Maraton'da olay çıktı geçen gece. Dövüldüğü iddia edilen kameraman, araya giren Şansal Büyüka faktörü, tehditler, Emniyet Müdürü, yetkililer, yetkiler vs. Türkiye'de zor zenaat tribünde yaşamak. Hele ki maçın başında büyük sıfatı varsa. Suçlu kim diye sorulduğu vakit, asla tek bir noktayı gösteremiyoruz. Her kafadan ayrı bir ses. Geç de olsa anlayacağız gerçi, suç bizim, hepimizin, neyse.Gelin herşeyin ütopik bir düzlemde gerçekleştiğini varsayalım ve stada girişten önceki arbedeleri geride bırakalım ve sonraki zaman dilimini ele alalım.
Evet, başlıyoruz.
Taraftar biletini okutup koltuğuna yöneliyor, ortam biraz gergin. Heyecanına yenik düşen adam dozu kaçırıyor ve tribunde taşkınlık yapıyor, rakip seyirci şikayetci oluyor veya güvenlik güçleri kamunun selahiyeti için kişiye müdahele ediyor, taşkınlık yapan kişi zorluk çıkarsa da güvenlik belli bir seviyede kendisine durumu izah ediyor ve goturulmesi gerektigini, karsi koymasi halinde zor kullanılarak bunu gercekleştirmek zorunda kalacağını söylüyor. Taşkınlık yapan birey başını sallayıp polis otosuna bindiriliyor, bu esnada şahsın avukatına da haber veriliyor. Şahıs emniyetteki ilk sorgusunun ardından nöbetçi mahkemece yargılanıyor. Kendisine x miktar para cezasi, x gün kamu yararına calışma, x seans terapi cezası veriliyor, suçun tekrarlanması halinde de x yil stadlara girememe cezasının kendisini beklediği söyleniyor ve vedalaşılıyor...Realiteye de bir goz atalim;
Stadyuma ickili gelmiş, şişenin dibini 2. polis aramasında bitirmeye calışan bir adam, ağzından engin küfür dağarcığının en nadide örnekleri fışkırır vaziyette, taraftar derneğinden indirdiği "beleş" biletle sahaya giriyor. Yöneldigi yer ön sıranın ortalarına doğru, ayakta ve sahaya hakim bir vaziyette, çogunlukla da insancıkların görüşünü engeller nitelikte.
...
Maçın başlamasıyla birlikte, tempolu küfür de başlıyor, ardından küfürler biraz daha
bireysellestirilip rakip tarafa sözlu sataşma halini alıyor, karşılıklı bir iki seferden sonra muhtelif yaralayıcı maddeler karşı tarafa atılmaya başlıyor, bu esnada polis giriyor devreye, iki grubun arasına giriyor ve barikat kuruyor.Bu durumdan gaz alan taraflar şiddetin dozunu artırıyorlar. Polis de şiddete başvuruyor ve gözune kestirdigi 2-3 elebaşını kıstırıp, onlarcasının da kaba etlerinde ciddi acılar birakarak dindiriyor stadın o bölümündeki acıyı. Aralardan seçilmiş kişiler
yaka paça emniyet aracına gotürülürken polislere de gerekli küfürler ve tehditler yağdırılıyor.
Karşılığınin daha ağır verildiğini söylemeye gerek yok şu aşamada. Kaçış yok, bir iki sopanın ardından nezarete atılıyor bizim "taraftar."...
Bu esnada maç bitiyor, yöneticiler klasik acçıklamalarda bulunurken reyting aşkiyle taraftarları savunuyorlar ve sürekli o civarda dolaşan tahriklerden bahsediyorlar, taraftarlarını ezdirmeyeceklerinin altını çizip hışımla terkediyorlar mekanı. Canlı yayının sona erdiği saatlerde araya giren hatırlı kişiler, yönetici avukatları, üst düzeyler, ensesi kalinlar "aman abim, yaman abim" yağlamalarıyla taraftarları içeriden alıveriyorlar ve topluma kazandırmanın verdiği huzurla
yuzleri daha bir guleç vaziyette sürdürüyorlar beyaz hayatlarını. İçerden çıkan taraftar maçın skorunu, takımının durumunu umursamadan kendisinin fotolarda nasıl çıktığına bakıyor gururla ve yoluna devam ediyor...-Oglum Bekir, haftaya bizim cocuklara da bilet ayarla deplasman için, davulu onlara çaldiracam, arkalar cok boş kalıyo yoksa.
-Eyvallah abi, büyüksün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder