Cuma, Ağustos 29

Road to UEFA Cup

İlk tur kuraları çekildi. Kayseri'den başlayalım. PSG'yi çekti kurada ve ilk maç Kayseri'de. Takım her ne kadar iyi olsa da tecrübesizlik can yakar, boru gibi görünse de rakip PSG. Galatasaray'ın rakibi kağıt üzerinde çerez ötesi. Hele ki aynı torbadaki Standart, Napoli gibi takımlara bakınca. İsviçre'nin 2.000 koltuk, 4.000 ayakta seyirci kapasitesine sahip stadı olan AC Bellinzona kulübü. Tarihi fark beklemek mümkün ama Tromsö geliyor hep akıllara. Beşiktaş Ukrayna'dan FC Metalist'i çekti. Bir nevi Ukrayna'nın Sivas'ı gibiler. Avrupa'da 2. sezonları. SSCB yıllarından gelen bir ekolleri var ama malum anca toparlanıyor oralardaki "diğer" kulüpler. 30.000 kişilik stadyumları var.Toplamda 80 takım girdi kuraya. 5 Portekizli, 5 İngiliz, 5 Hollandalı, 4 İtalyan, 4 Fransız, 3 Rus diye devam ediyor katılımcı listesi...

Bu turda büyükler ve küçükler eşleşti genel olarak, çok fazla sürprize açık veya denk güçlerin mücadele ettiği heyecan verici eşleşme yok. Benim gözüme takılanlar;
Wolfsburg - Rapid Bükreş
Dinamo Zagrep - Sparta
Everton - Standart Liege
Napoli - Benfica
Litex - Aston Villa
Dortmund - Udinese

Golden Foot olayı

Futbol dünyasında ödül boldur, bu da veteranlar için özel ödül. Dünyanın en iyileri artık gençlerden çıkıyor, çoluk çocuğa karışan adama da "yaşamboyu onur ödülü" misali bu ödül veriliyor işte.Ana kural 29'unu geçmek ve aktif futbol hayatını sürdürmek. Listede bu sezonun 10 finalisti şöyle; Beckham, Buffon, Cannavaro, Figo, Giggs, Henry, Raul, Roberto Carlos, Totti ve Trezeguet. Carlos geçen sene de adaydı, bu sene şans güler belki. Ödül 1 Eylülde veriliyor. Organizasyonda2003'ten bu yana ödül alanlar sırayla; Roberto Baggio, Pavel Nedved, Andriy Schevcenko, Ronaldo ve Alessandro Del Piero. Resimde Ronaldo'yu kullandık, fenomene saygı.
*Organizasyonun medya partnerları her ülkenin prestijli gazeteleri neredeyse, bizden de Fanatik var.

Şampiyonların ligi

4 İngiliz takımının 4'ü de seribaşı. 2 İspanyol, 1 Fransız 1 de İtalyan var kalan kısımda. Fenerbahçe'nin grubu nisbeten zor ama Quaresma'nın gidiş haberi bugün itibariyle Arsenal-Fenerbahçe üst turunu daha olası kıldı. Göreceğiz. İtalik olanlar benim üst tur favorilerim.Group A
Chelsea
Roma

Bordeaux
CFR Cluj

Group B
Inter Milan
Werder Bremen
Panathinaikos
Anorthosis Famagusta

Group C
Barcelona
Sporting Lisbon
Basel
Shakhtar Donetsk

Group D
Liverpool
PSV Eindhoven
Marseille
Atletico Madrid

Group E
Man Utd
Villarreal

Celtic
Aalborg

Group F
Lyon
Bayern Munich

Steaua Bucharest
Fiorentina

Group G
Arsenal
Porto
Fenerbahce
Dynamo Kiev

Group H
Real Madrid
Juventus

Zenit
BATE Borisov

Perşembe, Ağustos 28

Artık Fener'in de bir DMC'si var

Josico resmi siteden onaylı bir vaziyette Fenerbahçe'de. 33 yaşı devirmiş bir İspanyol. Bu takım yanlış işler yapıyor gibi, saha içinde göreceğiz. Takımında oynama şansı bulamayacağı için bedelsiz gelmiş olma ihtimali kuvvetle muhtemel. José Joaquín Moreno Verdú tam adıyla ve Josico lakabıyla takılacak ülkemizde. Hayırlı olsun. Marco'suzluk başa bela nitekim.

Ever Banega

Gago'nun ardından patlama yapan Arjantinli genç oyuncuydu Banega, biz onu öyle tanıdık yani. Genç yaşta Libertadores'i kaldırdı, sonra ver elini Valencia. 88 doğumlu daha. Eline ayağına bakınca hiç de öyle durmuyor tabi, teknik, hırslı, yerine göre sert, tam bir ideal DMC. Atletico Madrid'e kiralandığı haberi dönüyor şimdi. 1.3 milyon yıllık ücreti varmış, inanmak istemedim ama doğru galiba. Atletico sezon sonunda da ön alım hakkına sahip olacak. Agüero önde, Banega arkada yeni nesil Arjantin bu takımda şov yapacak herhalde. Şimdi Fenerbahçe alsaydı ya diyeceğim bu oyuncuyu da adam niye gelsin ki buralara. Daha çaptan düşmesine çok var.

Şampiyonlar Ligi; son biletler

Dün akşam tamamlandı son ön eleme turu. Güzel skorlar vardı, güzel goller, sürprizler. Türk takımlarından biri tamam biri devam dedi malum, İngiltere'de Liverpool zorla da olsa paçayı kurtardı 117'de gelen golle. Arsenal, eski İngiliz(!) McClaren'in Twente'sini 4 golle dağıttı, en heyecanlı maçta Agüero'nun Madrid'i Schalke'ye 4 tane salladı, bir adam bu kadar mı değiştirir takımın çehresini, evet değiştiriyor.Anorthosis, Trabzon'u elediğinde çok söz söyledik ama adamlar çıta yükseltmekle meşgullermiş meğer. Ufacık adanın güney tarafından cl'ye takım gidiyor, kuzey tarafını ise tanıyan yok. Bu arada bu adamlara teşekkür de etmek lazım, Fenerbahçe'yi bir üst torbaya gönderdiler bu sonuçla. Aalborg cl'de sürpriz kategorisinde. Marsilya daha düzgün bir kadroyla lige dahil oldu ama çok yolları var daha. Lucescu'nun Schaktar'ı yine içeride, Ukrayna'nın diğer yıldızı Kiev de öyle, iki maçı da 4-1 almak kolay değil Rusya'nın yükselen değerlerinden, artık tur atlama zamanları gelmedi mi? Basel, Eren'in golüyle turu garantiledi. BATE diğer sürpriz. Bu akşam kura çekimleri var. Bol şans.

"Tek kimlik Fenerbahçe"

Bu akşamki maçlardan önce başlayanı ile ilgili çok fazla söyleyebileceğim şey yok ancak Skibbe vermediği güveni iyice alaşağı etmiş gibi duruyor. Boğazın Anadolu tarafında ise yeniden cl'ye kalma coşkusu var. Tribünlerde korkulan olmadı, siz-biz kavgasını ertelediler, bu maça kenetlendiler.Pankart oldukça manidar, 4 tribünde de 2'şerden toplam 8 tane asıldı, keşke inanabilsek altının da dolu olduğuna. Velhasıl Fenerbahçe aldı yürüdü, 3. torbadan devler liginde. Hayırlı olsun.
Maçtan detaylar;
*Partizan taraftarlarını daha fazla bekliyordum, oyunun hiç bir bölümünde etkili olamadılar stadda. Tamamının çıplak olması da kar etmedi.
*Kazım-Uğur ikilisi ne hikmetse soru işaretleri olmadan oynayamıyorlar. İstikrarları sıfır, olmadık yerde olmadık hareketlerle rakiplerini ekarte edebilen bu ikili dü yolda yere düşebilecek kadar aciz ve sakar da olabiliyorlar.
*Partizanlılar Yasin'in üzerine oynasalar kara geçeceklerdi belki ama olmadı, Lugano ile onu birbirine arıştırdılar anlaşılan.*Maçın bitimiyle birlikte stadda yankılanan "Disco Disco Partizani" nameleri yüzeysel de olsa fena değildi. Bu performansı bir önceki hafta ASY'de bekledik ama gelmedi.
*3. önelemenin ilk ayağında ASY'de devre arasında GS maçı izlettirildi az sayıdaki TV'den, Fenerbahçe ise oralı olmadı hiç, GS maçını es geçti.
*Maldonadu tribünleri böldü, kimi bağrına bastı adamı, kimi de eskisi gibi deyip geçti, benim kanaatim, oyunu toparlayan adamdı.
*Gökhan Gönül hala iyileşememiş, yaz mevsimini revirde geçirdi ama yetmedi demek ki.

Çarşamba, Ağustos 27

Sakatım, hükümsüzdür!

Emre Belözoğlu'nu farklı hatırlayan var mı bilmiyorum ancak bu sezon için en azından, bu kadar da erken beklemiyorduk, 2-3 lig maçını devirseydi bari.Emre bu akşamki Partizan maçında yok, boğazın öte tarafındaki müzmin sakat Kewell'da ise bir pürüz yok henüz, hatta ikinci baharını başlattı da diyebiliriz. Bu sezon Fenerbahçe için ölümden beter geçecek gibi, akşam netleşecek her şey. Semih'in üst ligdeki ilk maçını hatırlarım, sakat olduğunu hiç hatırlamıyorum ama, her şeyin bir ilki var. Defans yine Allah'a emanet olacak akşam, Yasin top uzaklaştırmada iyi de gelen rakibi de aynı şekilde uzaklaştırmaya kalkınca dağılıyor ortalık. Edu da sakat, sağlık açısından tabi! Aragones'in sonu Tamer Güney gibi olmasa, adam ligin sonunda aldığı takımı bırakır bırakmaz mesleği de bırakmıştı. Torunlarına ayıracak vakti olmazdı gerçi biraz daha kalsaydı.
Sahada sakatlar olmayacak, bizimle beraber kenarda olacaklar. Göreceğiz bakalım, Milan hezimetinden beri iç sahada kaybetmeyen Fenerbahçe'yi.

"Sheva was a bad buy"

Mourinho iyi sallamış Ukraynalı'ya, kalite-maliyet endeksi üzerinden bilimsel sallamış hem de."The Special One" Sheva'ya verilen 45 milyona yanıp duruyor hala ama olan oldu, zaman geçti ve ikili şimdi iki ezeli rakibin kanatları altında. Shevcenko yuvasında, Mourinho süksesi bol İtalyan takımında. İkisi için de tencere kapaktır bu gidişler. Sahada göreceğimiz günler de gelecek. "He was like a prince in Milan, ... in Chelsea everybody need to work" Daha ne desin adam.

Salı, Ağustos 26

Milan Baroš @ Galatasaray

Galatasaray bir başka Liverpool'luyu daha renklerine bağladı.Kasadan neredeyse para çıkarmadan yapılan bu peşpeşe transferler neresinden bakılırsa bakılsın heyecan veriyor. Kumardır, risktir vesairedir ama heyecan vericidir. Herkes yepyeni bir başlangıç peşinde, keza Avrupa arenasında Galatasaray da öyle. Kazanan Türk futbolu olsun, hayırlı olsun.

Pazar, Ağustos 24

Avrupa'nın hücum hattı

Sheva döndü kürkçü dükkanına, çocuklar İngilizce'ye hakim oldu anlaşılan. Milan forvetinde eskisi gibi olursa, tadından yenmez ki Mourinho'nun Inter'ine İtalyan olmayan bir rakip daha gelir. Ronaldinho, Kaka, Pato ve Sheva. Göreceğiz.Chelsea'den bu gidiş, Robinho için de kapıyı biraz daha aralıyor aslında, Scolari'nin gözü aslında Kaka'da ama gelmez artık, bitti o iş, mecburi ve yedek istikamet Robinho. Pizarro'nun da gidişinin ardından bu iş olur gibi. Real forvet arkasını güçlendirdi, Ronaldo'yu ısırdı ama koparamadı, Robinho giderse şayet bir forvet farz olur. Ha bu kim olur ve o meşhur dominoyu nasıl bozar bilinmez ama Premier Lig'den birisi yol alacak gibi artık.

Turkcell Süper Lig'in açılış maçı

Başladı, hasret sona erdi vesaire vesaire. Sami Yen'de başladığı için mecburen oradaydık dün. Güzel futbol, eğlence bekledik ama garip bir maç oldu şahsım adına.Sıcaklardan mıdır, ölü toprağından mıdır herkesin üzerinde bir garip rehavet vardı dün. Denizlispor yatmaya gelmiş, 3 kişiyle hücum etse -oh ilerde çoğaldık- diyecek kadar bezgin bir halde. Forvetteki siyahi oyuncuları dışında hayat yok, biraz da mecburen oyundan çıkan İsmail, sol bek Olgun ve yediği 4 gole rağmen kaleci Cenk. Galatasaray cephesi ise yine 4 gole rağmen daha vahim. Aykut kalede güven vermiyor, sağ kanat ise Sabri-Hasan ikilisiyle ölmüş durumda. Hasan'ın topu ayağında gevelemeden attığı ilk topun gol olması güzel bir ironi. Her ne kadar kime attığından -yine- bihaber olsa da. Sabri ise daha vahim, tam olarak nerede ne oynadığının bilincinde gibi görünmüyor. Servet fazlaca sorumluluk üstleniyor, arkada kalan Meira'nın tüm ustalığına rağmen ağır olması büyük bir maçta ciddi sorunlar oluşturabilir. Teknik-taktik yazılar standardın fazla dışına çıkmaz, ben biraz oyun dışındaki oyuna değinmek istiyorum.**Yıllardır Türkiye tribünlerinde maç izlerim, ilk kez bir saygı duruşunda saygıyı hissettim. Hasan Doğan'ın anısına olduğu için ya da ligin ilk maçı olduğu ve nefret stadlarda henüz yeşermediği için.
**Yeni açık tribünün alt tarafında hiç kimsenin olmaması o kısmın ne kadar rezil olduğunun da kanıtı aslında. Sıfır görüntüye 50 YTL vermek insan işi değil.
**Devre arasında sahaya yuvarlana yuvarlana giren engelli vatandaşı görünce duygusallıkla realizm arasında gidip geldi herhalde herkes, keza güvenlik görevlisi de. Arda duruma el koydu, hem güvenliği, hem de vatandaşı sakinleştirip herkesin gönlünü aldı.
**Aynı Arda'nın saha içinde yaklaşık 15 dakika atleti dışarıda vaziyette oynaması ise kendi adına kötü işaret. Yeteneğe ihanet böyle böyle başlar. Hakemin uyarısının ardından hafifçe formasını düzeltip neredeyse yine aynı kılıkla devam etmesi ise tezimi destekliyor. Süper oyuncusun Arda, formanın-içliğinin dışarıda olması seni daha iyi yapmıyor.
**Galatasaray kulübesi oyuna direk etki etmekten aciz, saha içindekiler insiyatifi fazlasıyla kullanıyorlar, neler getirir göreceğiz.
**Hakemlerin formaları dışında değişen bir şeyleri yok, despot, yanlarına yaklaşılmayan, senkronize olamayan 3+1 insan. Keşke oyunu güzelleştirmek için de uğraşsalar.

Cuma, Ağustos 22

Previously on Lost!

Lost Florya'ya da hareket katmış. galatasaray.org'un açılış sayfasını görünce Lost Adası'nı Galatasaray Adası'na taşındı sandım, güzel olmuş. Bilinç altındaki Lost addicted virüsü de baya iyi çalışıyormuş bu arada. Resmin genelini benzetince özelde de benzerlik kurmak iyi gelir diyerek önce resmi sonra da benzerlikleri ekleyelim.Ümit Karan'ın sırtı dönük, hafiften yere bakıyor, içinde bir sıkıntı var, sanırım Faraday oluyor kendisi, düşünüyor. Nonda için adres belli: Mister Eko. Volkan'ı bir yere koyamadım koca skalada ama etliye sütlüye fazla karışmayan, kendi çapında bıçkın delikanlı tripleriyle ve dış dünyayı biraz geç algılamaya başlamasıyla Güney Koreli kardeşimiz Jin'e dokundurdum.
Emre Aşık fazlaca boş bakmış, dünyayı sallamayan bir havada, Sawyer ile Charlie arasında bir yerde. Siz karar verin. Servet is a torturer. Sayid'den başkası olamaz. Mehmet Topal adaya yanlışlıkla gelmiş bir trip içinde, Desmond'dan başkası olamaz, bakışları "brada" diye bağırıyor. Ve Lincoln, her an her şeyi yapabilecek kadar tehlikeli bakıyor, sizi yol ortasında bırakabilir, beklemediğiniz anda bambaşka bir şekilde karşınıza çıkabilir, sorunlu bir geçmişe sahiptir ve son kertede seveni az olur; John Locke.Bu kareden tam olarak neyi anlamamız gerektiği konusunda şüphelerim var. Bu sezon Galatasaray ortalarda olmayacak ve biz onların yasını tutacağız, ya da ortalığı kasıp kavuracaklar, yeniden global celebrity olacaklar. Göreceğiz. Şimdilik eğlence amaçlı ilgileniyoruz.
***ps: "Sarı-kırmızı dünya seni çağırıyor" sloganındaki davetkar ada triplerini de es geçmiyoruz.

Perşembe, Ağustos 21

Requiem for Berbatov

"There once was a striker called Dimitar
Who was a White Hart Lane superstar
'Til his head went down
And with an infamous frown
He decided he belonged in Manchester."
***source: whoateallthepies

Türkiye - Şili

1-0 kazandık maçı da nasıl olduğunu anlayan beri gelsin, Fatih Hoca anlamış sadece, "oyuncularım kazanma alışkanlığı edindi" türünden bir şeyler söylemiş. Başka türlü de açıklanamazdı zaten. Dünkü maçın en klas adamı zannımca Bielsa idi. 3 oyuncu değiştirdi, ciddi ciddi top oynattı, takımını iyi hazırladığını belli etti, bizi ciddiye aldı, Tello-Maldonado'yu oynatır diye bekledim, işim olmaz dedi. Halil Altıntop onca lafın ardından çıktı kuzu kuzu oynadı ya, helal olsun diyorum sadece. Ettiği laflar yanına kar kaldı, cümleten helal olsun. 17 Ağustos'taki depremin izlerini silmek için depremden 10 yıl sonra maç yapmak fikrini kim uydurduysa bir helal olsun da ona. Adam gibi Anadolu'da yapsaydınız işte şu maçı.İzmit dediğin yer zaten İstanbul, bunu ben söylemiyorum, bizzat şili Futbol Federasyonu söylüyor, onların yalancısıyım.
Bizim takımda DMC'lerin tamamı kayıpları oynadı, Tuncay son milli maçlardaki gibi yine Hasan Şaş'ımsıydı, istekli ama kötü. Volkan iyi götürdüğü maçın sonlarında adeti olduğu üzere günü hatasız geçmedi ve boş bir topa çıktı. Gökhan Ünal adlı ileri uç oyuncusunun topu rakibinin suratına bilerek-isteyerek vurup ardından küfür etmesi de dostluk maçının ayrı bir enstantanesiydi. Velhasıl, gereksiz maçlarımızdan birini daha oynadık ve bitti.

Çarşamba, Ağustos 20

Olimpik futbol

Olimpiyatlarda mükemmel bir yarı final izledik, Brezilya 3-0'la dağıldı Arjantin karşısında. Oyunun genelinde takımların birbirlerine bariz üstünlükleri de yoktu gerçi ama Riquelme-Messi-Agüero üçlüsü resmen dağıttılar ortalığı. Ronaldinho'nun gözyaşları aktı akacak gibiydi maç sonunda, kolay mı canım çoluk çocuğun dalgasına gelmek. Arjantin son şampiyon, Brezilya yine kupasız. Bu maçın golleri bu linkte.Diğer yarı finalde de Nijerya'nın Belçika'ya attığı 4 gol korkuttu Arjantinlileri. Nijerya 90'ların başında yakaladığı jenerasyona yakın bir profil çiziyor. Blogda da bahsettiğimiz U-17 Dünya Şampiyonası'nda zirve yaptıklarında sinyalleri vermişlerdi gerçi.
bkz: U-17 championship.
Oradaki yıldızlar Olimpiyat takımında daha yoklar, 3-4 seneye kadar harika bir mix jenerasyon çıkar ortaya, Afrika'dan Dünya Şampiyonu da çıkar diyerek ütopyamı da yazıyorum buraya.

Salı, Ağustos 19

Yeni Başkan Özgener

"Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı'nda, başkanlığı vekaleten yürüten Mahmut Özgener, 202 oyla Türkiye Futbol Federasyo'nun 38. başkanı oldu.TFF Eski Başkanı Hasan Doğan'ın vefatı nedeniyle boşalan Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimi için yapılan olağanüstü genel kurulda, 173 delegenin imzasıyla başkan adayı gösterilen Mahmut Özgener, genel kurula katılan 216 delegeden, 202'sinin oyunu alarak başkanlığa seçildi. Seçimlerde 14 oy de geçersiz sayıldı. Seçim sonucunun açıklanmasının ardından, kısa bir konuşma yapan yeni başkan Özgener, kendisine güvenenleri mahcup etmeyeceklerini ve Türk futbolunun daha ileriye gitmesi için çalışacaklarını söyledi." tff

Batman Reloaded!

Gitti sonunda asi çocuk. Gol atamadı, kaçırdı, çıldırttı, saç baş yoldurttu, yalnız kaldı, itildi zaman zaman ama bir Allah'ın kulu da çıkıp bu adam takımı sattı diyemez. Elinden geleni ardına koymadı, arka planda kim için oynadığını bilmiyorum ama saha içinde takımı için oynayan bir adamdı. Sevdik seni Mateja. Profesyonel bir futbolcu olarak geldin, öyle de gidiyorsun ve yeni kulübüne adım attığın ilk anlarda yüzünde yine o gülümseme var, ne güzel.aceto'nun gol sevinçlerinden yaptığı karakter tahlili vardı ki gerçek topçuyu ortaya çıkarır hakikaten de, işte o kalibredeydi. Hele ki geçen sezon Denizlispor boş kalesine kaçırdığı toptan sonra attığı golü kutlaması vardı ki, akla hayale sığmaz. Gol atmanın keyfini, kazanmanın güzelliğini bilen adamdın vesselam. Hani gidenin ardından güzel konuşmak evladır bizde ama aklıma kötü şeyler de gelmiyor bu adamla ilgili. Sevdik işte, diğer tüm futbolu seven / sevdirenler gibi Kezman'ı da sevdik. Paris'te mutlu olsun, gollerini atsın yeniden, eski günlerdeki gibi uçsun, tüm dövmeleriyle çıldırsın. Hoş kal, hoşçakal.

Direksiyonda Rooney

Mercedes'in yüzü olacak Wayne Rooney.Bir Alman firmasının bir İngiliz'i celebrity olarak göstermesi pek nadir görülen bir olay. 2 yıllık anlaşma karşılığı Rooney'nin alacağı miktar 1 milyon pound. Fena rakam değil. Bunun yanında tam donanımlı bir Mercedes Benz CL63 Coupé'yi de hibe statüsünden kullanmaya başlamış. Pazarlama gurularının Mercedes portresine pek de uygun birisi değil Wayne Rooney, hele ki lüks otomobil meraklısı Coleen'i düşününce olay daha da vahim. 2 yılın sonunda birileri haklı çıkacak, benim görüşüm Mercedes'in 1 milyon pounddan çok daha fazlasını kaybedeceği yönünde. Koca Mercedes ayağa düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Mika Hakkinen nere, Rooney nere. Aşağıdaki resimde bayan Rooney'nin -Coleen'in- arabaları var.Çalışma dailymail'den.

Pazartesi, Ağustos 18

Luigi Berlusconi Trophy

Adnan Sezgin, Galatasaray'ın ilk resmi dolayısıyla da ciddi maçının Steau Bükreş maçı olmasından ötürü takımın afalladığını ve bu sebeple kötü bir skorla sahadan ayrıldıklarını söyledi ki oldukça haklı. İtalya'da bu işi farklı bir formatta aşıyorlar. TIM Trophy, Berlusconi Trophy derken adamlar CL yarı finali yapıyorlar aralarında.Unterachting'e 14 gol atmaya benzemiyor ya, bizimkilerin pek ilgisini çekmiyor bu tarz organizasyonlar. Aman mecbur kalmadıkça oynamayalım şunlarla deyip kafalarını gömüyorlar kuma. Taraftar baskısı bu süreçte gelişiyor zaten. Neyse tekrar başlığa dönelim. Berlusconi Trophy'i Milan kazandı. Geçen hafta Chelse'den 5 yiyen takım, Ranieri'nin Juventus'unu 4-1'le geçti. Jankulovski'nin golüne ayrı parantez lazım, sözümona defans oyuncusu. Seedorf 10 numarayı hakettiğini kanıtladı bir kez daha, al da at nasıl denir uygulamalı olarak gösterdi tekrar tekrar. Kalede Kalac'ın olmaması da Milan için büyük bir artı. Mourinho'yla takışanın sonu budur işte, konsantrasyon eksikliği daha neler yapacak Juventus'a, göreceğiz. Maçın görüntüleri aşağıda.

Cumartesi, Ağustos 16

Kapital futbolun sendikacı çocukları

Evet İngiltere burası, takımların pazarlamanın dibine vururken oyuncular da sendikal haklarını korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tamam detayına inmeye gerek bile yok aslında durumun ironisini farkedebilmek için ama yine de durumdan çıkarılacak ders çok. En başta kendileri gibi olanları savunmak ve toplu hareket edip güçlü olmak gibi bir felsefeleri var, bu bile yeter, ideolojiyi sorgulamaya gerek yok artık.İşte bu insanların oynadığı takımların kaptanları bir araya gelmişler yeni sezon öncesinde. Amaç sadece fiziksel olarak değil mental olarak da hazırlanmak ve oyuncuların birbirlerine olan saygılarının ön planda olmasını sağlamak. Ne güzel değil mi.

Milli adaylar

Bir turnuva bitti ve yeni turnuva öncesi ilk hazırlık maçı. Rakip Şili, 20 ağustos akşamı oynanacak maçta Maldonado ve Tello da ülkeleri adına oynayacaklar. Bizim tarafta ise davet edilen kadroda biraz gariplikler var. Maç İzmit'te oynanacak, Serdar Kulbilge kadroda. Kalitesine lafım yok da keşke bu adamı Euro 08'e de götürselerdi. Sabri Sarıoğlu hala defans oyuncusu olarak davet ediliyor, Trabzon'un yenisi Ceyhun da kadroda, Terim'in taktik denemeleri olarak düşünüyorum bunu, nitekim Emre Aşık davet edilmemiş. Bir kaç maç gazımız alınır, sonra Emre-Rüştü'ye döneriz. Orta sahada DMC bolluğu var; Marco, Topal, Ayhan, Selçuk. Aslında orta sahanın tamamı enteresan. Topuz çağrılmış, Nuri Şahin ve Caner de kadrodalar. Terim mesajı bol çalışıyor. Forvette ise Halil yeniden kadroda. Tepkisi kaderini belirleyecek. Gazetelerde atıp tuttuğu yazıldı çizildi ama iş şimdi ciddi. Hamit, Nihat, Emre Güngör ve Gökdeniz sakatlık vb. sebeplerle kadroda yoklar.Aday Kadro
Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Serdar Kulbilge (Kocaelispor), Tolga Zengin (Trabzonspor)
Defans: Gökhan Gönül, Uğur Boral (Fenerbahçe) Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Serdar Kurtuluş, Gökhan Zan (Beşiktaş), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor), İbrahim Kaş (Getafe)
Orta Saha: Kazım Kazım, Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Mehmet Topal, Ayhan Akman, Arda Turan (Galatasaray), Selçuk İnan (Trabzonspor), Serdar Özkan (Beşiktaş), Mehmet Topuz (Kayserispor), Nuri Şahin (Dortmund), Caner Erkin (CSKA Moskova), Tuncay Şanlı (Middlesborough), Mehmet Aurelio (Betis).
Forvet: Semih Şentürk (Fenerbahçe), Gökhan Ünal (Trabzonspor), Halil Altıntop (Schalke 04), Mevlüt Erdinç (Sochaux)
ps: Resmi açıklamada Aurelio'nun hangi takımda oynadığı yazılmıyor. CAS'tan onay gelene kadar böyle demek ki.

Perşembe, Ağustos 14

Emre Belözoğlu olayı

-hatalıysam düzeltin- Emre Belözoğlu Galatasaray'ı -amiyane tabirle- satalı yaklaşık 7 sene oldu. Okan Abi'siyle birlikte gitti buralardan, kulübünü yüzüstü bırakıp Avrupa'nın boşa dönen sadece öğütmeye yarayan en değirmen takımına gitti. Galatasaray taraftarı 13 ağustos akşamı 7 senede etmediği küfrü etti sanırım bu adama karşı. Futbolda gerçekten dostluk var mı?"Paranın EMRE'ttiği kişilikler satılıktır" ...mış.

Gerilerden gelen Türk akınları

Dün akşam iki maç izledik CL'ye bir adım kala, iki ezeli rakip aynı kaderi paylaştılar, 2-0 geriye düştüler, 2-2 bitirip rövanşı beklemeye koyuldular.Galatasaray maçıyla başlayalım. Hagi'yle başladı gece, sahaya çıkan oyuncular lehine çıkan cılız ıslığı büyük bir gürültüyle bastırdı Hagi, efsaneyi Canaydın'ın gel-gitleri bitirememiş demek ki, dün gördük bunu. Galatasaray'ın ilk resmi maçıydı bu sezonki, yeni formaların da ilk resmi maçı tabi. Tribünler sports marketing'e aşina olmuşlar, yeniliği istiyorlar ki turuncu formaya ciddi bir rağbet vardı tüm tribünlerde. Klasikler saklanmak içindir, yenilikler tüketilir. Tribünde GS avukatları da vardı bu arada, korsan ürünlere müdahele ettiler yer yer, ne olacaksa sanki. Bu havayla başladı maç, sağ kanadı olmayan bir şekilde başladı Galatasaray, Emre Güngör-Hasan Şaş ikilisinden ne bekledi tam olarak Skibbe bilmiyorum ama iki oyuncunun da bir şekilde maçı bitirememesi enteresan gibi. Lincoln bir iki yerde zekasını kullandı, temiz paslar verdi ancak ceza sahası içinde yere atlaması eski Lincoln'ün değişmeyeceğini gösterdi.Maça 2-0 geride başladı Galatasaray. Bükreş'in topu kanatlara hapseden, ikiye birlerle içeriye giren anlayışı Galatasaray'ı dağıttı resmen. 2-2 dünkü oyuna bakınca şans. Son yarım saatte Bükreşliler çok net toplar da yakaladılar nitekim. Aykut'a da bir not düşmek lazım, tarihin en bahtsız kalecilerinden birisi herhalde. Olmadık yerde alıverdi içeriye topu, sonrasında da bir türlü toparlayamadı kendisini. Devre arasında soyunma odasına ıslıklarla gitti, dönüşteki cılız alkışa sağ elini göğsüne götürerek cevap verdi ki kendimde değilimin altını çizdi resmen. İtalyana da eleştiri gelmeden kaleyi devralma şansı doğdu böylelikle, hayırlı olsun. Skibbe'nin sistemini eleştirdi yöneticiler ama Sabri'deki hiçliği gördüğü için ben onu takdir ediyorum kendi hesabıma. Topal'ı 45'te oyundan çıkarması da bir hataydı diye ekliyorum, Meira sırıtırken malesef namı onu sahada tuttuç Petre'nin rakipte iyi işler yapması etkiledi tribünleri, ona da giydirdiler arada. Hasan Şaş ve Lincoln'ün oyunda yer yer görülen hakem aldatmacaları artık mazide kalan anıları canlandırdı sadece, yemiyorlar malesef, yapmayalım artık.

