2006'nın ilk günlerinde medya dünyasından bir grup adam geldi ofise, paylaşacakları önemli bir konu vardı ve toplantımızın tek gündemi de buydu; önemli konu.. Yeni bir oluşum, değişim, farklılık üzerine bir şeyleri de bu önemli konunun alt başlıkları olarak sunacaklar, reklamveren tarafının ilgisine nail olup işbirliğine imza atacaklardı herhalde, yani genelde böyle işlerdi sistem. Ağır durmamız gereken bir toplantıydı velhasıl.. Ancak öyle olmadı, daha ilk dakikalarda ağzından baklayı çıkarıverdi karşıdaki adam.. "Four Four Two'yu Türkiye'ye getiriyoruz!"
Azıcık soluk alsaydık, kendimize gelseydik, soğukkanlılığımızı korusaydık da önceden kafamızda planladığımız sistem üzerine sergileseydik davranışlarımızı be adam. Yok hayır, oralı değildi kendileri, direk kafadan vurdu beni..
Ve işte benim için öyle başladı heyecan.. 2006 Nisan ayıydı ilk sayı.. Bir anlamda çıkmaya başladığımız dönem. Tanışma ve flört kısmı yukarıda da bahsettiğim gibi, biraz daha geriye dayanıyor, ilk görüşte çarpılma kısmı da cabası..
Sektör üzerine az çok bilgi sahibi olmanın avantajı ile ilgili ayın başını beklemeden, bir önceki ayın sonunda alırdım hep dergiyi.. Okurdum da okurdum, atladığım yerler var mıdır acaba diye de çok düşünüp tekrar başa sararak okurdum kimi yerleri... Böyle geçti işte zaman... Four Four Two Türkiye'de yayın hayatına başladıktan sonra 3 kez ev değiştirdim ben. Her taşınma esnasında bir miktar dergiye veda ettim. En çok koyan Radikal Futbol ekleriydi gerçi, gözüm gibi bakıp biriktirdiğim, koleksiyonumun önemli parçalarıydı onlar.. Daha bir çok yayın, dergi, broşür vs.. Taşınırken taşınamadılar benimle birlikte.. Bir tek Four Four Two.. Terketmedim onları, onlar da beni terketmediler sağolsunlar.. Büyüdükçe büyüdüler, her sayıdan 2'şer tane oldular da yetmediler, kimi sayılarda 3'e çıktılar..
Yayın ekibi değiştiğinde biraz darılmıştım, Banu Yelkovan ve tayfasına bağlanmıştık nitekim. Radikal Futbol'un damakta kalan tadından izler sunan adamlardı her biri, hatta bazıları bizzat o tadı sunanlardı.. Yeni ekiple önceleri tartıştım biraz, bulundukları dergi grubunda farklı departmanlardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle yaşadığım bir mağduriyet vardı.. Sevgi büyükse tepki de büyük olacaktı ya, bastım yaygarayı. "Değiştin sen, ilişkimiz de değişti" kalıbının ortasına oturttum yaşananları.. Sonra baktım ki ilişkiyi kurtarmak için karşı taraf benden daha fazla çaba gösteriyor, kayıtsız kalmak olmazdı, e zaten benim yaptığım da nazdı canım. Güzel güzel konuşup anlaştık, ikinci bahara da böyle başladık..
Şu anektodu da aktarayım dur hele; Derginin piyasaya çıkış tarihi malum ya hani, yukarıda da söyledim, ayın son günleri. 2008 Avrupa Şampiyonası'nın sonuna denk gelecek sayı için bayiyle her sabah muhatap olmaya başladım, ay bitti, dergi hala gelmedi, herhalde Türkiye turnuvayı bitirdikten sonra baskıya girecekler diye düşündüm, meğer planları farklıymış, finali de yazıp çıkarmışlar dergiyi.. Ayın 3. veya 4. günüydü sanırım, kavuştum kendisine. Karşılıklı konuştuk biraz, beni nasıl heyecanlandırdığını söyledim, sevindi..
...
Zaman geçti işte, geldik bugünlere.. Durduk yere bir dedikodu çıkardılar.. Dergi kapanıyormuş.. Yapmayın bunu.. Orijinalini almasını ben de biliyorum ama yapmayın.. Terketmeyin.. Üzmeyn sizi sevenleri.. Futbolu sizinle daha bir sevenleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder