Perşembe, Aralık 6

Sportif iletişim

Stadlarda, ekranlarda, gazete sütunlarında, sokaklarda bir sürü adam görüyoruz spor eksenli dünyadan bizlere seslenmeye çalışan. Bir kısmını anlamadan dinliyoruz bu insanların, birçoğu da bizi anlamadan iletişim kurma çabalarını sürdürüyor. Buradaki anahtar kelime iletişim. Oluşabilmesi için kullanılacak enstrüman da belirtildiği üzere spor.
Son yılların popüler ve gelişime açık mecrası spor farklı kesimlerden birçok insanın iştahını kabartıyor ancak fikirleri hayata geçirecek, doğru stratejilerle doğru kitleye yönelebilecek insan sıkıntısı yaşıyoruz millet olarak. Bu durum hayatımızın her alanında geçerli tabi ama söz konusu spor olunca eksikliğimizi kabullenen insan sayısının sıfıra yakın durması bir hayli ironik.Evet spor iletişiminde eksiğiz, hatta yokuz diyen garip azınlığın sesine kulak veren bir proje başlatılmış Kadir Has Üniversitesi'nde. Projenin mimarı iyi işler yaptığı için olsa gerek TFF'den çarçabuk istifa ettirilen Levent Bıçakçı. Neden koltukta fazla kalamadığını da yaptığı doğru hamlelerle daha net anlıyoruz.

Efendim bu mevzubahis proje "Spor İletişimi Sertifika Programı" olarak geçmiş literatüre. Yüksek eğitim görenlere yönelik bir çalışma. Amaç; spor endüstrinin gelişimine katkıda bulunacak uzman spor iletişimcilerinin yetişmesine destek vermek. Projenin destekçisi Ülker.Ülker'in desteğini biraz irdelemek lazım burada. Pekala buraya aktarılacak parayla daha fazla ses getirecek bir işe imza atabilirlerdi ancak sahiplenmek istedikleri alanın kötü yönetilmesi hem kendilerine hem de spora yatırım yapan diğer firmalara büyük zararlar veriyor. Amiyane olacak ama paranla rezil olma durumu söz konusu. Yıldırım Demirören gibi bir allame-i cihanın yönetimindeki takıma ana sponsor olan bir markayı insanların öpüp başına koymaları gerekirken verilen tepkilerin anlaşılmazlığı insanı düşündürüyor. Hele ki bu marka herşeye rağmen Delgado'yu Beşiktaş'a kazandırmak gibi bir hatayı da yapmışken.Tekrar programa dönelim biz.
Programın içeriğinde; Basın Tarihi, Habercilik Etiği ve Karşılaştırmalı Habercilik Perspektifleri, Spor Felsefesi ve Olimpizm, Spor Gazeteciliği, Spor Radyo-TV Haberciliği, Reklam, Halkla İlişkiler ve Yeni Medyalar, Spor Yöneticiliği ve Spor Ekonomisi gibi konular var.
Dersler alanında uzmanlaşmış ve sporu gerçekten bilen insanlar tarafından veriliyor; Şenes Erzik, Levent Bıçakçı, Hasan Cemal, Attila Gökçe, Halit Kıvanç, Fuat Akdağ, Bağış Erten, Yiğiter Uluğ, Zeki Çol, Barış Kuyucu, Mithat Bereket, Musa Çözen, Erdal Batmaz, Kemal Kapulluoğlu.
Arada bir iki enteresan isim var tabi ama bunu nazar boncuğu hüviyetinde değerlendirmek lazım.

1 yorum:

cogito dedi ki...

Birçok yerine katıldığım bu yazının katılmadığım tek noktası Levent Bıçakçı kısmı.

Evet , Levent Bıçakçı o koltukta oturuyorken haleflerine ve seleflerine nazaran daha doğru , daha dürüst işler yapsa da otorite eksikliği vardı.Bunu yazarken üzülmüyor değilim ama mevzu bu; Yıllardır anlatılıp durulur ülkemizde , İngiltere'de klüp başkanlarının adının bile bilinmediği , Federasyon çalışanlarının esamesinin bile okunmadığından.Tamam da kardeşim , adı üstünde , orası İngiltere , burası Türkiye.Bu "bahane"yi hiçbir zaman sevemesem de hakikaten 'duygusal' bir milletiz biz.Kırıp dökmeyi , yeri geldiğinde masaya yumruğunu vurmayı , yeri geldiğinde de gözyaşı dökülmesini severiz ve isteriz.Bu yüzden Haluk Ulusoy bu ülkede tutuyor ve tutmaya devam edecek de.Son yılların popüler lafı "Haluk Ulusoy istifa!" olsa bile , ne yazık ki bu böyle.

Sanırım hiçbir zaman kalıplarımızın ve genlerimizin dışına çıkamayacağız.Sporun hiçbir platformunda (haberleşmeden , yöneticiliğe kadar) o yurt dışında överek bahsettiğimiz merciler kadar 'profesyonel' olamayacağız.Ligimizin , La Liga'larla Premier Lig'lerle aynı seviyeye gelecek olması yalan , yok böyle bir şey , bu hiçbir zaman olmayacak.İşin "çünkü"sü Arsene Wenger'in güzel bir lafında saklı:

"Dengesizliği engelleyemezsiniz.Hemen yarın eşit sayıda nüfusa ve kaynaklara sahip homojen ülkeler yaratamayacağınıza göre , ligler arasındaki farklılıklar hep olacak."