Cuma, Haziran 27

Kupa sahibini buldu!

Takımlarla beraber sahada mücadele eden formalar var bir de. Gün geçtikçe daha da öne çıkan bir mücadele bu. 2008'de de değişen bir şey yoktu, markalar savaştı, öne geçti arkaya düştü. Marka savaşı erken bitti, Adidas iki takımını finale çıkarıp yürüdü gitti. Adidas Europass'le oynayacak iki Adidas takımı, daha ne olsun.Euro 2008’e katılan 16 takımın birbirine yakın marka dağılımı var, 5 takım Nike (Türkiye, Rusya, Portekiz, Hollanda, Hırvatistan), 5 takım Adidas (Almanya, İspanya, Romanya, Yunanistan, Fransa) ve 5 takım da Puma (Avusturya, İsviçre, İtalya, Çek Cum., Polonya) giyiyor, geriye kalan tek takımın forması ise Umbro.

Nike çeyrek finale 5 takımını çıkardığında ümitlenmişti. Adidas'ın 2 çeyrek finalist çıkardığı düşünülürse Nike'ın istatistiği kazanma olasılığı daha da yüksek oluyor tabi. Kazın ayağı öyle olmadı ve adidas iki eşleşme ağacından da birer takımı alıp götürdü. Nike şu ana kadar hiçbir Avrupa Şampiyonası'nı kazanan ekipte yer alamamış. 2004'te Portekiz'le final oynamıştı en son, 2006'da da erken havlu atan ekipleri giydirdi.2006 Dünya Kupası’nı Puma (İtalya),
2004 Avrupa Şampiyonası’nı Adidas (Yunanistan),
2002 Dünya Kupası’nı Nike (Brezilya) kazandı.
***
Bir de şöyle bir durum var ki; Nike şampiyonları değil, heyecan verecek takımları giydiriyor. 2008'in en büyük başarıları Türkiye ve Rusya'nın yarı finaliydi ki ikisi de Nike. Grupların bombası portakallar da Nike'ydi, yeni nesil Hırvatlar da Nike ile müsemma. C-Ron'un Chelsea'ye kurban giden takımı da. Bu takımların tamamı da çeyrek finale çıktılar.

Aragones feat. Senna&Raul

Fenerbahçe Aragones ile anlaştı.
Sevinen birileri var mıdır bilmiyorum, olumsuz eleştirinin bini bir para zira. Adam bizim ülkemizi tatmin edemedi hiç bir şekilde. Ancak olan oldu diyorlar, gelmeden her şey değişir tabi ama yine de köy göründü.

Efendim, bu adam hakkında bildiklerimize bir göz atalım öncelikle. 4 yıldır İspanya'da. Kariyeri boyunca İspanya'da. 70 yaşında. Herkesle kavgalı, ırkçı, bunamış... Detaya inersek: 2004 senesinin sonlarına doğru Reyes'i motive etme amaçlı Henry için söylediği ırkçı sözler var. "Zenci b.k" gibilerinden. Reyes'in yorumu: "Onun ne zaman şaka yapıp ne zaman yapmadığını biliyorum. Hem bağırıyor hem de yumuşak bir tonda konuşuyordu. Yani size şaka yaptığını söyleyebilirim" şeklinde. Bu kimseyi temize çıkarmaz tabi ama yine de akla bir kurt düşürür. Konunun temelinde de Madrid medyasının gazlamaları var, eklemek lazım.Kezman gelmeden önce, çetnik işaretli fotoğrafları gelmişti Türkiye'ye. Aynı durumdaki Sasa İlic'i pek gören olmadı. Görenler de fazla ses çıkarmadı. Burada bir önyargı var o zaman, ya da bir art niyet, neyse. Aragones'in adı Fenerbahçe ile geçmeye başlayınca da yukarıda yazılı ırkçı olay gündeme geldi hemen. Adam ırkçı! Kazım'a, Alex'e, Deivid'e neler yapacak kim bilir, kan kusturacak, öldürecek, yok edecek vs. vs. Bunu yazanlar aynı sütunda Senna'nın oyununu da övmekten geri kalmadılar ki, burası da dangalaklığın zirvesine tekabül ediyor.

Marcos Senna 2006'dan beri milli takım forması giyiyor. Aragones de bu takımda 2004'ten beri var olduğuna göre, Marcos'a İspanya Milli Takımı'nın kapılarını açan adam Aragones oluyor. Evet, ırkçı Aragones. Güle oynaya gidiyorlar ikisi de, 70'lik TD'nin de, Senna'nın da keyfi yerinde. Aragones pekala orta üçlüyü Fabregas, Xavi, Iniesta'dan kurabilir ve Senna'ya nanik yapabilir, azıcık bir niyet bozuklupuna bakar, kimsenin ruhu duymaz. Yapmamış, neyse.
Ha belki bu noktada Senna'nın karakterine de laf edip, bu adamın takımında oynamamalıydı demek mümkün, hatta çok basit!Aragones'i eleştirmek doğrudur, yaşlıdır adam, huysuzdur, aksidir, gelişime kapalıdır. Olaya şu açıdan da bakalım ama, bu ülkede bir Feldkamp gerçeği olmasaydı Aragones'in yaşı bu kadar sorun edilir miydi? Sanmıyorum. Bu iki hoca arasında şöyle de büyük bir fark var; birisi yatağından kalkıp geldi, diğeri Euro2008'de final oynayıp gelecek. Önemli.

Aragones'in huysuzluğuna da bir çentik atmak lazım. Yaşının gereklerini yerine getiriyor kabul, ancak huysuzluk kavramının ortaya çıkışında da tek bir Madridlinin parmağı yetti: Raul. Hastası olduğumuz adam, saygı duyduğumuz adam. Galatasaray'ın Hakan Şükür'ü gibi. Efsane, kral, kaptan. İkisi de takımlarında sorunlar yaşadılar, yedek kaldılar, hocayla kapıştılar, geri döndüler vs. Yani içeride çok güçlüler, bu gücü de kullanıyorlar sonuna kadar. Galatasaray, temizlik yapayım diyerek başladığı sezonda Necati, Orhan ve Cihan'dan başkasını yollayamadı, Hakan kaptan olarak kupayı kaldırdı herkese nanik yaparak. Sancılar hala var, Hakan Şükür kadrodan koparıldı vs. Demek ki var bir şeyler. İspanya Milli Takımı için de Raul'un aynı pozisyonda olduğunu oyuncular söylüyor. 2006'da kulübede oturduğu her maçta sorun çıkaran bir adam.Bu uzar gider daha; Aragones yaşlıdır, kötüdür, ırkçıdır söylemleri yine ön plana çıkar. Detaya inmeden konuşur herkes. Kiminde kuyruk acısı, kiminde başka bir şey. Bir kişi de adamın teknik direktörlük meziyetlerini yazmaz mı bunca zamandır, tamam şunları alıp götürür bu takımdan da şunu getirir demez mi, o kadar mı "yok" bir adam? Sanmıyorum. Bekleyip görelim gelişmeleri...

Perşembe, Haziran 26

İyi ki varsan Türkiye!

Türkiyə millisinin, Türklərin millisinin möhtəşəm qələbəsi Azərbaycanı sevincə boğdu. Bu məmləkətin insanları bəlli səbəblərdən az şeylərə sevinir; bu məmləkətin insanları milli qürur hissini haçandır yaşamır. Yaşadan yox bu hissləri ona. İqtidarı çapovulçu , müxalifəti səssiz və tənbəl, torpaqları işğalda, içi qan ağlayır... Toplumumuz millət halında, cəm olaraq axırıncı dəfə nəyə, nələrə sevinib, bunu xatırlayan kimsə varmı? Amma bu millət toplu halında demək olar ki, hər gün üzülür...

O gün xaric. O gün başqa bir gündü sevinc günüydü, qələbə günüydü, Türk Günüydü. Türklərin Millisi Avropada savaş verirmiş kimi futbol oynayırdı. Və bütün Azərbaycan - iqtidarlı-müxalifətli, sağlı-sollu, qocalı-cavanlı - duadaydı. Azərbaycan türklərinin gözü və qəlbi onun da adına futbol savaşı verən Türkiyə yığmasındaydı. Dünya şöhrətli P.Çexin əlindən top necə sürüşməsin də! O, necə Nihatın ayaqlarına dəyib, özciyəzi dığırlanıb, qapıya girməsin də?! Məzlum azərbaycanlılar bəlkə də son illərdə ilk dəfəydi ki, Allaha bu qədər ürəkdən və bu qədər çox yalvarırdılar. O gün Azərbaycanda hamı Allah adamıydı. O gün Allah azərbaycanlıları eşitdi və gözümüzü dikdiyimiz 11 övladımıza kömək oldu.Nə yaxşı ki, varsan Türkiyə! Bizə milli qüruru, Türk olmanın sevincini yaşadırsan. Bizi milli bir iş uğrunda Allaha yalvardırsan. O gün biz bir aradaydıq - millət olaraq. Bir-birinə nifrət edən insanların da qəlbləri, duaları, həyəcanları, üzüntüləri bir idi, eyni idi. Oyun sonrası isə məmləkətimiz son illər yaşamadığı bir sevinci yaşadı, qürura doydu, ağladı, bağırdı, yumruq qaldırdı. Türkiyə millisi, Türklərin millisi dirçəltdi, nəfəs verdi bizə.

Və biz bir model tapdıq. Biz bir sevgi və qürur ünvanında olduq. Biz Türkiyəmizlə qürur duyduq. Və bunları harada yaşamasından asılı olmayaraq, dünyadakı bütün Türklər və Türkləri sevənlər yaşadılar. O gün o sevinc ona görə böyük idi ki, əslində biz özümüz çox böyüyük! Bunu Azərbaycanın balaca sərhədləri içərisində əzilən xalqımızın bir daha bilməsi və anlaması çox mühüm idi.

Dünyada başqa hansı bir dövlət var ki, Azərbaycan xalqı onun uğurlarına bu qədər - həm də özününkü kimi - sevinir? Dünyada başqa hansı millət var ki, onun uğuru və qələbəsi üçün bu qədər insan Allaha dua edir! Dünyada hansı milli futbol komandası var ki, bizim millimiz - TÜRKLƏRİN MİLLİSİ QƏDƏR TƏRƏFDARI VAR!

Var ol, Türkiyə! Var ol və qalib ol ki, biz də var olaq və qalib olaq. İyi ki, varsan, Türkiyəm!!!

(Rauf ARİFOĞLU – Musavvat Gazetesi, Azarbeycan)

Lineker vs. Türk futbolu

3-2'lik mağlubiyetin ardından öne çıkan başlık "Almanlar'ın Türk usulü galibiyeti" eksenindeydi, avladığımız şekilde avlandık yani. Mert Aydın güzel bir noktaya değindi ama dün, Türk usülü diye bir şey yok, biz şimdiye kadar Alman usulüyle oynadık, oriijinaline yenildik diyerek işin aslını işaret etti. Buradan sonra da söz Lineker'e düştü tabi, "the others"dan bahseder gibi Almanlar'dan bahsettiği o meşhur söz. Onlar kazandılar.Lineker futbolumuzun bir yerlerinde hep oldu oynadığı sürece, onu hiç unutmadık. Abdülkerim Durmaz'ın Radikal'deki bir röportajının başlığını hiç unutamam ki Four Four Two'nun bir cilt yazısında da vardı; "Lineker'i ben yarattım"
"İngiltere-Türkiye maçı Lineker'ın ilk milli maçıydı. Sonra dünyanın en büyük golcülerinden biri oldu. O zaman 18 yaşlarındaydı. Savunmada Raşit Çetiner'le birlikte çift stoper oynuyorduk. Coşkun ağabey maçtan bir gün önce bizi çağırdı. İngiltere'nin iki forvet oyuncusunu tutmamızı söyledi. biri Hateley ki, o zaman çok ünlüydü. Raşit ağabey zaten stoper oynayan bir futbolcu, ben stoper değilim ama. Takımımda libero oynayan bir futbolcuydum. Adam markajı falan pek yapmadım, yapamazdım da zaten. Bursalı Sedat da o zaman milli takım kaptanıydı, libero oynayacaktı. 'Lineker denen genç bir çocuk var, onu hiç bilmiyoruz, yarın da zaten ilk defa oynayacak, onu sana vereyim, sen onunla baş edersin' dedi Coşkun ağabey. meğerse adam sonradan dünyanın en büyük golcüsü olacakmış, ne bileyim. Çıktık, 5-0 kaybettik, gollerin üçünü o attı. Ben de iyi tutmuşum demek ki! Ondan sonra adam dünyanın en büyük golcüsü oldu."Evet, futbol dünyasına biz hediye ettik Lineker'i, Abdülkerim de tüm kanı deliliğiyle bizzat üzerine almış sorumluluğu. Kova Yaşar'ı kova yapan da yine bu Lineker dolayısıyla, Yaşar abisiyle yediği içtiği ayrı gitmeyen Fatih Uraz üzerinde de emeği büyük. 5-0'dan sonraki 8-0'lık maçta da üçleme ile selamlamış kalemizi. Türk futbolcusunun karşısına da hep örnek olarak verilmiş genç takımlardan itibaren, "bak adam hayatı boyunca sarı kart bile görmedi" diye. Sonrasında da o söz, hat trick yaptığı Türkiye maçından 21 yıl sonra.
***
Lineker bu ülkenin futbol tarihine bir şekilde müdahele etmek zorunda mı her seferinde?

Ne aradığını biliyor musun?

Google "kutsal arama motoru"nda yapılan aramalarda ilk sayfadan öteye geçmeyenlerin oranı %70'in üzerindeymiş. Bu istatistik ışığında ilk sayfada çıkan sonuçların rantının yüksek olduğunu anlıyoruz, peki bu sonuçlardan ne kadarı bizi gerçek verilere yönlendiriyor? McAfee'nin verilerine göre internette en çok yem olarak kullanılan ve tıklayanları güvensiz sitelere yönlendiren alanların başında futbol geliyormuş. Aşağıda da isimleri en çok yem olarak kullanılan futbolcular var, Beckham, Ronaldinho, Ronaldo, Kaka ve daha çokları varken aşağıdaki listenin tutarlılığını tartışırım şahsen. Ancak araştırmadır deyip koyduk buraya.1. Gigi Buffon (İtalya)
2. Alessandro Del Piero (İtalya)
3. Fabio Cannavaro (İtalya)
4. Klass Jan Huntelaar (Hollanda)
5. Fredrik Ljungberg (İsveç)
6. Tomas Grigera (Çek Cumhuriyeti)
7. Martin Harnik (Avusturya)
8. Gennaro Gattuso (İtalya)
9. Ruud Van Nistelrooy (Hollanda)
10. Cesc Fabregas (İspanya)
11. Carlos Puyol (İspanya)

***Ayrıca yine McAfee'nin araştırmasına göre, Türkiye'de yem olarak en çok kullanılan isim, milli takım teknik direktörü Fatih Terim.

70'lik...

Barça Barça Barça

Yeni sezonda yeni hocaları ve yeni transferleri ile birlikte yeni formaları da var.

İz bırakanlar unutulmaz


O izi bıraktık...

Kadıköy - Florya hattı

Aziz Yıldırım'ın Aragones tercihi bir çok noktada işleri karıştırdı. Birinci problem Fenerbahçe'nin Brezilyalıları. Alex ve ekibinin işleri ciddi manada zorlaşacak, eskisi gibi istemezsem oynamam, istemediğimle oynamam laflarını yemeyecek adam bu Aragones. Real'i karşısına alıp Raul'a yol veren adam Alex'e hiç pabuç bırakmaz. Maldonado, Deivid ikilisi de sorunun diğer parçaları. Diğerleri bir şekilde rayda giderler diye düşünmekteyim. Aziz Yıldırım belli ki çok düşündü bu karardan önce, eledi, dokudu ve kelle almaya karar verdi. Elde patlamasına gönlü razı olmadı Kezman'ın, Semih'in çıkışını yine görmezden geldi ve Kezman merkezli bir takıma girişme kararı aldı. Ya da ben öyle salladım. Aragones'in sevdiği profildir; çalışan, profesyonel tip. Brezilya çetesinde az bulunan meziyetler bunlar.Sonuç ne olursa olsun bu yaz üzüleceğiz biz, tek başına ortalama yapan bir adamı kaybetmek çok koyacak.
...
Başlıktaki noktalara dönersek şimdi; Alex için Galatasaray sesleri ciddi manada yüksekten çıkıyor bugün itibariyle. Lincoln'ün elden çıkması an meselesi. Skibbe'nin konuya yaklaşımı nasıl bilmem ama yönetim için golün rövaşatası olur bu hamle. Üzülürüz bolca, olmasın, sevimli adamın perde arkasında yaptıkları her neyse, bilmeyelim biz, bizimle kalsın.

Çarşamba, Haziran 25

Bir adım daha...

Bir kere "Yürü ya kulum" dedi mi gerisi gelir derler, son bir adımı atmak Türkler için önemlidir. Buradan döneyi yediremeyiz biz. Yine, yeni, yeniden...Yazmaya başladık madem bir tarih, sonuna kadar gidelim...

Çevir oğlum şu maçı...

Almanya maçını da geriden gelip kazanırsak, Avrupa Şampiyonaları tarihinin bu alandaki en iyisi olacağız. Dünya Kupaları'na da bir bakmak lazım aslında, orada da ciddi bir yere koyarız kendimizi muhakkak. Gariptir ki grup aşamasında 2 geriden gelerek yendiğimiz Çek Cumhuriyeti 4 yıl önce yaptıklarıyla bu alandaki rekorun sahibi.

Pazar, Haziran 22

Cuma, Haziran 20

Çakmak derken?

Büyük gazete Fanatik tam olarak neyi ima etmiş anlayamadım bu manşetle ama içimden bi ses niyeti bozmuşlar diyor...Yorum yapmak ne haddime.

Çarşamba, Haziran 18

"Fatih Terim'den nefretimin 8 nedeni"

Ahmet Hakan bugünkü Hürriyet'te yazmış, haksız olduğu maddeye rastlayamadım ben, ironisi de yerinde...
BİR: "Küçük dağları sen mi yarattın birader" diye bakıldığında suratına "Hayır... Hayır... Sadece küçük dağları değil büyük dağları da ben yarattım" ifadesini takınarak iticilik şampiyonu olduğu için...

İKİ: Soğukkanlı bir değerlendirmeyle en fazla "Çok ballı bir adam" yorumunu hak ettiği halde "Ben Fatih Terim... Futbolun kitabını tersten yazmış adam" triplerine girdiği için...

ÜÇ: Zaferden sonraki afra tafrasının çekilmezliği nedeniyle, milli maçlarımızda beni ve benim gibileri hep "İçimizdeki İrlandalı" olmak gibi kahredici bir pozisyona sürüklediği için...

