Çarşamba, Mart 4

Sivas'ın yolları vs. İstanbul'un yol sorunları

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu günü başlıktaki türküyle noktaladı bu akşam. Yazı da sondan başlamış oldu böylelikle ama olsun, başlığın çekiciliğine içerik kurban eden bir sürü gazeteci var.
**
Fenerbahçe, Sivasspor'u yine gollü geçen bir karşılaşmanın ardından 3-1 mağlup etmeyi başardı. 4 gün önce oynanan maçın aksine ilk yarısı kısır geçen müdacelenin ikinci yarısında 4 gol geldi. Goller Deniz Barış, Edu ve Deivid ile Bilica'dan geldi.
***
Maç aşağı yukarı böyleydi ya, beni maçtan ziyade öncesinde yaşadıklarım etkiledi o yüzden biraz geriye gitmek istiyorum acizane.

Saat 18 civarı çıktığım Yenibosna'dan stada yetişebilmek için 2 saatim var realitede. İstanbul'un son bombası Metrobüs, bana maçın başlamasından evvel Söğütlüçeşme İstasyonu'nun önünde olabilmeyi vaat ediyor ya hani, o saflıkla seçtim bu yolu ben. Seçmez olaydım. -Abartısız- bir kaç bin insanın arasında, E-5'in orasından burasından kaçmaya çalışarak Mecidiyeköy'den Beşiktaş'a beni götürecek bir taksi arayışı içerisine girdim ki, akıllara zarar.

Neyse biraz geç de olsa stadyuma vardık ve izlemeye koyuldum Sivas'ı. Sivas'ı diyorum, çünkü 4 gün öncesinin özür dileyen erdemli hocası Bülent Uygun bu kez dersini çalışmış olmalıydı. Beklentim boşa çıktı, sönük adamların çokluğun rağmen Fenerbahçe, Kadıköy baskısıyla sahada Sivas'ı kaybetti. Mehmet Yıldız-Lugano, Abdurrahman-Carlos ve Gökhan Gönül-Faruk eşleşmeleri beni en çok heyecanlandıran eşleşmelerdi ki, Fenerbahçe'nin maç boyunca bu ikililerden Carlos'lu olanını kaybetmesi apayrı bir ironiydi.

Fenerbahçe takımı bireysellikle kollektivite arasında gidip gelen bir kulvarda seyrediyor bu sezon, bu akşam da pek farklı bir şey yoktu. Aragones bir şeyleri standarda bağlayabilmiş demek ki. Kanat akınlarında Uğur Boral ve Deivid'in Carlos'la Gökhan'dan daha pasif kalmaları ve rakibe sürpriz göstermeleri mevcut sistemin en göze çarpan artısı. Ancak Deivid'in son haftalardaki formsuzluğu ve Uğur'un standartların her zaman çok ötesinde oynama merakı yüzünden takımın tamamını etkileyecek bir performans çıkmıyor bu iki kanattan. Defans bloğunda ise Lugano'nun istikrarına ayak uyduran oyuncu her zaman kazanıyor. Defansla ofansın en önemli bağlantı noktası Emre'ye nazar boncuklu bir parantez açmak lazım burada, Fenerbahçe'in deplasmanda kazandığı Denizlispor maçında attığı golle eski günlerini hatırlatan Emre, o günden sonra oynanan 12 maçın tamamında forma giyme başarısını gösterdi ki bu maçların hemen hiç birinde vasatın altında kalmadı.
***
Fenerbahçe'nin ileri ucunda gol arayan Semih-Alex ikilisine de değinmek gerekirse, spektaküler hareketlerle rakip savunmanın kafasını karıştırdılar ancak sonuca direk etki edemediler. Aragones oyuncu değişikliği tercihlerinde standardı fazla bozmadı, Kanat uç elemanları ile forvet oyuncusundan oluşan 3 kişilik hücum ekibinden yorulan 2'sini değiştirdi. Deivid oyunu tamamlayan oyuncu oldu bu üçlüden ki Aragones'in defans bloğundan Önder'i çıkarıp Edu'yu oyuna alması da ilk 11 oyuncusunun Edu olduğunu belirtmek için veirlen bir mesajdı sadece. Karşılaşmanın ilk golünü atan Deniz'in, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda aldığı sorumlulukların arasından bu güzel golün çıkması da kaderin bir cilvesi olsa gerek. Oyuna sonradan giren Guiza da az zamanda çok fazla enerji tüketebilmek amacıyla bir orada bir buradaydı. Sonuç itibariyle, Aragones'in İspanya'sında etkin bir rol üstlendiği şablonda (oyuna sonradan girip, yorgun defansın arkasına sarkmak) ortalamanın üstünde bir oyun sergiledi.

Sivasspor cephesine de bakacak olursak; Bursa deplasmanları onlar için en önemli dönemeçti aslında. Geçtiğimiz sene bir türlü yenemedikleri "büyükler" fobisini bu sene yenmiş gözükseler de deplasman fobisi ile karşımıza çıktılar bu kez. Nitekim Bursa'da bıraktıkları 2 puan, sonrasında gelecek Fenerbahçe mağlubiyetlerinin de habercisiydi aslında. Bülent Uygun'un takımı, bu zorlu virajı atlatamadı velhasıl, takıma sağlam bir mental takviye olmazsa, son dönemeçten önce veda etmeleri muhtemeldir yine ligin zirvesine. Takımın aşırı yorgun görüntüsü ve buna paralel olarak total futboldan uzaklaşması da bir başka somut veri, ilerleyen haftalarda neler olacak göreceğiz.
***
Velhasıl, "Sivas'ın yollarına" türküsü ile noktalanan bir geceydi, Selda Bağcan seslendirdi, hakaret unsuru barındırmayan hoş bir göndermeydi. Maçtan sonra Metrobüs'ü kullanarak karşıya geçmek isteyen insanlar çarptı yine gözüme, 3-4 saat önce yaşanan rezaleti tekrar yaşatacak bir kalabalık yoktu ancak ısrarla ve inatla rezalet yaşamak isteyen futbolseverler(!) araçları sallamak, camlara vurmak, duraklarda taşkınlıklar yapmak suretiyle insanların unutmak istediklerini tekrar ve tekrar hatırlattılar.
***
Sadece futbolun taraftarı olabilmek dileğiyle...

Hiç yorum yok: