidir, -varsa- turnuva hazırlıkları ile başlar mevsim, turnuvayla beraber transfer dedikoduları başlar, turnuvadan sonra transferler başlar, hazırlık maçları ve forma lansmanları da araya denk getirilir, lig başlayana kadar böyle idare edilir. Forma lansmanları hep ilgi çekicidir benim için, sanki Milano Moda Haftası başlamış da yepyeni tasarımlarla yeni sezonu karşılamaya hazırlanıyormuşum gibi. Neyse, formalardan ziyade lanse ediliş şekilleri aklıma takıldı aşağıdaki Bayern Munih lansmanını görünce. Basık tavanlı bi salon, dar bir podyum, kafaları tavana vuracak kürsü adamları, sanatsal içerik. Olmamış pek, tutmadım.Çok fazla lansman gezmişliğim yok ama Fenerbahçe'nin Kalamış'ta, denizin kenarında olduğu yetmiyormuş gibi aynı zamanda havuzun kenarında yaptığı açıkhava lansman favorimdir. Kapalı mekan futbolun ruhuna aykırı bir kere, tamam Galatasaray'ın Topkapı çıkarması da etkiliydi ama mekanla bütünleşmedi hiç, ayrı bir yerde kaldı formalar. Bir de bu lansman esnasında özellikle Türkiye'de bir top mankenin yanında bir sürü de amatör mankeni koyma geleneği var. Futbolcular çoğu zaman bunlara taş çıkartacak kadar düzgünler toplum önünde. Ver giysinler, yabancıya gitmesin. Velhasıl formayı lanse etmek yeni sezona başka türlü bir merhaba demek oluyor. Güzel oluyor bu haberler.
Cisse'nin halleri
Sahada adınla, tipinle, oyunla bir şekilde dikkat çekmeye çalışırsın. Hasan Şaş'ın keli, Ümit Davala'nın iğrenç traşı, İlhan Mansız'ın Samuray halleri, Rüştü'nün göz boyamaları vs. vs. Yerli örnekler bunlar, globalde fazlası var eksiği yok. Cisse şekliyle öne çıkanların en önemlilerinden. Liverpool'un İstanbul zaferinin ardından sahada neredeyse çırılçıplak kalmıştı, sırf dövmelerinin hatrına. Oyuna da uzatmada girmişti yanlış hatırlamıyorsam. Şimdi de Hollywood'a göz kırpıyor anlaşılan.
Çarşamba, Temmuz 23
Turkcell Süper Lig 2008-2009
Fikstür çekildi. Digiturk ve TFF ortaklığında TMOK Olimpiyatevi'nde yapıldı işlemler. 22 Ağustos - 31 Mayıs arasında oynanacak maçlar. Son 2 sezondur alıştığımız Fenerbahçe - Galatasaray 16. hafta kapanış derbisi bu sezon yok. Benim gözüme takılanlar aşağıda, detaylar gün içinde yayılır zaten.
*Oftaş Hacettepe olduktan sonra Federasyon Gençlerbirliği bağlarının koptuğuna hükmetmiş ve 1. haftaya koymamış iki takımın maçını.
*Fenerbahçe sezonun son maçını yine Trabzon'la oynuyor.
*Fenerbahçe'nin 3 büyüklerle oynayacağı maçlar ilk yarıda içerde, ikinci yarıda 3'te 3 dışarda, zor gözüküyor. Beşiktaş'ta ise durum tam tersi, ilk yarıda 3 büyük maçı da dışarda.*Derbiler;
10. hafta: Fenerbahçe - Galatasaray
13. hafta: Fenerbahçe - Beşiktaş
16. hafta: Galatasaray - Beşiktaş
*İlk hafta:
SİVASSPOR- KAYSERİSPOR
HACETTEPE - BURSASPOR
B.Ş BLDSPOR - ESKİŞEHİRSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ - KOCAELİSPOR
GAZİANTEPSPOR - FENERBAHÇE
TRABZONSPOR A.Ş. - ANKARASPOR A.Ş
KONYASPOR - MKE ANKARAGÜCÜ
ANTALYASPOR A.Ş. - BEŞİKTAŞ A.Ş.
GALATASARAY A.Ş. - DENİZLİSPOR
*Oftaş Hacettepe olduktan sonra Federasyon Gençlerbirliği bağlarının koptuğuna hükmetmiş ve 1. haftaya koymamış iki takımın maçını.
*Fenerbahçe sezonun son maçını yine Trabzon'la oynuyor.
*Fenerbahçe'nin 3 büyüklerle oynayacağı maçlar ilk yarıda içerde, ikinci yarıda 3'te 3 dışarda, zor gözüküyor. Beşiktaş'ta ise durum tam tersi, ilk yarıda 3 büyük maçı da dışarda.*Derbiler;
10. hafta: Fenerbahçe - Galatasaray
13. hafta: Fenerbahçe - Beşiktaş
16. hafta: Galatasaray - Beşiktaş
*İlk hafta:
SİVASSPOR- KAYSERİSPOR
HACETTEPE - BURSASPOR
B.Ş BLDSPOR - ESKİŞEHİRSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ - KOCAELİSPOR
GAZİANTEPSPOR - FENERBAHÇE
TRABZONSPOR A.Ş. - ANKARASPOR A.Ş
KONYASPOR - MKE ANKARAGÜCÜ
ANTALYASPOR A.Ş. - BEŞİKTAŞ A.Ş.
GALATASARAY A.Ş. - DENİZLİSPOR
Seyyah Manchester
7 kıta - 7 renk diyerek devam ediyorlar hayatlarına. Her yıl başka bir yerde görünüyorlar, insanlar onları seviyor, onlar da insanları seviyor gibi davranıyorlar. (doğrudur belki de, bilmem)Manchester United'ın geleneksel yaz gezilerinde Güney Afrika var bu yıl. Kadrolarına oradan bir oyuncu katmadan gelmeseler de bari yatırım kalıcı olsa. Eğlenceli görüntülerden fazla yok ama Muhsin Ertuğral ile Alex Ferguson'un birbirleriyle şen şakrak konuşmaları etkiledi beni. Aferin şu adama, Afrika'yı dolaştı, Kongo'sundan Mısır'ına kadar, şimdi yeniden Güney kısmında. Kaizer Chiefs'in her şeyi desek yeridir.Neyse konudan fazla sapmamak lazım, Muhsin Hoca ayrı bir post konusu olur. Aşağıda Ggis'in seri katıl duruşu var, ekip otosunun içinden maktülün yakınlarına el sallıyor sanırım.
Pazartesi, Temmuz 21
Pazar, Temmuz 20
Hacet... tepeeee...
Gençlerbirliği Oftaşspor dangoz, çakma, ötekinin aynısı ismini değiştirip Haccetepespor yaptı. Sanırım geçtiğimiz günün en güzel futbol haberi buydu. Seyircisiz, kimliksiz, aidiyet duygusundan yoksun, boşlukta bir kulüp imajıyla örtüşmüyordu Oftaş'ın gençlerinin yaptıkları.Şimdiden sonra daha anlamlı olacaklar, çünkü geç de olsa ancak şimdi bir Ankara takımı oldular. Yapılan olağanüstü YK toplantısında kulübün renklerine bir de menekşe moru eklendi ki Hacettepe'nin münhasır rengidir, bal üstünde kaymak misali. Kulüpten yapılan resmi açıklama şöyle: "Amacımızı çok başarılı bir şekilde sürdürüyorduk, ancak basın ve kamuoyunda Gençlerbirliği ile Gençlerbirliği Oftaş kulüpleri arasındaki isim ve renk benzerliği hakkında demogoji yaratıldığı için biz de isim ve rengin değiþtirilmesi konusunda bir kamuoyu araştırması yaptık. Araştırmanın sonunda Hacettepe ismi ön plana çıktı. Bu doğrultuda ismimizi Hacettepe Spor Kulübü olarak değiþtirerek, aynı hedefler doğrultusunda yolumuza devam edeceğiz. Bundan sonra Ankara’yı bu isim altında temsil edeceğiz." Darısı Vefa'nın, Göztepe'nin, Altınordu'nun başına.Tekrardan Hacettepe'ye, Ankara'nın Beşiktaş'ına selam edeliğm ve hoşgeldin diyelim.
*Ankara futbolunun geçmişi ile ilgili şöyle de bir yazı var meraklısına.
*Ankara futbolunun geçmişi ile ilgili şöyle de bir yazı var meraklısına.
Cuma, Temmuz 18
dedikodu
*Barcelona bir forvet alacak, bu anlaşıldı. Adebayor'dan sonra Drogba da ciddi hanesine yazıldı. Robinho ve Berbatov kısımları biraz daha hülyalı gözüküyorlar ama Berbatov olsa tadından yenmez bu takım. En azından karizma olarak.
*Bitmeyen terane Cristiano Ronaldo, gitse de kurtulsak raddesine getirdi koca Manchester'ı. Modern futbolun kölesi olduğunu onlar da kabul ettiler. Ferguson'un birinci alternatifi Berbatov.*Sevilla, Lyon'dan Sebastian Squillaci'yi aldı diyenler var ama imzayı henüz görmedik. Defans hattına destek lazım.
*Fenerbahçe'nin gündeminde artık İspanyollar var. Riera, Xabi alonso derken Albelda da potaya girdi. Aragones, sen ne adammışsın.
*Porstmouth, Wright-Philips'e talip, Scolari'nin dağıttığı Chelsea'den daha gidecek çok adam var.
*Mark Schwarzer'ı isteyen Bayern ve Juventus red yemişler. Mark'a yedek kulübesinde oturacağını baştan göstermişler. Banko oynayacağı garantisini alırsa, Fulham'dan uçacak gibi. Hala öyle takımlar varsa tabi.
*Volkan Demirel ve Mehmet Topal için Manchester City ciddi ciddi talepte bulunuyormuş ama biz Türkler tok satıcıyızdır.
*Sunderland, ManU'da paslanan Saha'ya talip, isabet de olur.
*Bitmeyen terane Cristiano Ronaldo, gitse de kurtulsak raddesine getirdi koca Manchester'ı. Modern futbolun kölesi olduğunu onlar da kabul ettiler. Ferguson'un birinci alternatifi Berbatov.*Sevilla, Lyon'dan Sebastian Squillaci'yi aldı diyenler var ama imzayı henüz görmedik. Defans hattına destek lazım.
*Fenerbahçe'nin gündeminde artık İspanyollar var. Riera, Xabi alonso derken Albelda da potaya girdi. Aragones, sen ne adammışsın.
*Porstmouth, Wright-Philips'e talip, Scolari'nin dağıttığı Chelsea'den daha gidecek çok adam var.
*Mark Schwarzer'ı isteyen Bayern ve Juventus red yemişler. Mark'a yedek kulübesinde oturacağını baştan göstermişler. Banko oynayacağı garantisini alırsa, Fulham'dan uçacak gibi. Hala öyle takımlar varsa tabi.
*Volkan Demirel ve Mehmet Topal için Manchester City ciddi ciddi talepte bulunuyormuş ama biz Türkler tok satıcıyızdır.
*Sunderland, ManU'da paslanan Saha'ya talip, isabet de olur.
Perşembe, Temmuz 17
Samuel Eto'o in Tashkent!
Bir yerlerden Çetin Çiftçioğlu çıkmazsa eğer bu olay gerçek. Adam Taşkent'e gitti. Kruvchi takımında oynayacak. Adamlarda iyi karapara varmış ki bu kadar yüksekten uçtular. PR geri dönüşüne de diyecek bir şey de yok açıkçası. Kruvchi'nin 15 haftası geride kalan ligde 41 puanı var ve liderlik koltuğundalar.Arkadaki çekik gözlü arkadaşlar olmasa yine bi nebze... Neyse...
Ntvspor football manager
NTV ekibi birkaç yıldır spora özel bir oyun yapma düşüncesi içinde çalışıp duruyorlardı. Fantezi Futbolun kitleleri kesmediğini onlar da çok iyi biliyorlar tabi. Basketbola biraz yöneldiler, olmadı, sonunda realiteye en yakın oyunu, menajerliği yazdırıp NTVSpor sitesinde hayata geçirdiler. Projede Murat Kosova'nın mutlaka parmağı vardır diyerek detaylara geçelim.
Beta versiyonu ile 2 haftadır hizmet veren oyunda sistem gerçek zamanlı işliyor, hafta algısını güne çevirmek gibi bir güzellik yapmışlar ki ilgiyi maksimum tutma gayretindeler. Ancak biraz ters tepmiş, takımların yarıdan fazlası kepenk kapattılar şimdiden.Spor programını takım elbise-kravatla sunan insanların değil de, sporla yatı, sporla kalkan ve bunu bir eğlence aracı olarak gören insanların hazırladığı aşikar. Dil çok temiz ve amiyane tabirle "geyik." Oyuncuların mevkileri, antrenman teknikleri ile ilgili ciddi sorunlar var şu aşamada ancak zamanla düzeleceğini umut ediyor epeyce insan.
Mahalli lig'le başlayan macerada en üst lige kadar çıkılacakmış, 3 profesyonel ve bir amatör ligle birlikte toplam 5 lig yani. Ha taraftar yaklaşımı da çok adi; maç kazanınca geliyorlar, kaybedince gidiyorlar, ayıp olmuş biraz.
Liglerin başlamasıyla birlikte küçük format değişiklikleri yapıp tatmin edici seviyeye gelmelerini umuyoruz.
Linki de budur.
Beta versiyonu ile 2 haftadır hizmet veren oyunda sistem gerçek zamanlı işliyor, hafta algısını güne çevirmek gibi bir güzellik yapmışlar ki ilgiyi maksimum tutma gayretindeler. Ancak biraz ters tepmiş, takımların yarıdan fazlası kepenk kapattılar şimdiden.Spor programını takım elbise-kravatla sunan insanların değil de, sporla yatı, sporla kalkan ve bunu bir eğlence aracı olarak gören insanların hazırladığı aşikar. Dil çok temiz ve amiyane tabirle "geyik." Oyuncuların mevkileri, antrenman teknikleri ile ilgili ciddi sorunlar var şu aşamada ancak zamanla düzeleceğini umut ediyor epeyce insan.
Mahalli lig'le başlayan macerada en üst lige kadar çıkılacakmış, 3 profesyonel ve bir amatör ligle birlikte toplam 5 lig yani. Ha taraftar yaklaşımı da çok adi; maç kazanınca geliyorlar, kaybedince gidiyorlar, ayıp olmuş biraz.
Liglerin başlamasıyla birlikte küçük format değişiklikleri yapıp tatmin edici seviyeye gelmelerini umuyoruz.
Linki de budur.
Profesör Giggs
Kirli sakalı yokken ve üzerinde bu cübbe-kep kombinasyonu varken ciddi bir fizikçi kimliğine bürünmüş Giggs. Doğduğu kentteki Salford Universitesi'nden spor ve hümanizm alanlarındaki çalışmalarından ötürü onur ödülü aldı.Bizde de bir Genco Baran var, iddaa profesörü. O da sistemli oynayıp, Swindon'dan 1'e 47 vurması ile meşhur.
Alex Hleb Barça'da
Barcelona'da renovasyon süreci tüm hızıyla devam ediyor. Katalan çekirdeğin çevresi star olmayan yıldızlarla dolduruluyor. Daha mütevazi, daha aç, sponsorlarla daha az ilişkisi bulunan oyuncular Barcelona'ya getiriliyor. Son transfer Alexandre Hleb. Belaruslu oyuncunun Londra'da çok iyi vakit geçirdiğini söylemek zor olsa da sezonda ortalama 30 maç oynadı. Wenger onu Stuttgart'tan aldığında 15 milyon euroyu bir çırpıda vermişti. Şimdi maliyetine İspanya yollarında.Messi, Bojan, Keita ve Gudjohnsen ile bilikte Hleb'in Barça hücumlarını şekillendirmesini diliyorum. Henry Arsenal'den ayrılınca düştü çaptan, keza Eto da çokça spekülasyon içinde yer aldı, yordu ve yoruldu. Guardiola'nın bu ikiliye fazla taviz vermeyeceğini de düşünürsek gençlik ateşi Barça'yı neden sarmasın.
Çarşamba, Temmuz 16
Del Bosque'nin düşündürdükleri
Beşiktaş'tan kovulan Yeniköy Kasabı Vicente Del Bosque, İspanya Milli Takımı'nın başına geçti. Selefi 70'lik Luis Aragones ki, kendisi şu anda Fenerbahçe'nin başında. Aragones'in İspanya milli takımındaki son maçı da zamanında Fenerbahçe'den kovulmuş Alman Joachim Löw'e karşıydı. Beşiktaş yakın dönemde Del Bosque ile birlikte efsane Jean Tigana'nın da başını yedi. Yıldırım Demirören hala başkan ve Ertuğrul'u yiyeceği zamana kadar vakti var sanırım. Ha tabi bu arada Çarşı gitti. Ertuğrul içerden birisi demek yerine, Rıza da içeriden birisiydi demek dağa doğru bu arada. Fenerbahçe cephesinde de farklı bir şey yok aslında, son 5 yılda 3 hoca olması sadece istatistikleri biraz yukarıya çekti. Öncesi malum. Velhasıl son kertede, bu ülkenin kovdukları daha çok neden buraya geldim ki zaten diyerek gidiyorlar. Zidane'a sola koş derken Sergen'e azıcık koş diyememek zordur hocam.
Salı, Temmuz 15
Nike ShotCode
Nike'den etkili bir gerilla çalışması. Hedef kitle ancak bu kadar iyi yakalanabilirdi herhalde.Brezilya'nın yeni formaları 1950'deki ilk formaya benzetilmiş bu sezon. TV kullanmadan bu yeni formanın tanıtımını yapmak için maç izlenen bar ve kulüpleri seçmişler, masumane bir istekte bulunmuşlar mekan sahiplerinden; "bu formayı burada sergileyebilir miyiz?" Cevabı biliyoruz zaten, buyur abi dükkan senin, burası Brezilya. Asılan formaların yanına da ShotCode bilgileri yer almış, kullanıcılar kendi isimleri yazılı formaları bu ShotCode sisteminyle, telefonu da kullanarak anında sipariş etmişler. 2 ayda Nike'nin forma stokları eriyip gitmiş. Bu proje Cannes'da shortliste de kalmış bu arada, eklemekte fayda var.
Goal 4 Africa
Mandela'nın hatrına düzenlenen hayır işi maçta ünlüleri gördük.Bir takımın kaptanı Seedorf, diğerinde de Ballack. Bu tür maçların gediklisi Michale Schumacher de forvette yerini almış tabi. Gattuso, Van Persie, dişlek Ronaldo, Eric Djemba-Djemba (neydi bir zamanlar), Fabio Simplicio (Rui Costa ile birlikte Galatasaray'ın en alamadıklarından) diğer oyuncular. Klinsmann da tatilden gelmiş hoca formuyla sahada.
dedikodu
*Chelse Robinho'yu istiyor, Real Madrid C-Ron'un bonservisini çıkarabilir.
*Ronaldinho gidecek ama ne tarafa doğru? Kaka ile yanyana oynasın diye bas bas bağırmıştık yine bir ihtimal var, Manchester City de plasede. Milan'ın 25 milyonu gözden çıkardığı söyleniyor, ne kadar söylenti göreceğiz.
*David Villa artık bir yere gidecek, kaçarı yok. Barça'ya yakışır ama onun gözü biraz daha İngiltere'de sanki.*Barça'da değişim oldukça köklü, Eto - Adebayor takası söylenegeliyor, Forvet hattında Messi'den gerisine talip çıksa satarım mantığı içinde başkan, haksız olduğunu da sanmıyorum artık.
*Atletico Madrid, adım adım geliyor. Geçen sezon hücumlarıyla söz ettirdiler, bu sezon da arka tarafa el attılar. Ujfalus, Heitinga, Assuncao ve Lyon'dan coupet geldi. Sinama Pongolle de yedek kuvvet olarak ofansta sırasını bekleyecek.
*Luis Garcia, Tottenham'a geçti, Berbatov da bir yere gidecek oradan artık, Manchester United?
*Van der Vaart için iki Madridli'nin de adı geçiyor, kapanın elinde kalacak anlaşılan, terbiyesiz Hollandalı.
*Ronaldinho gidecek ama ne tarafa doğru? Kaka ile yanyana oynasın diye bas bas bağırmıştık yine bir ihtimal var, Manchester City de plasede. Milan'ın 25 milyonu gözden çıkardığı söyleniyor, ne kadar söylenti göreceğiz.
*David Villa artık bir yere gidecek, kaçarı yok. Barça'ya yakışır ama onun gözü biraz daha İngiltere'de sanki.*Barça'da değişim oldukça köklü, Eto - Adebayor takası söylenegeliyor, Forvet hattında Messi'den gerisine talip çıksa satarım mantığı içinde başkan, haksız olduğunu da sanmıyorum artık.
*Atletico Madrid, adım adım geliyor. Geçen sezon hücumlarıyla söz ettirdiler, bu sezon da arka tarafa el attılar. Ujfalus, Heitinga, Assuncao ve Lyon'dan coupet geldi. Sinama Pongolle de yedek kuvvet olarak ofansta sırasını bekleyecek.
*Luis Garcia, Tottenham'a geçti, Berbatov da bir yere gidecek oradan artık, Manchester United?
*Van der Vaart için iki Madridli'nin de adı geçiyor, kapanın elinde kalacak anlaşılan, terbiyesiz Hollandalı.
Pazar, Temmuz 13
Baba beni İtalya'ya gönder
"Arjantinli genç oyuncunun İtalyan pasaportunun olması transferi kolaylaştırıyor" klişesini çoğu oyuncunun AB transferinde görmeye alıştık. En yakın zamanda Delgado'yu ele alalım, baba tarafından İtalyan pasaportuna sahip, AB'de transfer kolaylığı yaşayacak, istediği takıma gidebilecek.Kazın ayağı öyle değilmiş, iyiden iyiye çıktı kokusu. Arjantin polisi 600 kişilik bir ekiple Lanus ve Racing'in de arada bulunduğu kulüplere baskın yapmış. Şimdilik 15 gözaltı var. İtalyan pasaportu çıkarabilmek için resmi makamlarda 3 ayı gözden çıkarmak gerekiyormuş, Oranın Eminönü'sünde bu iş 2 gün+35 bin dolar. Zamandan kar etmek daha akıllıca tabi. Bizim buralarda yaşansaydı benzer bir olay kimse şaşırmazdı, İtalya'da da şaşıran yoktur eminim. Adamların futbolları skandal üzerine kurulu zaten. Arjantinliler'in de Akdeniz kültürü ile ne kadar yakın olduklarını öğreniyoruz günden güne, ya da içimizdeki Güney Amerika damarını keşfediyoruz.
Perşembe, Temmuz 10
Madrid portakalı
Kubrick'in nev'i şahsına münhasır filmlerindendir Otomatik Portakal. Şiddet, hırs, sanat ironi iç içedir bu filmde. Futbola fena halde benzer, tüm duygular 90 dakikaya sığdırılıyor ne de olsa futbolda, film uzatmaları ve devre arasını da hesaba katmış, biraz daha uzun sadece.İtalyanlar futbolun şiddetli yanına daha bir yakınlar, Akdenizliler diye de genellemek mümkün. Hollanda biraz daha sanata dem vuruyor, Güney Amerikalılarla birlikte. Euro 2008'deki Hollanda ise tam bir rönesans hareketiydi. Beklenmedik yerden vurdular, beklenmedik şekilde vuruldular, kendilerini oynadılar, ütopya olduklarını anladılar, reel dünyaya yenildiler. Yenilirken Marx'a da rahmet okudular.
...
Hollanda dışındaki Hollandalı takımlar deyince Barça ve Milan'ı ayrı yere koymak lazım. En şaşaalı dönemlerini yaşadı bu iki takım portakal destekli kadrolarıyla. Sonrasında iyi yönetemediler süreci veya abarttılar ve bıraktılar kendilerini kendi ülkelerine. Son iki üç yıldır da Real Madrid bu sistemi yaşatmaya çalışıyor İspanya'nın başkentinde. Drenthe, Robben, Sneijder, Van Nistelrooy...Bir beşincisi de yolda. Rafael Van der Vaart. Real'in geçen sezonki performansında mevcut 4'lünün katkısı yadsınamaz, 5. oyuncu da kadroya dahil olduğunda, orta sahadan 3'lü bir Dutch hücumu akıllara zarar verir. Bekleyip göreceğiz artık. Kubrick'in filminden bir şeyler izleyeceğimiz kesin ama tam olarak hangi sahne bilemiyorum. Beethoven'ı mı dinleyeceğiz, yoksa Beethoven büstü ile kovalanan adamı mı izleyeceğiz, şiddete saygı mı duyacağız, yoksa şiddeti uzaklaştırmak için şiddetle mi karşılık vereceğiz!
...
Hollanda dışındaki Hollandalı takımlar deyince Barça ve Milan'ı ayrı yere koymak lazım. En şaşaalı dönemlerini yaşadı bu iki takım portakal destekli kadrolarıyla. Sonrasında iyi yönetemediler süreci veya abarttılar ve bıraktılar kendilerini kendi ülkelerine. Son iki üç yıldır da Real Madrid bu sistemi yaşatmaya çalışıyor İspanya'nın başkentinde. Drenthe, Robben, Sneijder, Van Nistelrooy...Bir beşincisi de yolda. Rafael Van der Vaart. Real'in geçen sezonki performansında mevcut 4'lünün katkısı yadsınamaz, 5. oyuncu da kadroya dahil olduğunda, orta sahadan 3'lü bir Dutch hücumu akıllara zarar verir. Bekleyip göreceğiz artık. Kubrick'in filminden bir şeyler izleyeceğimiz kesin ama tam olarak hangi sahne bilemiyorum. Beethoven'ı mı dinleyeceğiz, yoksa Beethoven büstü ile kovalanan adamı mı izleyeceğiz, şiddete saygı mı duyacağız, yoksa şiddeti uzaklaştırmak için şiddetle mi karşılık vereceğiz!
Gidene gel diyebilmek
Takımın büyüklüğüne leke düşürür derler, gitmek isteyen zorla tutulmaz. Fenerbahçe'nin Mehmet Aurelio olayını yönetme süreci neresinden tutarsanız tutun acı verdi herkese. Kulüp el altından ısrar etti, yaranamadı. Fiyat yükseltti, yaranamadı. Opsiyonu kullandı, çamur yaptı olmadı. Marco'nun gidişini standart "para, büyük lig, kariyer..." gibi donelerle değerlendirmek yanlış. Ya çocukluk rüyasıdır, ya baba nasihatidir, yengenin baskısıdır. Başka bir şey velhasıl. Yoksa bu adamdan beklenecek en son şeydir, yüzüstü bırakmak. Türklüğünü de bırakmayacaktır giderken, inanıyorum. Macaristan maçında attığı golün sevincidir beni bu şekilde düşündüren, şüphesi olan o maça bir daha baksın. Her neyse, Marco Sevilla'yı eleyen takımdan gelen bir oyuncu olarak Betis'e imza atıyor bugün. Hayırlı olsun diyelim.
Çarşamba, Temmuz 9
Crespo boşta
Hernan Jorge Crespo boşta. River, Parma, Lazio, Inter, Chelsea, Milan tekrar Inter. 2008 yazında bonservisi elinde bekliyor.Yaşı 33 ama 2 yıl daha oynar. Maradona-Caniggia-Batistuta-biraz Ortega hattının sonuna ekledi kendini. Milli forma altında 0.5'ten yüksek bir ortalama tutturdu. Kulüp bazında da attığı gol 216/450. İstikamet memleket olur herhalde artık. İyi oyuncu hala, resmen boşa çıkalı da 1 hafta oldu neredeyse, ses seda yok hala. Güiza'nın yerine diyecek halim yok ama yine de işe yarayacak bir adam.
Salı, Temmuz 8
Güiza sonunda Fenerbahçe'de
Aragones evladına kavuştu. Epeydir bekliyorduk transferi de, gerçekleşince bir garip oldu. Semih geldi aklıma, nasıl olacak şimdi. O aranan golcü bu değildi sanki, şapkadan çıkan buydu. Lakin günün sonunda; Avrupa'nın top-class liglerinden birinde gol kralı olan bir adam öyle ya da böyle Türkiye'yi seçti. Bu durumda fazla söze gerek yok sanırım.Güiza bu takımda neler yapar emin değilim, ciddi bir baskı ile geldi ki Fenerbahçe ve türk futbolunun en pahalı transferi. Yaşı müsait, bir transfer daha yapabilecek kapasitesi var. Beklentileri verir umarım. Takımda 4 gol ayağı var öne çıkan. Hepsi de bir dönemin gol kralı. İkisi geçen sezondan; Semih ve Güiza. Kezman malum, Alex de bir önceki seneden. İstatistikler kulağa hoş geliyor ancak arka tarafta olmayan bir Marco Fener'den neleri götürecek ona da bakmak lazım. Bir de yarım Emre ile, saatli bombalar; Selçuk, Deniz, Kemal... Maldonado ve Appiah yaşarlar mı onu da bilmiyoruz. 10 yıl önceki Fenerbahçe böyle bir durumda krizin k'sını yönetemez, rezil rüsva olurdu. Şimdiki Fenerbahçe ise 2 sezondur sessiz sedasız üzerini örtüyor bu sorunların. Ne kadar daha sürecek göreceğiz.
Lafı fazla uzatmadan hayırlı olsun diyelim. İspanya'da kral olup buraları seçmek kolay değil, iyi işler yapar umarım.
ps: Bayan Güiza da bu ülkede ayrı bir hava estirecek bu arada, ikinci Jardel vakası olacak, es geçmemek lazım.
Lafı fazla uzatmadan hayırlı olsun diyelim. İspanya'da kral olup buraları seçmek kolay değil, iyi işler yapar umarım.
ps: Bayan Güiza da bu ülkede ayrı bir hava estirecek bu arada, ikinci Jardel vakası olacak, es geçmemek lazım.
Cantona dönüyor
Carlos Queiroz ile ilişkisi epey sallandı geçmişte Ferguson'ın. Dolayısıyla ManU'nun. Real çılgınlığı yaptı Portekizli, Scolari'yle takıldı, memleketine döndü vs derken artık yeni bir yardımcıya ihtiyaç duydu Fergie. Bu aynı zamanda veliaht da olacak.Sıcak rivayet Cantona'nın, Ümit Davala kontenjanından teknik ekibe dahil olacağı şeklinde. Takıma bol bol çılgınlık aşılar, sakallarını da kesmesin lütfen eğer anlaşma gerçekleşirse. Nike kestirmez gerçi, imaj da dahildir anlaşmaya, hatta bu süreçte Nike etkin rol de oynamıştır yahu.
Pazartesi, Temmuz 7
Ajax = ABN Amro
Kim derdi ki bir gün ABN Amro, Ajax'ı bırakacak, takım yeni bir firma ile göğüs reklamı anlaşması yapacak diye. 1991'de başlayan birliktelik bu sezon itibariyle çöpe atıldı.Dikey efsane yerini yatay klişeye bırakıyor. Yazık oluyor ama para işte, olması gerekiyor. Ajax artık Den Haag merkezli Aegon sigorta şirketinin logosunu taşıyacak göğsünde. Bu post yeni forma içindi ama ABN Amro önüne geçti. Canı sağolsun.
Perşembe, Temmuz 3
Premiere League, away kits 2008-2009
Çarşamba, Temmuz 2
Galatasaray 2008 - 2009
Madde madde Euro 2008
*Turnuvanın "Ölüm Grubu" olarak adlandırılan Romanya-İtalya-Fransa-Hollanda grubundan hiçbir takım yarı finali göremedi. Ölüm Grubu'nun temsilcileri dirilemediler.*Yunanistan'ın ilk turda elenmesi, defansif futbolun ölümü anlamına geldi. Hollanda'nın elenmesi de safi ofansif futbolu öldürdü. Her iki tarafı da dengeli yöneten takım İspanya da güle oynaya şampiyon oldu. Akılcı defans yaptı, akılcı hücum etti. İyi hücum eden Rusya'nın, İspanya'dan toplamda yediği 7 gol tam olarak anlatılmak istenen konu.
*Ekolü olan takımlar evlerine döndüler. Komple oynayanlar ilerlediler. Total Hollanda, defansif İtalya eve dönen büyük örnekler.
*Eleme gruplarında fırtınalar estiren takımlar şampiyonada sefilleri oynadılar. Polonya, Yunanistan, Romanya, Çek Cumhuriyeti gruplarında zirvedeydiler, şampiyonada ilk turda elendiler.
*İspanya hiç maç kaybetmeden kupaya uzandı.*84 finalinde İspanya'ya gol atan Platini, rövanşı elleriyle verdi. Palop'un yeşil kazağı, rövanşı daha da lirikleştirdi.
*Türkiye'nin turnuva boyunca oynadığı 5 maçın 5'inde de son dakika golü geldi. Portekiz maçında yedik, İsviçre'ye attık, Çekler'e 2 tane attık, Hırvatlar'a karşı hem yedik, hem attık, Almanlar'dan da yedik son kertede.
*Türkiye - Hırvatistan maçında turnuva tarihinin en geç atılan gol rekoru iki kez kırıldı. En son Semih'in ellerinde kaldı.
*Teknik, genel itibariyle fiziğin önüne geçti. (Arda, Iniesta, Sjneider, Zhirkov, Arshavin)*Lubos Michel, Hollanda - Rusya maçında gösterdiği kırmızı kartı iptal etti. Rusya'da Hollanda'yı eledi bir güzel.
*Türkiye yarı finale çıktı ancak toplamda oyunu önde götürdüğü dakika sadece 16.
*Büyük umutlarla turnuvaya başlayan C. Ronaldo, Toni, Smolarek, Gomez, Gattuso, Materazzi, Ivanschitz, Toulalan, Ribery gibi oyuncular varlık gösteremediler.
*Bir sonraki turnuvada eksikler tamamlanır, her takıma bir Brezilyalı düşer savı iyiden iyiye kendini gösterdi.
*Ekolü olan takımlar evlerine döndüler. Komple oynayanlar ilerlediler. Total Hollanda, defansif İtalya eve dönen büyük örnekler.
*Eleme gruplarında fırtınalar estiren takımlar şampiyonada sefilleri oynadılar. Polonya, Yunanistan, Romanya, Çek Cumhuriyeti gruplarında zirvedeydiler, şampiyonada ilk turda elendiler.
*İspanya hiç maç kaybetmeden kupaya uzandı.*84 finalinde İspanya'ya gol atan Platini, rövanşı elleriyle verdi. Palop'un yeşil kazağı, rövanşı daha da lirikleştirdi.
*Türkiye'nin turnuva boyunca oynadığı 5 maçın 5'inde de son dakika golü geldi. Portekiz maçında yedik, İsviçre'ye attık, Çekler'e 2 tane attık, Hırvatlar'a karşı hem yedik, hem attık, Almanlar'dan da yedik son kertede.
*Türkiye - Hırvatistan maçında turnuva tarihinin en geç atılan gol rekoru iki kez kırıldı. En son Semih'in ellerinde kaldı.
*Teknik, genel itibariyle fiziğin önüne geçti. (Arda, Iniesta, Sjneider, Zhirkov, Arshavin)*Lubos Michel, Hollanda - Rusya maçında gösterdiği kırmızı kartı iptal etti. Rusya'da Hollanda'yı eledi bir güzel.
*Türkiye yarı finale çıktı ancak toplamda oyunu önde götürdüğü dakika sadece 16.
*Büyük umutlarla turnuvaya başlayan C. Ronaldo, Toni, Smolarek, Gomez, Gattuso, Materazzi, Ivanschitz, Toulalan, Ribery gibi oyuncular varlık gösteremediler.
*Bir sonraki turnuvada eksikler tamamlanır, her takıma bir Brezilyalı düşer savı iyiden iyiye kendini gösterdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)