Cuma, Ocak 29

Kulüp kısaltmasındaki karizma unsuru

Harfler takımlara bir anlam, bir mana, bir karizma katarlar. Ya da bana öyle gelir. Milan deyince bayat olur da, AC koyunca başına karizmatik olur. Lazio'yu SS'li söyleyince fikirsel olarak da uyuştuğu için o takımla daha bir mesaj kaygılı olur, FC klasiği vardır mesela, rakamlar vardır vesaire. Aşağıdaki listelemeyi thebesteleven.com'da gördüm, beğendim yani, hoşuma gitti! Favori olarak 1. FC kalıbını görüyorum, ''first football club'' daha ne olsun.


1. FC - First Football Club
1. FC Kaiserslautern
1. FC Köln
1. FC Nuremberg

AC - Associazione Calcio ("Football Association")
AC Milan
AC Siena

AIK - Allmänna Idrottsklubben ("General Sport Club")
AIK Solna (Sweden)

AFC - Association Football Club
Leeds United AFC
Sunderland AFC

AS - Associazione Sportiva or Association Sportive ("Sport Association")
AS Roma
AS Livorno
AS Monaco
AS Saint-Etienne

BK - Boldklub ("Ball Club")
Aalborg BK
Halmstads BK
Rosenborg BK

CD - Club Deportivo ("Sports Club")
CD Chivas USA
CD Guadalajara
CD Aguila

CSKA - Central Army Sports Club
CSKA Sofia
CSKA Moscow
CSKA Kyiv

IF - Idrottsförening or Idrætsforening ("Sport Society")
Brøndby IF
Hammarby IF
Helsingborgs IF
Vålerenga IF

PSV - Philips Sport Vereniging ("Philips Sport Union")
PSV Eindhoven

RC - Racing Club
RC Strasbourg
RC Lens

RCD - Real Club Deportivo ("Royal Sporting Club")
RCD Mallorca
RCD Espanyol

RSC - Royal Sporting Club
RSC Anderlecht

SK - 'Sporting Club' (farklı dillerde)
SK Brann
Lierse SK
Fenerbahçe SK
Galatasaray SK
SK Rapid Wien

SS - Società Sportiva ("Sport Society")
SS Lazio

TSG - Turn- und Sportgemeinschaft ("Gymnastics and Sport Community")
TSG 1899 Hoffenheim

VfB - Verein für Bewegungsspiele ("Association for Exercise/Movement Games")
VfB Stuttgart

VfL - Verein für Leibesübungen ("Association for Physical Exercises")
VfL Bochum
VfL Wolsfburg

Numaralar - Kuruluş yılları
1860 München
Hannover 96
TSG 1899 Hoffenheim
Bayer 04 Leverkusen
Schalke 04
Mainz 05

Perşembe, Ocak 28

2010 model Galatasaray ve futbol dünyası

Aşağıda Galatasaray'ın mevcut yabancıları var. Bu oyuncuların hepsinin hayatları Florya'dan önce bir şekilde kesişti. Gün itibariyle Linderoth dışında hepsi aynı takımdalar. Aralarından birisi ile daha yollar ayrılacak. Her neyse konuyu olumsuz duygulara bağlamadan söylemek istediğimi söyleyeyim, aslında dünya gerçekten küçük. Hele ki futbol dünyası. Bir şekilde aynı takımda oynadın, rakip oldun, aynı yerde yemek yedin, aynı otelde kamp yaptın, aynı sahada nefes aldın, aynı yerden hayatını kazandın. Bir daha yüzünü görmeyeceğin insanlar yaşamyor futbol dünyasında, er ya da geç karşılaşıyorsun.

Peki neden bir daha yüzünü görmeyeceğin insanlara bile yapılması hoş olmayan davranışlar o sahada mübah oluyor? İzlediğim en saçma filmlerden biri olan 2012'nin tek düzgün tarafı olan insanlıktan çıkabilen insanlar yaklaşımına paralel bir duruş var işte futbolda da, yeşil sahanın dışında bir hayata sahip olmayan, oldurulmayan insanlar. Zor, zor..

Harry Kewell: Leeds United, Liverpool, Galatasaray
Milan Baros: Banik Ostrava, Liverpool, Aston Villa, Lyon, Porstmouth, Galatasaray
Lucas Neill: Milwall, Blackburn Rovers, West Ham, Everton, Galatasaray
Elano Blumer: Santos, Shaktar Donetsk, Manchester City, Galatasaray
Joao Alves: Corinthians, CSKA Moskova, Manchester City, Everton, Galatasaray
Shabani Nonda: Vaal Professionals, Zurich, Stade Rennais, AS Monaco, AS Roma, Blackburn Rovers, Galatasaray
Giovanni Dos Santos: Barcelona, Tottenham Hotspur, Ipswich Town, Galatasaray
Tobias Linderoth: Elfsborg, Stabæk, Everton, Coppenhagen, Galatasaray
Leo Franco: Indipendiente, Merida, Real Mallorca, Atletico Madrid, Galatasaray
Abdel Kader Keita: Africa Sports, Étoile du Sahel, Al Ain, Al Saad, Lille, Lyon, Galatasaray

Salı, Ocak 26

Erhan Telli olmamak için!

Kadir Has Üniversitesi, Spor İletişimi Sertifika Programı'nı 3. kez düzenliyor. İkincisine katılmış biri olarak doğru kullanıldığında çok verimli olacak bir enstrümana benzetebilirim. Derslerde anlatılanlarla sınırlı kalmayıp dersi anlatanların peşinden gidenlerin en azından vizyonlarını geliştirdiklerine şahidim. Bir yerlerde spora gönül verdiyseniz, içinizde bu sektörde yer almak için kıpırdayan bir şeyler varsa, yeşil sahaların anlamı büyükse, medya gelişim arenası ise bu programa katılmak iyi olacaktır. Hele ki Erhan Telli'lerin cirit attığı bir dünyada bu işi bilenlerin tedrisatından geçmek farzdır.


''Kadir Has Üniversitesi Spor Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi, iki yıldır devam ettirdiği Spor İletişimi Sertifika Programı'na, 2009-2010 akademik yılında da devam ediyor.

Sporun ve özellikle futbolun her geçen gün profesyonelleştiği günümüzde, spor endüstrisi ülkemizde de hızla büyümeye devam ediyor. Bu büyümeye paralel olarak özellikle spor iletişimi konusunda iyi yetişmiş spor yöneticisi ve donanımlı elemanlara her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duyuluyor.

Kadir Has Üniversitesi, haftada 70 saat spor programı olan, ulusal gazetelerde 100'ün üzerinde spora sayfa ayrılan ve futbol pazarının büyüklüğü 500 milyon Euro'yu aştığı ülkemizde, bu yıl 3. kez düzenlenen Spor İletişimi Sertifika Programı ile sektöre destek vermeye devam ediyor. Sertifika programı, medya kuruluşları ve spor endüstrisi içinde bulunan basın-halkla ilişkiler departmanlarında, Türkçe'yi doğru kullanan, habercilik ve gazeteciliğin etik kurallarını özümsemiş, iletişim ve spor hukukunun temel ilkeleri hakkında bilgi sahibi ve sporun her alanıyla ilgilenen bilinçli gazeteci ve donanımlı yöneticinin yetişmesine katkıda bulunarak, spor iletişimi konusunda eğitim ve öğretim eksiğini kapatmaya yönelik destek vermeyi amaçlıyor.

Bu sene de Dr. Levent Bıçakcı'nın yönetiminde hazırlanan Spor İletişimi Sertifika Programı, başladığı günden günümüze programa katılan 20 öğrencisine iş ve 40 öğrencisine staj imkanı sağladı. UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, UEFA Halkla İlişkiler ve İletişim Departmanı Direktörü William Gaillard, gibi önemli isimler bilgi ve birikimlerini paylaşmak için Kadir Has Üniversitesi'nde bir araya gelmeye devam ediyor. Ayrıca, Dr.Levent Bıçakcı, Atilla Gökçe, Mehmet Demirkol, İbrahim Altınsay, Zeki Çol, Okay Karacan, Fuat Akdağ, Mert Aydın, Mithat Bereket gibi önemli isimler, spor iletişimi dünyasında öne çıkacak, mesleğe farklılık kazandıracak yeni yüzler ve isimleri bulmak için, sertifika programına destek veriyor.

Önkayıt son gün: 29 Ocak
Sınav tarihi: 30 Ocak
Sınav Saati: 10:00
Sınav Yeri : Cibali Kampüsü
Son kayıt: 5 Şubat
Derslerin başlangıcı: 6 Şubat
Başvurular için sporiletisim@khas.edu.tr
Detaylı bilgi ve online başvuru formu için tıklayınız.''

İtalyan futbolu zevksiz değildir!

Milano derbisi bitti, yankıları bitmedi, nitekim bugün salı ve aylar sonra yazılan post bu maçla alakalı oluyor. Çağın en önemli self-marketing insanlarından biri olmaya adaydır bu Mourinho. Bu bir kez daha çıktı ortaya haftasonu. Bir de şunu gördük artık FB-GS-BJK rekabetinden daha fazlasını istiyor insalar. Inter-Milan, Real-Barca, ManU-L'pool maçlarında hep tarafız artık. Ciddi ciddi seviniyoruz. Cesar penaltıyı kurtarınca coşuyor, Messi golü yazınca uçuyoruz. Endüstriyelleşiyoruz mütemadiyen.

Inter-Milan maçına dönelim tekrar. Hakem Rocchi'yi daha ilk dakikalarda Beckham'a sarı kartı verdiğinde mimledim zihnimde. Ersin Düzen'in de hakemin tecrübesiyle ilgili verdiği bilgileri de alıp bir Ali Aydın çıkar mı diyerek izlemeye koyuldum maçı. Önce Ronaldinho'yu orta sahada, sonra da Sneijder'i şut mesafesinde topun önüne geçerek durdurunca şova daha bi sarıldık.
(ve olaylar gelişir)

Hakemin eleştirildiği noktalara bakalım;
Lucio (sarı kart, fitilleme anı)Kendini yere atan adam döner bir hakemle göz göze gelir, bir beklentisi vardır, bu arkadaş arkasını dönüp gitti. Bir şeyler ters gibi.
Wesley'nin hakem tarafından şut atmasının engellenmesi hemen kırmızıdan bir süre önceydi, hakeme ilk tepkiyi orada verdi. Sonra Lucio'nun sarısını alkışladı. Alkışın 5-6 saniye sürdüğü yönündeki yorumlar var da ben katılmıyorum, ağır çekimde izledik hep ve anca o sürüm zaten 5-6 saniye kadar sürdü. Ağzını okuyunca da bir tek ''bravo'' lafı duyuluyor. Başka laf varsa biz görmedik, hakem ağır yaptı.
Son dakikadaki penaltıya da gidelim; 1 metreden eli vücut perdesini kapatan adamın eline gelen top penaltı olur mu yahu? Hadi oldu, hadi verdin ikinci sarı ne demek. Hakem ayıp etti velhasıl, ne diye geçersin maçın önüne, İtalyan Ali Aydın'lığın lüzumu ne.

Bir noktaya daha değinmek istiyorum ki; yukarıdaki olayların tamamında kilit adam Rocchi ile beraber Lucio. Adam her pozisyonda var, oyun içi oyun dışı her tartışmanın aktörü. Ona da ayrı bir tebrik.

Son olarak beni bu postu yazmaya iten, pazarlamcı, laf cambazı, taraftar, amigo Mourinho'nun maç sonu demeçlerini alalım;
''Burası sizin liginiz. Ben bir yabancıyım. Günün birinde buradan gideceğim. Ve bu sorun sizinle yaşamaya devam edecek.''
''Milan'a karşı sadece 6 kişi kalsaydık kaybederdik. 7 kişi bile yeterdi''