ASY'de devre olduğunda başladı Fenerbahçe maçı, hesapta stadı terkedip Fenerbahçe maçını dışarıda bir yerde izlemek vardı ancak daha ayağa kalkamadan gelen 2 Partizan golü bu karardan vazgeçirdi beni, gollerin geldiğini stadyumda takımları 2-1 geride olan taraftarların sevinçlerinden anladım, döndük geriye biz de, oturduk oturduğumuz yerde. ASY'deki maç bittiğinde de Fenerbahçe 2-2'yi yakalamıştı zaten.Maç arkasında gördüğümüz kadarıyla Fenerbahçe beklendiği gibi rakibini küçümsemiş, özgüvenin suyunun çıktığı yerler buralar artık, Fatih Terim'in başına gelen şey bir yerde, karakteristiğimiz. Sonuç itibariyle 2 takımımız da 2-2 ile ayrıldı 3. turun ilk ayağından, şanslı olan taraflar Fenerbahçe ve Bükreş. Göreceğiz 2 hafta sonra.

Çarşamba, Ağustos 13

Bir Motosiklet Hikayesi

Shaun Wright Philips & Sidwell ikilisini buradan kınıyoruz.Başka da bir şey söylemeye gerek yok zaten.

Kapital futbol

Okyanusun öte tarafında futbolun hem ütopyası hem distopyası bir arada. Güneyde plajlarda oynanıyor hala, kuzeyde ise takımların sahipleri var, para basmayınca kapatıp yenisini alıyorlar. Entertainment marketing kısmına tamam diyoruz da biraz da araya sport katsalar keşke.Bu furyanın son dönemdeki zirve adamı Beckham'ın takımı LA Galaxy yalpalıyor epeydir. Gullit'i kovdular, Alexei Lalas'ı kovdular, yetmedi diye rivayetler var. Yetebilir mi zaten, imkan var mı? Futbol bu oyunun adı, yürek olmadan biraz zor oynanıyor, Hollywood'a kapağı attım, iki şov yaparım keyfime bakarım diyen bir grup insan var orada ama bu puan durumuna direk yansımıyor. Galaxy'nin şu aralar 19 maçta 23 puanı var.

Pazartesi, Ağustos 11

Respect!

İngiltere Federasyonu hakemlere biraz daha insanca muamele edilebilmesi için kampanya başlatmış, tanıtım filmi çekmiş. Tanıdık yüzler var, Capello 2 saniyelik rolüne rağmen filmin birnumaralı karizmatik, jön, büyük vs. yıldızı."One match in three is played without a referee because of abuse from players. Isn't it time to show some Respect?" Video burada.

Salı, Ağustos 5

Bazen...

Güzel şeyler için vakit oluyor...Dönünce görüşmek üzere...

Fenerbahçe'de ön libero sorunsalı

Bir dönem en çok tartışılan mevki iken, Marco'nun sağda solda takılıp o bölgeye monte edilmesinin ardından Fenerbahçe'nin en sağlam halkası oldu DMC bölgesi. Selçuk, Deniz, Appiah bazen Kemal gibi adamlar alamadılar formayı, ikili oynandı, tekli oynandı, garanti olan hep Marco'ydu. Real Betis'in araya girmesinin ardından, Aragones Selçuk'u denedi bu bölgede.Schaktar ve MTK maçlarını kıstas kabul etmek saçmalık olsa da Selçuk'ta hala 5 yıl önceki ışığı görenler çoğunlukta. Mehmet Demirkol'un bugünkü yazısı bu bağlamda referans olarak okunabilir. Selçuk yıllardır yedek kulübesinden çıkamadı, en son tam anlamıyla direk oynadığı yer İstanbulspor, varın gerisini düşünün artık. Arada oynadığı zamanlarda ıslıklarla yüzleşti, garip oynadı, fazla risk aldı, yer kaybetti, sakatlandı vs. vs. Ama öğrenmek mi istemedi, oynadıkça mı öğrenecek bir şeyler farklı bu adamda. Duygusal birisi ve bunu fazlasıyla oyununa karıştırıyor. Velhasıl, tüm iniş-çıkışlarına rağmen, Aragones'in Fenerbahçe'sinde Selçuk Şahin ön libero oynuyor. Xavi, Senna, Xabi Alonso, Iniesta, Fabregas gibi neresinden tutsak altında kalacağımız ağırlıkta bir orta sahaya patronluk eden adamın düşünceleri şu aşamada çok önemli. Selçuk'u Deniz'in önüne koyması güzel, tek ön liberoda daha iyi olacaktır ancak yeterli olacak mıdır? CL'de 3. tura çıkarsa şayet takım, daha net anlayacağız olan biteni. Xabi Alonso'nun kalacağı yönünde demeç veren Rafa Benitez de olaya farklı bir boyut katıyor aslında. Fenerbahçe Selçuk'la devam edecek bir süre daha, Alex ve Semih geriye doğru bir kulvar kayacaklar ki yukarıda bahsettiğimiz iki maçta da bunu gördük, büyük bir takıma karşı oynanacak ilk maçta da kumarı göreceğiz. Mehmet Demirkol'un yazısından şu ibareyle bitireyim; "Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan Selçuk’a bir - iki iyi yedek. Onu takımdan kesecekse sadece ismiyle değil, bunu performansıyla yapabilecek birileri." Tam olarak katılmasam da, 5 yıldır takımda bulunan adama o şansı bir verelim derim.

Million dollar baby; Beckham

Men's Health dergisine poz vermiş pop-ikon Becks. Morgan Freeman'ın ciddi bir trafik kazası geçirdiği şu dönemde biraz garip kaçmış bu pozlar.Önce Freeman: Eddie Scrap-Iron Dupris, sonra David Beckham.Eh işte.
*ps: Yok yok, Freeman'ın elindeki Men's Health değil.

Pazartesi, Ağustos 4

Juego Bonito - 18

Preseason friendly, Chelsea: 5-0 :AC Milan, 03.08.2008, Central Stadium, MoscowSevinç rakiple de paylaşılabiliyor göz ucuyla.

Rüyaları gerçeğe dönüştüren takım: Real Madrid!

Hollandalılar'ın ikinci İspanya seferi başkent üzerinden. Euro 2008 sonrası gündeme gelmişti transfer, blogda da belirtmiştik. Marca atlamadı yine olayı ve Van der Vaart'ın Real flörtünü taşımıştı kapağa. Transferin gerçekleştiğini oyuncu resmi sitesinde duyurmuş. Hamburg - Real maçının ardından hoşluk oldu tabi. Eski transferlere benzedi biraz, iki takım maç yapar, büyük takımın başkanı rakibin bir oyuncusuna asılır, alır götürür falan. Nostalji işte.
Bu transferin üzerine bir de C-Ron gelir mi, yoksa o gelmiyor diye mi bu Hollandalı cengaver takıma dahil oldu ayrı bir muamma. Gerçi bir başka Hollandalı Wesley Sneijder'in de ayağı pert oldu Arsenal maçından sonra, 2-3 ay sahalardan uzak kalacak, bu da başka bir back-up altenatifi olarak görülebilir."Dear fans,
Last night everything came together, and I am now moving to Real Madrid.
As everybody might know I have always wanted to move to Spain, because I have a strong bond with that country. Now I'm going to play for Real Madrid… it's a dream comes true!
..."
diyerek veda etmiş resmi sitesinde. Rüyası gerçek olmuş, doğru yolu bulmuş, İspanya hastasıymış vs. vs. Ali Lukunku da 3 yaşında başlamıştı Galatasaray'ı tutmaya. Oluyor böyle.

Cuma, Ağustos 1

BBC, The language of football

BBC'nin sportif reklamları son dönemde revaçta, FA Cup için de bir güzelleme yapmışlar, kendi stüdyolarında hazırladılar belki de, tertemiz bir reklam, oyuncular sahadakiler, seslendirenler BBC stüdyolarındakiler. Daha ne olsun, aksiyon mu istiyoruz dedik sanki?
The Language of Football from James Spence on Vimeo
Zaten futbolun dili demişler, daha nasıl ifade etsinler.

Four Four Two sistem değiştiriyor...

Ankara'da eski garajlardayız. Daha 8-9 yaşlarındayım. Rahmetli dedemi memlekete uğurluyoruz babamla. Dedemi otobüse bindirdik, sonra da otobüsün diğer tarafına, onun oturduğu tarafa geçtik. Babam otobüsün plakasını cebinden çıkardığı kağıda yazmakla ve otobüsün lastikleri sağlam mı diye ayağıyla kontrol etmekle meşgul. Bense zıplayarak dedemin oturduğu yerdeki cama vurmaya calışıyorum ama yetişmek ne mümkün. Sonra babam geldi kucağına aldı beni, dedemle aramızda sadece bir cam var, vuruyorum cama adam oralı değil. Kafasını döndürüp bakmıyor bile. Gözü hep karşıda. Otobüs hareket etti, el sallamaya devam ediyorum ama hiç bakmıyordu bize. Sonra babama sordum "dedem bana niye bakmıyor" diye. Bana gülümseyerek, "O vedalardan hoşlanmaz" dedi.Bugun 4-4-2'deki editor yazisini okuyunca yine aklima geldi o gun. Hem zaten kim hoslanir ki vedalardan.

4-4-2'nin ilk ciktigi zamanlarda sanirim 6 sayi olmustu, evde bir temizlik sonrasi sakladigim dergilerin bazi sayilarinin ortadan yok oldugunu gormustum. Evde o gune kadar kopan firtinalarin en buyuklerinden biri kopmustu. Sonra "bir kulum iste Coskun" imdada yetisip bana eksik olan sayilari gondermisti. "Alti ustu bir dergi icin evde cingar cikartiyorsun" demeyin, onlari su anda 2,5 yasinda olan oglum icin biriktirmeye karar vermiþtim. Bundan 10 yil sonra bir parca futboldan anlar duruma geldiginde, ona verebilecegim cok degerli bir hediye olarak goruyordum cunku.

Bugun 4-4-2 kargodan geldi, hemen acip bir goz atayim dedim. O da ne, ekip dagiliyormus. Gercekten ulkedeki futbol dergiciliði adina baska bir yerde yeni bir kazanc midir, yoksa buyuk bir kayip midir bilemiyorum ama bence simdiye kadar ortaya koyduklari calismalarla bir tesekkuru fazlasiyla hakediyorlar. O ekipten bazi arkadaslar da bu grubun uyeleri. O yuzden buradan onlara tesekkur etmek istiyorum. Bence futbol dergiciliginde, citayi yukselten bir is cikardilar ortaya. Banu Yelkovan, Ozan Şişli, Yakir Mizrahi, Onur Erdem, Hakan Kılıç. Umarim citayi daha yukarilara tasiyacak islerde gormeye devam ederiz sizleri.

Yazı: Bülent Gürsoy.