DÖRT: Başarı, zafer, galibiyet... Bunların eleştirilere en güzel yanıt olabileceğini düşünemeyip "laf geçirme" hevesine yenik düştüğü için... Yani başarıyı hazmetme kapasitesi acayip sığ olduğu için...BEŞ: Elde ettiği zaferlerde "mahalle baskısı" nedeniyle oyuna soktuğu futbolcunun büyük payına rağmen, bu durumu zerre kadar aklına getirmeyip "Fatih Terim mucizenin öteki adıdır" havası bastığı için...

ALTI: Sırf şişkin egosunu daha da şişirmek ve "Fatih Terim karizması"nı belirgin kılmak amacıyla herkesin dediğinin tersini yapmaya kalkarken, zoru ve fiyaskoyu görünce anında tornistan ettiği için...

YEDİ: Kendisinden "Fatih Terim" diye söz ettiği için...

SEKİZ: Dışarıda, içeride bilen bilmeyen herkesin basbayağı bir "mistik olay" olarak yorumladıkları tuhaf bir galibiyetin ardından "Kabaramazsın kel Fatma" oyunu oynadığı için...

Hayata dair...

Hayat ''kelime''dir.
Farklı zamanlarda, farklı hülyalara yelken açma girişiminde bulunan ademoğlunun, iç muhasebesini yapıp kendine biçtiği harflerden örülü kaftandır.

Mutluluk, acı, hırs, keder, aşk, ölüm, yalnızlık, sonsuzluk, ruh, inanç, sevda...
uzar bu liste...

Tek bir ortak noktaya sahiptir tüm bu kavramlar, onları yönlendiren, onlara yönelen ve zaman zaman onlarca yönetilip, zaman zaman da yöneten.
Hayat bir kelimedir. O kelime de biçare ''ben''dir. Aslolan işte. Ben.
Yerimdeyim çok şükür, sağ salim...

Ulaşan, düşünen, didinen, dileklerini ileten, seven herkese teşekkür.

Futbol bizimle kalsın...

Pazartesi, Haziran 16

!!!

Rezalet beklediğin turnuvanı çeyrek finaline yükselmişsin, gece coşmuşsun, sevinmişsin, yeni bir haftaya başlamak üzereyken tam. Bir şerefsiz gece vakti girsin evine, seni bayıltıp hayatının bir bölümünü de çalıp götürsün utanmadan, sıkılmadan, haysiyetsizce. Bu mu ulan bu ülkede sevinmenin karşılığı? Bu mu ulan bu topraklarda hayat sürmeye çalışmanın bedeli?

Cumartesi, Haziran 14

Nerelisin kardeşim?

Tribünde üzülen İsviçreli taraftarlara dikkat etmiş bir arkadaş, sarışın ağırlıklılar. Sonra da sahaya bakmış, sarışın görünen iki adam var kabaca; birisi kaptan Magnin, diğeri de Arnavut asıllı Behrami. Magnin'in neden kaptan olduğu da anlaşılmış tabi.
Toprak-bayrak, ulus-millet kavramları futbolda iyice karıştı son dönemde, bu turnuvada da ayyuka çıktı. Hollanda, Fransa kadrolarındaki doğuştan devşirilmiş adamları bir kenara bırakarak aşağıdaki liste çıkmış ortaya, kim nerede doğmuşken nerede bulmuş kendini hesabı. (Listede aslolan doğum yeri, Surinam asıllı Hollandalılar yerine Surinam doğumlu Hollandalılar var, o yüzden Hollanda temiz çıkmış görünüyor) Bizden de 5 kişi var listede. 5 ülke de temiz çıkmış; Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Romanya, İsveç ve Rusya. Bir başka postta da asıl vatan - anayurt listesi yapmak lazım geliyor artık.
Oyuncu / Dogdugu Ulke / Oynadigi Ulusal Takim
Ronald Gercaliu Arnavutluk/Avusturya
Gyorgy Garics Hungary/Avusturya
Ivica Vastic Yugoslavya/Avusturya
Martin Harnik Almanya/Avusturya
******
Jospip Simunic Avustralya/Hirvatistan
Robert Kovac Almanya/Hirvatistan
Niko Kovac Almanya/Hirvatistan
Ivan Klasnic Almanya/Hirvatistan
Ivan Rakitic Isvicre/Hirvatistan******
Claude Makelele Kongo/Fransa
Mandanda Kongo/Fransa
Boumsong Kamerun/Fransa
Patrice Evra Senegal/Fransa
Patrick Vieira Senegal/Fransa
******
Trochowski Polonya/Almanya
Neuville Isvicre/Almanya
Miroslaw Klose Polonya/Almanya
Kevin Kuranyi Brezilya/Almanya
Lukas Podolski Polonya/Almanya******
Loukas Vyntra Cek Cum./Yunanistan
******
Mauro Camoranesi Arjantin/Italya
Simone Perrotta Ingiltere/Italya
******
Guerrero Brezilya/Polonya
******
Deco Brezilya/Portekiz
Nani Cabo Verde/Portekiz
Jose Bosingwa Kongo/Portekiz
Pepe Brezilya/Portekiz******
Marcos Senna Brezilya/Ispanya
******
Colin Kazım Ingiltere/Turkiye
Mevlüt Erdinç Fransa/Turkiye
Hamit Altıntop Almanya/Turkiye
Hakan Balta Almanya/Turkiye
Marco Mehmet Aurelio Brezilya/Turkiye******
Eldin Jakupovic Yugoslavya/Isvicre
Valon Behrami Yugoslavya/Isvicre
Gelson Fernandes Cabo Verde/Isvicre
Johan Vonlanthen Kolombiya/Isvicre
Johan Djorou Fildisi Sahilleri/Isvicre

Perşembe, Haziran 12

Michael Skibbe

Galatasaray'ın yeni teknik direktörü genç Alman Michael Skibbe oldu. Leverkusen eşleşmesiyle hafiften tanıttı kendisini ülkeye, kenarda soğukkanlı duruşu ile dikkat çekmişti, saygı uyandırdı mı bilemem.Sürpriz aday olarak gösteriliyordu Galatasaray'ın TD koltuğu için, 1+1 yıllık sözleşme imzalandı. İmzayı değerlendirirken bu 1+1'e dikkat etmek lazım, kulübün güvenini tam kazanamamış olsa da eldekilerin en iyisi olduğu için getirilmek zorunda kalınmış bir görüntü çiziyor. 2 yıllık sözleşme yapmak ve 1 yılını opsiyona kurban vermek bunun göstergesi. Transferin ardında Feldkamp'ın parmağı vardır diye düşünüyorum. Takımda belli bir Alman ekolü oturtuldu, eskiler ayıklandı, nispeten genç bir ekip ortaya çıktı, kariyerinin büyük bölümünde gençlerle haşır neşir olan bir TD de alındı.
***
Skibbe'nin GS Yönetim Kurulu'ndaki karşıtlarıyla birlikte taraftar nezdinde de ciddi sorunları olacak sanırım. Kariyerinde ciddi bir başarısı yok, istikrar da bu ülkede iş yapmıyor malum.
***
22 yaşında Schalke genç takımının başına geçmiş sakatlıklardan muzdarip oyuncu olarak başlıyor Skibbe'nin hikayesi. Dortmund'un genç takımı, 2. takımı derken 32 yaşında da Dortmund'un başında. Galatasaray'ın UEFA yolunda çeyrek finalde elediği Borusia'nın başında o sezon Skibe vardı ancak çeyrek finali göremeden ayrıldı, belirtmekte fayda var. Sonrasında Völler'in yardımcılığını yaptı, kısa bir süre Alman Federasyonu nezdinde genç takımla ilgilendi ve 2005'te Leverkusen'e esas adam olarak imza attı. (bu geçişte aslan payı Völler'in diyenler çoğunlukta.) 2007-2008 sezonu sonunda da takımla ilişkisi kesildi. Fenerbahçe - Zico ilişkisine benzer bir ilişki yaşadı Leverkusen'le. İyi işler yaptı ancak somut bir sonuç elde edemedi. Tazelenme ihtiyacı hissedildi hem takım hem de hoca nezdinde, öyle de yaptılar. Skibbe ile yollar ayrıldı.Skibbe'nin takımı, kensinin görevde kaldığı 3 sezonda da ortalamanın üstünde bir profil çizdi Bundesliga'da ve her sezon UEFA biletini rahatlıkla aldı. 2005-2006'da gruplara kalamadan ilk turda elenseler de sonraki iki sezonda çeyrek finale kadar gittiler. İstikar açısından bu kısmı dikkate almak yeterli, beraberinde getireceği bir diğer haslet de sistem...
***
Skibbe'nin oyun anlayışı moderniteyi yakalamış bir profil çiziyor. Terim'in 15 günde milli takıma adapte etmeye çalıştığı sistemi uygulatıyordu Leverkusen'e. İleri uçta pivot görevi de görebilecek agresif tek forvet kanatlarda iki hızlı hücumcu, ortadan destek verecek AMC özelliklerini de bulunduran 2 ofansif oyuncu daha. Toplamda 5 kişilik bir hücum ekibi var yani. Genellikle Schneider, Barbarez, Kiessling, Barnetta ve Gekas'tan oluştu bu ekip. Arkalarında sağlam bir DMC ve klasik 4'lü defans. Ortadaki 3 oyuncu (AMC ve DMC'lerden kurulu) üzerinde oluyor oyuncu değişiklikleri. Maçın durumuna göre orta sahadaki oyuncuların karakteri de değişiyor.
***
Galatasaray'ın geçtiğimiz sezon UEFA Kupası'nda Leverkusen ile oynadığı maçlara bakarak Skibbe'nin sistemini analiz etmek biraz mümkün. Ali Sami Yen'de 0-0 biten ilk maçta Barnetta, Kiebling ve Barbarez vardı hücum hattında. Schneider defansif bir oyunla sahadaydı, diğer iki orta saha oyuncusu da defansta da rahatlıkla oynaybilen defansif orta saha oyuncusu Vidal ile yine defansif özellikleri ön planda olan Rolfes. Oyuncu değişiklikleri de orta sahadaki 3'lüden 2'sinin çıkması ile gerçekleşti. Schneider ve Vidal'in yerine yine aynı mevkinin oyuncuları Freier ve Schwegler oyuna dahil oldular. Sistem üzerinde bir oynama yok, beraberlik alıp eve dönmek isteyen Leverkusen istediğini alıp gitti böylelikle.İkinci maçta Leverkusen'in 5-1'lik galibiyeti var. Gollerin 3'ü ilk 20 dakikada ve Galatasaray'ın golü 5-0'dan sonra gelen bir penaltı ile yazılıyor. Kadroya yine bakacak olursak; orta saha - ofans hattında tek değişiklik Rolfes - Sarpei arasında olmuş. Diğer 5 oyuncu aynı ancak Schneider arkada değil de önde oynuyor, AMC formatında ve atakları başlatan oyuncu konumunda. Barbarez ve Kiebling de forvette daha fazla bulunuyorlar. Maçın ikinci yarısında gelen değişikliklerde de skoru korumak değil oyun felsefesini sürdürmek ön planda. Gekas, Dum ve Schwegler oyuna giren oyuncular.
***
Skibbe, Ferguson'un CL'yi kazandığı sistemle oynuyor. Spaletti'ye göre en İtalyan sistem, Ferguson'a göre en komple sistem. (Ben Fergie'nin tarafındayım) 3'lü ve birbirlerine back-up olabilecek forvet yapısı, 3 kişiyle domine edilen, beklerle birlikte 5'e çıkan orta alan kurgusu ve 2 sert savunmacı. Galatasaray'ın kadro yapısı bu sisteme fazlasıyla uygun. Fenerbahçe camiasının tahammül edemediği Zicovari bir yaklaşım olacak gerçi Skibbe yaklaşımı ama tahammül edilebildiği takdirde orta vadede iyi sonuçlar verebilir. Erken karşılaşılabilecek CL sorunu, sistem uyumsuzluğu gibi konular baş ağrıtırsa opsiyona gerek kalmadan ilk sezonda ipler de kopabilir. Bekleyip göreceğiz. Futbol kazanırsa güzel olur...

Scolari Chelse'de (ama 1 Temmuz'da)

Fenerbahçe'nin Scolari asparagası bitti, daha büyük bir asparagas olan Chelsea-Zico flörtünü de bitirdi Abramovic'in bu tercihi. Chelsea geri 4'lüsünün 3 tanesi Scolari'nin öğrencisi olmaya devam edecek, muhtemel bir Deco transferinin de önü açılacak, Moutinho da benim plasem olarak burada kalsın.Scolari Londra'yı göstermiş ama final tarihinden iki gün sonrası için sözleşmiş Chelsea ile. Zirvede bırakmayı kafasına koymuş anlaşılan, vizyon meselesi. Finalin iki gün öncesine düğün tarihi alan 96'nın finalisti Çekler'in Smicer'i gibi değil. Sonuna kadar.

Cumartesi, Haziran 7

Euro 2008'in gayriresmi sıralaması

1 - İtalya
Cannavoro'suz da iyiler, Nesta'ları var deyip son Dünya Kupası'nı aldılar. Şimdi de direk favoriler. 2006'da Nesta yok, şimdi de Cannavaro'suz alırlar, tarih tekerrür eder. Yetmezmiş gibi bir de arkada Buffon var.
2 - Almanya
Löw'ün takımı aç, genç ama çok tecrübeli ve her şeyden önce de Almanlardan kurulu. Herkes oynar, Almanlar kazanır.

3 - Fransa
Tezeguet'nin alınmaması devede kulak. Ofans hatları hala çok kaliteli ve kalabalık.
Henry, Ribery, Benzema, Anelka... Gider bu.

4 - Portekiz
Cristiano Ronaldo bir kişiden fazlası ediyor. Sakatlanmadığı sürece favoriler. Scolari de oyunu biraz daha ona yaklaştırdı ki, diğerleri için kötü haber.

5 - İspanya
Her zaman için mükemmel oyunculardan kurulu bir kadroları olur ancak iyi bir takım olma konusunda hep sorunlar yaşarlar malum. Çeyrek finalin ötesi onları görmek istediğimiz yer ve kolaylıkla başarabilecekleri bir yer.
6 - İsviçre
2006'nın gol yemeden 2. turda veda ettiler. Bundan daha da önemlisi ev sahibi takım kendileri. En az 1 evsahibi çeyrek finale çıkar ve bu Avusturya olmaz.

7 - Hırvatistan
Eduardo olmadan bu seviyeden öteye geçemezler deniyor ama sürpriz yapmaya en müsait takımların başındalar. Slaven Bilic'in varlığı diğer tüm hocalar için jenerasyonel olarak handikap. İngiltere maçlarını da unutmamak gerekiyor.

8 - İsveç
Ciddi manada tehlike değiller ama hep bir şekilde turnuvalarda varlar. Zlatan'ın formu önemli, grubu aşarlar, gerisi sürpriz.

9 - Romanya
Bu turnuvada olmasa da bir sonraki büyük turnuvada -Dünya Kupası'nda- iyi işler yapacaklar. Görüntüleri pozitif. Mutu ve Chivu'ları var ve hala en üst düzeydeler.
10 - Hollanda
4-4-2'de Total futbol'un ölümünü duyurmuşlardı bu ay. Van Basten'in takımı da gol atamaz, zor yer görünümüyle belki de ilk kez katıldığı bir turnuvaya renk katmayacak. Yazık oldu futbola. AMC bolluğunda DMC'lere mecbur kalacağız.

11 - Çek Cumhuriyeti
Nedved yok, Poborsky yok, Rosickiy de yok, böyle Çek Cumhuriyeti olur mu? Sezonun klasiği defasn kurgularıyla yer alıyorlar. Yunanistan-2004 sürprizini yapabilirler belki de.

12 - Rusya
Bir yanda marttan beri yatan Rus Ligi. Diğer yanda Hissink'in 4.lükleri. Kapalı kutu.

13 - Türkiye
turnuvanın kapalı kutusu. Farklı taktik, yeni oyuncular, 2002'den beri var olan açlık. Açılış maçı Ronaldo'su. Çok zor, çok ama imkansız demek istemiyor insan.
14 - Polonya
Bulundukları grup onları güçlendiriyor. O kadar.

15 - Yunanistan
Bir şanstı geldi geçti ama o futbol anlayışının bir kaç yılı daha var. Gruptan çıkarlarsa Zeus'a dua ederler.

16 - Avusturya
Ev sahibi olmasaydı tribüne bile alınmazdı belki, para işte.

Cuma, Haziran 6

Hocaların ligi

Hocalar arasındaki rekabette Lagerback 3. turnuvasıyla zirvede. 3'ünün de üst üste olması ayrı bir hava katmış adama. Hiddink deyince farklı takımlarla turnuvaya katılmayı başardığı hemen anlaşılıyor zaten, adamın olayı bu. 4. olursa da şaşırmayalım, şimdiden hazırlanalım. Euro turnuvalarında en çok karşılaşmaya Alman Berti Vogts çıkmış. Lagerback'ın muhtemel çeyrek finali onu bu alanda da zirveye oturtacak. 2 turnuva arasına en fazla süre yerleştiren hoca malumunuz Fatih Terim. Tam 12 yıl sonra yeniden aynı yerde.
# Hoca............. Ulke... Milli takim (katildigi sene)
* aktif hoca
3 Lars Lagerback .. ISV ... Isvec (2000, 2004, 2008) *
2 Helmut Schön .... B.ALM . Bati Almanya (1972, 1976)
2 Jupp Derwall .... B.ALM . Bati Almanya (1980, 1984)
2 Guy Thys ........ BEL ... Belcika (1980, 1984)
2 Tommy Soderberg . ISV ... Isvec (2000, 2004)
2 Miguel Munoz .... ISP ... Ispanya (1984, 1988)
2 Sepp Piontek .... B.ALM . Danimarka (1984, 1988)
2 Rinus Michels ... HOL ... Hollanda (1988, 1992)
2 Berti Vogts ..... ALM ... Almanya (1992, 1996)
2 R. M. Nielsen ... DAN ... Danimarka (1992, 1996)
2 Guus Hiddink .... HOL ... Hollanda (1996), Russia (2008) *
2 Fatih Terim ..... TUR ... Turkiye (1996, 2008) *
2 Otto Rehhagel ... ALM ... Yunaistan (2004, 2008) *
2 L. F. Scolari ... BRE ... Portekiz (2004, 2008) *
2 Karel Bruckner .. CEK ... Cek Cumhuriyeti (2004, 2008) *

Perşembe, Haziran 5

Sahalarda Gormek Istedigimiz Hareketler!

Sandıklar, dolaplar acılsın; koleksiyonlardaki en ilginç, en bulunmaz, en akla gelmez atkılar, formalar kuşanılsın. Tan Morgül ile Barış Karacasu futbol şarkıları ile geliyorlar..
Turnuvalar, takımlar, ligler, topçular...
Yetmis iki milletin en guzel futbol şarkıları... Haydi dolmuş, dolmuş, dolmuş, maça...Informations
Event Host: Arka Oda
Type: Music/Arts - Listening Party
Start Time: Thursday, June 12, 2008 at 9:00pm
End Time: Friday, June 13, 2008 at 2:00am
Location: arkaoda / Kadife Sokak
City/Town: Istanbul, Turkey
Contact InfoPhone: 0216 418 02 77
Email: arkaoda@arkaoda.com

Facebook linki de burada.

Porto - Sivas hattında

Yıllardır şikeyle anılan bir kulüptür aslında Porto ama pek sesler yükseltilmez nedense. Sonunda birileri ufaktan da olsa el atmıştı geçenlerde, sonuç malum, Porto 7 puanının silinmesine rağmen açık ara kazandığı Portekiz Ligi'nden CL'ye katılma hakkını kaybetti. Diğer takımların tamamı bir basamak yukarıya çıktılar, Intertoto'ya katılma hazırlıkları içindeki Braga takımı da UEFA Kupası'na adım atınca kısa sürede hazırlanamayacak sonraki takım da Intertoto'yu reddetti. Bir boşluk doğdu yani. Bu boşluktan da yararlanacak muhtemel takım Sivasspor. Onca emeğin karşılığı bu muydu diyenlere cevap Euro 2008'de ilk maçı yapacağımız ülkeden geld, hayat garip.Intertoto kupasında ilk turda Bosna ve Karabağ takımları karşı karşıya geliyor, bu eşleşmenin galibi ile Sivasspor oynayacak ve galip takımın 3. turdaki rakibi de Portekiz temsilcisi olacak. 3. tur maçsız geçilecekse -ki öyle görünüyor- Sivas'ın muhtemel atlayacağı bir tur onu direk UEFA'ya sokmuş olacak. Göreceğiz sonuçları.

Çarşamba, Haziran 4

Cannavaro'suz İtalyanlar

Sakatlandı. Fabio Cannavaro belki de futbol hayatının son büyük turnuvasına katılma hakkını kaybetti. 1973 doğumlu olduğunu da göz önünde bulundurursak sona yaklaştı artık iyiden iyiye yüreği genç Napoli delikanlısı. "Diğer" İtalyanların arasında kısa saçlarıyla farklı bir yeri vardı, daha mütevazi ve hepsine inat daha da temizdi. Geçmiş olsun.Gözlerindeki yaşlar çok şey anlatıyor aslında. Tutku, hırs, sevgi, ihtiras, daha ne varsa.
Sol ayağından ameliyat olacak, İtalyanlar fiziksel olarak da mental olarak da biraz sendeleyeceklerdir ama hala favoriler.

Salı, Haziran 3

Mourinho yanında kimi getirir?

Kendisi sağ salim geldi, imzayı çaktı, tamam da yanında evlatlarından kimler olur acaba? Chelsea'den ayrıldığında ardından gözyaşı dökenlerin samimiyetleri için fırsat. Terry, Lampard, Drogba, Cech, Essien, Cole... Liste uzar, gider, hangisini koyarsan koy Inter'de direk oynar, bu da işin bir başka enteresan tarafı. Terry için güzel bir tecrübe olur, defans bizim işimiz diyen İtalyanlarla yakın temasta bulunmak ister sanırım.

Euro 2008; Polonya

Polonya kadrosu öne çıkan yıldızları olmadan, kendi yağında kavrulan bir formatla, devşirmeye açık modeliyle turnuvaya dahil oldu ve kadrosunu belirledi. 31 kişi olarak belirlenen kadrodan yolcu edilen 5 kişinin ardından 26 kişi ile hazırlıklarını sürdürdüler, son kertede 23'e indiler mecburen.Kaleci konusunda İtalyanlar'la yarışacak seviyedeler neredeyse. Celtic'in harikalar yaratan kalecisi Boruc'un yanında ManU ve Arsenal'in back-upları da bu ülkeden. Orta sahada Brezilya asıllı Guerrero kadroya dahil edildi, beklentiler yüksek. Ofansta da Smolarek gol ayağı olarak ön planda. Bir dönem Zymek ile birlikte Trabzonspor'a geleceği yönünde dedikodular çıkan ancak doğru yolu seçip Türkiye'ye gelmeyen ve futbol hayatına hala devam edebilen Zurawski de bir başka gol ayağı. Kadro yapısındaki soru işaretlerine rağmen bir dönem Feyenoord'la birlikte milli takımı çalıştıran Hollandalı Beenhakker'in sürpriz yapması beklenmiyor değil. Yılların kurt hocası.
Kaleci:
Artur Boruc (Celtic FC), Tomasz Kuszczak (Manchester United FC), Łukasz Fabiański (Arsenal FC).

Defans: Jacek Bąk (FK Austria Wien), Marcin Wasilewski (RSC Anderlecht), Paweł Golański (FC Steaua Bucureşti), Mariusz Jop (FC Moskva), Adam Kokoszka (Wisła Kraków), Jakub Wawrzyniak (Legia Warszawa), Michał Żewłakow (Olympiacos CFP).

Orta saha: Dariusz Dudka (Wisła Kraków), Jakub Błaszczykowski (BV Borussia Dortmund), Mariusz Lewandowski (FC Shakhtar Donetsk), Rafał Murawski (Lech Poznań), Łukasz Garguła (GKS Bełchatów), Jacek Krzynówek (VfL Wolfsburg), Michał Pazdan (Górnik Zabrze), Roger Guerreiro (Legia Warszawa).

Forvet: Euzebiusz Smolarek (Real Racing Club Santander), Maciej Żurawski (Larissa FC), Tomasz Zahorski (Górnik Zabrze), Wojciech Łobodziński (Wisła Kraków), Marek Saganowski (Southampton FC).

TD: Leo Beenhakker (2006 - ...)

Euro 2008; Almanya

Eski stajyer, yeni patron Löw'ün 26 kişilik ilk açıklanan kadrosu3 eksilme ile 23'e indi. Klinsmann'dan bayrağı tam yetkiyle alan Löw'ün ilk turnuvası, neler yapacağını göreceğiz.
2. ligden 3 oyuncunun takıma çağrılması enteresan oldu. Marko Marin, Oliver Neuville ve Patrick Helmes. Almanya 2. Bundesliga'nın namını hep duyarız gerçi, bu da isabet oldu aslında. Gerçi çağrılan oyuncuların 3'ü de takımlarıyla beraber 1. Bundesliga'ya çıktılar ama olsun. Seçilme sürecinde alt ligdeydiler. Kadrodan çıkarılan 3. oyuncu Schalke'den Jermaine Jones. (Jenas'la alakası yok)
Yükselen değer Timo Hildebrand kadroda yok. Löw'ün favorisi Lehman birinci seçim olacak sanırım yine. Leverkusen'in kalecisi Adler de gelecek yatırımı olarak kadroya dahil edildi.
Löw'e yapılan eleştirilere karşılık, başı dik bir şekilde kendisini savunması güzel. 200'e yakın maç izledim ve bu kadroyu kurdum diyor adam, haklı.

Kaleci: Jens Lehmann (Arsenal FC), Robert Enke (Hannover 96), René Adler (Bayer 04 Leverkusen).

Defans: Christoph Metzelder (Real Madrid CF), Per Mertesacker, Clemens Fritz (Werder Bremen), Philipp Lahm, Marcell Jansen (FC Bayern München), Arne Friedrich (Hertha BSC Berlin), Heiko Westermann (FC Schalke 04).

Orta saha: Michael Ballack (Chelsea FC), Thomas Hitzlsperger (VfB Stuttgart), Simon Rolfes (Bayer 04 Leverkusen), Torsten Frings, Tim Borowski (Werder Bremen), Bastian Schweinsteiger (FC Bayern München), Piotr Trochowski (Hamburger SV), David Odonkor (Real Betis Balompié).

Forvet: Miroslav Klose, Lukas Podolski (FC Bayern München), Mario Gómez (VfB Stuttgart), Kevin Kuranyi (FC Schalke 04), Oliver Neuville (VfL Borussia Mönchengladbach).

TD: Joachim Löw (2004 - ...)

Pazartesi, Haziran 2

Euro 2008; Hırvatistan

23+2 kişi ile başlayan Hırvatistan kampı 2 rezerve oyuncunun geri dönmesiyle birlikte ideal sayıya ulaştı. Kadro fazla sürpriz barındırmıyor ancak talihsizlikler kimi oyuncuları dışarıda bıraktı malum.Asi Teknik Direktör Biliç'in oyuncuları 98 jenerasyonunu kıskandıracak kadar iyiler. İlk ciddi turnuvaları sayılabilir bu neslin. Neler yapabileceklerinin sinyallerini grup aşamasında verdiler gerçi İngiltere'yi dağıtarak ancak yine de bekleyip görmek lazım. Eduardo'nun eksikliğini ne derece hissedecekler bilemiyorum. Alternatifi bol bir kadroları var. Avrupa'nın üst düzey takımlarında oynayan bir defans kurguları var. Eski ve yeni jenerasyonun harmanlanabildiği ender takımlardan birisi bu karşımızdaki. Kadroya Bundesliga'dan 6 oyuncu davet edilmiş. Hırvatistan'dan çağırılan oyuncu sayısı ise 3. Monaco'daki başarılı performansıyla kadroya davet edilen 85'li Nikola Pokrivač yıldızını parlatabilir bu turnuvada. Ivan Klasnic'in sorunları atlatıp hazır hale gelmesi de büyük avantaj kırmızı-beyaz dama tahtası görünümlü ülke için. Rakitic'in yükselen form grafiği de ön plana çıkacaktır, eminim.
Kaleci: Stipe Pletikosa (FC Spartak Moskva), Vedran Runje (RC Lens), Mario Galinović (Panathinaikos FC).

Defans: Dario Šimić (AC Milan), Robert Kovač (BV Borussia Dortmund), Josip Šimunić (Hertha BSC Berlin), Vedran Ćorluka (Manchester City FC), Dario Knežević (AS Livorno Calcio), Hrvoje Vejić (FC Tom Tomsk).

Orta saha: Niko Kovač (FC Salzburg), Jerko Leko (AS Monaco FC), Darijo Srna (FC Shakhtar Donetsk), Niko Kranjčar (Portsmouth FC), Luka Modrić (Tottenham Hotspur FC), Danijel Pranjić (SC Heerenveen), Ivan Rakitić (FC Schalke 04), Ognjen Vukojević (NK Dinamo Zagreb), Nikola Pokrivač (AS Monaco FC).

Forvet: Mladen Petrić (BV Borussia Dortmund), Ivica Olić (Hamburger SV), Ivan Klasnić (Werder Bremen), Igor Budan (Parma FC), Nikola Kalinić (HNK Hajduk Split).

TD: Slaven Bilić (2006 - ...)

Euro 2008; Avusturya

31 kişi olarak açıklanan ilk kadronun eleştirileri bitmeden 23'ün derdi boy gösterdi turnuvanın evsahibi Avusturya'nın semalarında. En zayıf halka olarak görülen takımda Josef Hickersberger'in işi çok zor.Avusturya B Grubu'nda eski kardeşleriyle mücadele edecek, rakipleri; Polonya, Almanya ve Hırvatistan. İlk etapta kadroda yer alan 4 kalecinin 2'si geri döndü, Hoffenhaim'in Türk asıllı kalecisi Ramazan Özcan sürpriz yumurtadan çıkarak kadroya girdi. Rapid'den Helge Payer ve Graz'dan Garetzei kadrodan eksilenler. Bir başka Türk asıllı oyuncu Ümit Korkmaz da Rapid bandrolüyle orta saha adayları arasında. 38'lik hücumcu Vastic de Hakan Şükür'e nazire yapmak için takımındaki yerini alacak. Tuncay'ın takım arkadaşı Pogatetz ve Napoli'nin sağ beki Garics öne çıkabilecek isimler. Problemli defans oyuncusu Wigan'lı Paul Scharner akıllandığını ima edip beni de çağırın mesajı göndermiş ancak problemler ağır basmış olacak ki kadroda yok.
Kaleci: Alexander Manninger (AC Siena), Jürgen Macho (AEK Athens FC), Ramazan Öczan (TSG 1899 Hoffenheim).

Defans: György Garics (SSC Napoli), Ronald Gercaliu (FK Austria Wien), Martin Hiden (SK Austria Kärnten), Markus Katzer, Jürgen Patocka (SK Rapid Wien), Emanuel Pogatetz (Middlesbrough FC), Sebastian Prödl (SK Sturm Graz), Martin Stranzl (FC Spartak Moskva).

Orta saha: René Aufhauser, Christoph Leitgeb (FC Salzburg), Christian Fuchs (SV Mattersburg), Martin Harnik (Werder Bremen), Andreas Ivanschitz (Panathinaikos FC), Ümit Korkmaz (SK Rapid Wien), Jürgen Säumel (SK Sturm Graz), Joachim Standfest (FK Austria Wien), Ivica Vastic (LASK Linz).

Forvet: Erwin Hoffer (SK Rapid Wien), Roman Kienast (Ham-Kam Fotball), Roland Linz (SC Braga).

TD: Josef Hickersberger (2006 - ...)