Perşembe, Şubat 4

2012'ye gidiş planı vs. 2016'nın geliş planı!

''2010 Güney Afrika'yı evimizden izleyeceğiz'' klişesiyle başlıyoruz efendim. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı da evden izlememek için ne yapıyoruz diye merak ediyorum. TFF'nin haber arşivleri üzerinden bir milli tahlilde bulunasım geliyor, mazur görünüz.

2005 yılının yaz mevsiminde göreve geliyor Fatih Hoca. 2004'e gidememiş Şenol Güneş'in yerine Ersun Yanal gelmiş, bir yere gitmesi beklenmeden de Ersun Hoca gönderiliyor ve Fatih Terim Galatasaray'la geçirdiği başarısız dönemin ardından Milli Takım'da görev başında. Hedef kısa vadede grubu ikinci bitirip play-off'a kalabilmek, uzun vadede ise Türk futboluna altın çağını yaşatan ve miadını dolduran jenerasyondan bayrağı alıp geleceği kurtaracak genç bir takım kurmak. Neyse kısa vadeli hedefi tuturuyoruz, play-off'a kalmayı başarıyoruz ancak son düzlükte eşleştiğimiz İsviçre'ye Kadıköy'de şiddetli bir cehennem gösterisi sunarak dünya üçüncüsü olduktan sonraki ikinci büyük turnuvayı da evimizden izlemek zorunda kalıyoruz.

Euro 2008'e geçelim hemen, elemelerde biraz zorlansak da Euro 2008'e katılma hakkını elde ediyoruz. Oynadığımız ilk 135 dakika ülkemizde Euro'96 havası estiriyor ancak sonrasında nasıl açıldığımız malum. Yarı finalde Almanlar'a mağlup olup dönüyoruz evimize. Kadro gençleşmiş, beklentiler yükselmiş, yeniden büyük takımız, başarılarımız tesadüf değil. Artık 2010'da şov için başlıyoruz çalışmalara. Ancak olmuyor, olduramıyoruz. Ebedi dostumuz Bosna Hersek hiç açımadan takıyor çelmeyi. (evet, suç onların) 2009'un ekimi, Fatih Terim bırakıyor görevi. TFF sitesinde aşağıdaki fotoğraf var, giden hocaya vefa mahiyetinde. Terim ve ekibi, Federasyon yetkilileri ile yemekte buluşup vedalaşıyorlar.

Fatih Terim'in göreve geldiği 2005 yılındaki kadro ile görevi bıraktığı 2009 yılındaki kadro arasında ciddi farklar var. O zamandan bu zamana Volkan, Altıntop kardeşler ve Emre kalmış. Onlar da o zamanın gençleri işte. Neyse 2009 Ekim'de gencecik bir kadromuz var. Umutlarımızı suya düşüren Bosna maçının 18 kişilik kadrosunun en yaşlı oyuncusu Nihat Kahveci. 79 Kasım doğumlu. ilk 11'de en yaşlı oyuncu 80'li Emre. 18-25 yaş aralığında da ciddi bir kümelenme var. Ham bir takım yani, tam işlemelik..

Ve gelelim milli tahlilin en can alıcı kısmına; bugün itibariyle 105 gün kadar olmuş hocasızız. 26 Ekim'de Fatih Hoca'ya resmi veda eden Federasyon'un sitesinde bugün yine bir resmi hikaye var. Başbakan'ı ziyaret etmiş TFF heyeti. Yine bu haberle birlikte bir haber daha var ki 2012 Avrupa Şampiyonası Grup Eleme kuralarının 15 Şubat'ta çekileceğinden bahsediyor.

Zaman geçiyor. Görünen o ki Milli Takım bir süre daha Hocasız idare edecek. Zaman geçecek daha, bir bakacağız ki 2010 DK bitmiş, 2012 elemeleri gelmiş ve takım kurmaya çalışıyoruz hala. Gencecik jenerasyon demiştik ya hani, bir araya gelemiyorlar bir türlü. Mental olarak yanyana durmalarını geçtim, fiziksel olarak da bir arada değiller. Yalnız gariptir bu kaotik ortamda garip bir sessizlik var, sessizliği belli aralıklarla TFF'nin ''hayır efendim, öyle bir girişimimiz olmadı, o hocayla ilgilenmiyoruz'' ve ''2016'yı ülkemizde gerçekleştirmek için her şeyi yapacağız'' minvalindeki açıklamaları bozuyor. Nasıl bir sessizlik bozmaysa artık..
Sonuç olarak 2012 Avrupa Şampiyonası Ukrayna ve Polonya'da gerçekleşecek. Türklerin orada olmaması? Bir yandan da iyi mi olur acaba!..

Hiç yorum yok: